Yoksulluk nafakasının kaldırılması istemi azaltılması istemini de kapsadığından davalının adına bulunan taşınmazlar ve banka hesabı ekonomik durumunda olumlu yönde değişiklik sayılarak yoksulluğu tamamen ortadan kalkmamış olan davalının yoksulluk nafakasının indirilmesinin düşünülmemesi isabetli bulunmamıştır. Öyle ise mahkemece; anılan ilke ve esaslar gözetilerek “çoğun içinde azda bulunur” kuralı gereğince yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılması yerine davacının gelir ve malvarlığı durumu ile davalının önceki ve şimdiki gelir ve malvarlığı durumunun ayrıntılı olarak belirlenerek yoksulluk nafakasının indirilmesi şeklinde bir karar verilmesi de olanaklı iken bu kıyaslama yapılmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir....
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olduğundan, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. O halde; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalı-karşı davacının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği dikkate alındığında nafakada hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken asıl davanın tümden kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Bu durumda, davalının asgari ücret düzeyinde gelire sahip olmasının onun yoksulluk durumunu ortadan kaldırmadığı düşünülmeden, karşı davanın yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi yönünden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece; davalı kadının işe başlamasının ancak yoksulluk nafakasında indirim sebebi olabileceği kabul edilerek ve ayrıca davacının sosyal ve ekonomik durumuna göre ödemekte zorlanmayacağı bir miktara indirilerek TMK'nun 4. maddesi gereğince hakkaniyete uygun karar verilmesi gerekirken, karşı davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir....
DÜŞÜNMEZ Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması/indirilmesi - yoksulluk nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili,dava dilekçesi ile; davacının, aylık 490.00.- TL yoksulluk nafakası ödediğini, yeniden evlendiğini,çocuğunun olduğunu; davalının çalışabileceğini, nafakanın katlanılmaz hal aldığını ileri sürerek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına; mümkün olmaz ise, aylık 250.00.- TL ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Karar taraflarca yukarıda gösterildiği şekilde temyiz edilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 176 ncı maddesinin birinci fıkrasında, yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebileceği öngörülmüştür. Yoksulluk nafakasının toptan ya da irat biçiminde ödenebilmesine karar verilebilmesi için, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile ödeme gücünün göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Kadın yararına hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafaka miktarı çok olduğu gibi, yoksulluk nafakasının irat şeklinde ödenmesine hükmedilmesi tarafların ekonomik sosyal durumu ile evlilik süresi dikkate alındığında toptan yoksulluk nafakasının ödenmesi hususunun tartışılmaması doğru olmamıştır (TMK m. 176/1)....
Bu kararın davalı-davacı kadın tarafından istinafı üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturacağından davalı-davacı kadının boşanmaya ilişkin birleşen davasına yönelik istinaf talebinin eldeki dosyadan tefrikine, buna ilişkin istinaf talebinin tefrik edilen dosya kapsamında incelenmesine karar verilmiş, davacı erkeğin evliliğin mutlak butlanla iptali davasının kabulüne yönelik kadının istinaf talebinin esastan reddine,yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiş, bu karar davacı erkek tarafından yoksulluk nafakasına yönelik temyiz edilmiştir. Davalı-davacı kadın birleşen boşanma davasında yoksulluk nafakası talep etmiştir. Erkeğin evliliği iptali davasında dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması ve sonrasında da davalı-davacı kadının bu yöne ilişkin bir talebi bulunmamaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Yoksulluk Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından; davalı yararına takdir edilen yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı yararına aylık irat şeklinde yoksulluk nafakası takdir edilmiş, bu şekilde hükmedilen yoksulluk nafakası "dört yılla" sınırlandırılmıştır. Mahkeme sınırlandırmanın gerekçesi olarak, "süresiz olarak tayin edilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, tarafların yaşları da dikkate alınarak iradın dört yılla sınırlandırılmasının hak ve nesafete uygun olduğunu" göstermiştir. Yasa, yoksulluk nafakasını belirli bir süreyle sınırlandırmamış, bu nafakanın "süresiz" olarak istenebileceğini öngörmüştür....
Somut olayda, mahkeme gerekçesine esas alınan Düzce Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/859-216 sayılı ilamında kararın gerekçesinden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası istemi konusunda ne bir yargı ne de sonucunda olumlu -olumsuz bir karar verilmemiştir. Hükmün gerekçesinde yoksulluk nafakasının red nedenleri açıklanmadan sair taleplerin reddine ilişkin hükmün yoksulluk talebinin reddedildiği biçimde anlaşılması mümkün değildir. Dolayısı ile tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir kesin hükmün varlığından söz edilemez (HUMK 237). Anılan yasa maddelerine uygun düşmeyecek şekilde verilen mahkeme kararının “kesin hüküm” olarak kabulü ile yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının artırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, boşanma ile birlikte davacı için 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, aradan geçen sürede yoksulluk nafakasının yetersiz kaldığını belirterek 600 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; gelirinin yalnızca emekli maaşı olduğunu, borçları olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir....
Ne var ki, bu yön ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından, davalının yoksulluk nafakasına yönelik karar düzeltme talebinin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442 maddeleri gereğince kabulü ile, Dairemizin 24.02.2015 tarih ve 2014/9710 esas, 2015/2589 karar sayılı onama-bozma ilamının yoksulluk nafakasından bozmaya ilişkin 2/b bendinin hükümden çıkarılmasına, yoksulluk nafakası ile ilgili karar yönünden de hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir....