Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir. 2....
çoğunluğu da sağlayamadığını, olumlu yetki tespit yazısının kanunda öngörülen altı iş günü geçtikten sonra yapıldığını, iddia ederek olumlu yetki tespit işleminin iptalini istemiştir....
Somut olay bakımından, itiraz edenler ve lehdar tacir olmadığından yetki şartı geçersiz ise de talep konusu bonoun düzenleme yerinin İstanbul olması nedeniyle İİK'nın 50. maddesi gereğince senedin düzenleme yeri olan İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle borçlular vekillerinin yetkiye dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İK'nın 265. maddesinde ihtiyati haciz kararına karşı itiraz sebepleri sınırlı şekilde sayılmış olup, bu sayılanlar dışında başka bir sebebe dayanılarak ihtiyati hacze itiraz edilmesi mümkün değildir. İtiraz edenlerin ileri sürdüğü imza ve tehdit itiraz nedenleri ve iddiaları taraflar arasında dava yoluyla ileri sürülebilecek niteliktedir. İtiraz edenin itiraz sebepleri İİK'nın 265. maddesinde açıklanan tahdidi itiraz sebepleri kapsamında incelenemez....
Yetki tespit kararının davacı Baro'ya 06.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça 14.10.2022 tarihli dilekçe ile yetki tespitine süresinde itiraz edildiği anlaşılmıştır. Davalı Bakanlık müzekkere cevabında; Tez-Koop-İş Sendikasının yetki tespiti başvurusu bulunduğunu, Davacı kurumda 15 işçinin çalıştığını ve 14 işçisinin davalı Sendika üyesi olduğunu, sendikanın iş yeri TİS imzalamak için gerekli çoğunluğu sağladığını ve davcı kurumun 18.10.2022 tarihinde itiraz ettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Sendika müzekkere cevabında; Yetki başvuru tarihinde davacı kurumda 15 çalışanın 14'ünün sendika üyesi olduğunun bildirildiği anlaşılmış, SGK müzekkere cevabında; yetki tespiti başvuru tarihinde iş yerinde 15 işçinin çalıştığı bildirildiği ve bu işçilerin 14 tanesinin davalı Sendika üyesi olduğu anlaşılmıştır....
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 19/2. maddesinde "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." denmiştir. Bu yasal düzenlemeler ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin bir çok kararları karşısında, yetki itirazında bulunan borçlunun yetki itirazında yetkili icra dairesini de bildirmesi gerekmekte olup, aksi halde yetki itirazı geçerli sayılmaz. Davacı vekilinin icra dosyasına yaptığı borca itiraz dilekçesi incelendiğinde, sadece yetki itirazında bulunduğunu belirttiği ancak yetkili icra dairesini bildirmediği görülmüştür. Bu bağlamda davacı/borçlu yanca yapılan yetki itirazı geçersizdir....
Yine aynı Kanun'un “Yetki İtirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi şöyledir: “(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı ... günü içinde mahkemeye yapabilir. (2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz. (3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı ... günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.)...
kendiliğinden gözetmediğini, borçlunun icra dairesinin yetkisiz olduğunu kendisine gönderilen ödeme emri üzerine itiraz yolu ile ileri sürmesi gerektiğini, süresi içinde yetki itirazı ileri sürülmezse, davada olduğu gibi icra dairesinin tüm takip için yetkili hale geldiğini, icra mahkemesinin yetkisinin, kural olarak icra dairesinin yetkisine göre belirleneceği için, borçlunun icra dairesinin yetkisine itiraz etmemekle, icra dairesinin ve dolayısıyla icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesinin yetkisini de kabul etmiş sayıldığını, burada bir fiksiyonun söz konusu olduğunu, borçlunun iradesinin gerçekten bu doğrultuda olmasına gerek olmadığını, itiraz ileri sürülmeyince icra dairesinin, kanundan dolayı yetki kazanmış olacağını, süresinde yetki itirazında bulunulmadığı için yetki itirazını ileri sürme hakkının düşmüş olacağını beyanla İstanbul Anadolu 3....
İlk derece mahkemesi; borçlunun takibe itiraz dilekçesinde, yetki itirazı yanında açıkça borca itirazını belirtmediği, akdi ilişkiyi kabul ettiği yada reddettiği yönünde beyanda bulunmadığı, bu hali ile borçlunun akdi ilişkiyi kabul ettiği sonucuna varılması mümkün olmadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesinin uygulanması imkanı bulunmadığı, bu durumda HMK'nın 6. maddesi uyarınca borçlunun yerleşim yerinde takibin yapılması gerektiği gerekçesi davanın reddine karar vermiştir. Davacı/alacaklı vekili istinaf dilekçesinde; davacının sadece yetki itirazında bulunduğunu, borca itiraz etmediğini, akdi ilişkiye bir itirazı bulunmadığını, HMK'nın 10 ve TBK'nın 89. maddeleri hükmü gereği müvekkilinin merkez adresinin bulunduğu İstanbul İcra Daireleri'nin yetkili olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir....
Hal böyle olunca yetki itirazının genel yetki kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılmış olması dava şartlarından olduğundan hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmesi halinde İİK.nun 50.maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisi incelenmelidir. Bu durumda mahkemece belirtilen ilkeler çerçevesinde icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, davada kesin yetkinin sözkonusu olmadığı, davalının yetki itirazında bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesinin 5. fıkrasında “Değeri beşyüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar ... ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.” düzenlemesi mevcuttur....