Tüm bu açıklanan nedenlerle, mahkemece davalının 07/05/2013, 09/05/2013 ve 14/05/2013 tarihli faturalara yönelik yetkiye ve borca itirazında, yetki itirazının anılan hükümler çerçevesinde incelenerek, taraflara yetki konusunda delil sunma imkanı verilerek, buna ilişkin delilleri toplanarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, takip dayanağı bonoda tanzim yerinin ve muteriz borçlunun adresinin Varto olduğu, ödeme emrinin ise Bursa'da borçluya tebliğ edildiği görülmektedir. Takibe konu bonoda Muş Mahkemelerinin (İcra Dairelerinin) yetkili olduğunun belirtilmesi yetki sözleşmesi niteliğinde ise de, HMK'nun 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi ancak tacirler ve kamu tüzel kişileri arasında yapılabileceğinden ve gerçek kişi olan tarafların tacir olduklarına ilişkin bir belge dosyada bulunmadığından söz konusu yetki sözleşmesi geçerli değildir. Düzenleme şeklindeki noter senedinde ise; Varto İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin yetkili olduğu, borçlunun adresinin ise Bursa olarak gösterildiği anlaşılmıştır. Borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde, borca itiraz edilerek hukuki ilişkinin kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, takip dayanağı sözleşmeye ve dolayısıyla sözleşmesel ilişkiye dayalı olarak yetkinin belirlenmesi mümkün değildir....
Davalı yetki ve borca itiraz etmiş, itirazın iptali davasına verdiği cevap dilekçesinde de borca itirazını ve yetki itirazını yineleyerek davacı ve davalının yerleşim yerleri olan İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürmüştür. Yetkili mahkemenin, takip tarihi ve dava tarihine göre belirlenmesi gerekir. Davalının yerleşim yeri ve zarar görenin yerleşim yeri ile ilgili yetki kuralları kesin yetki kurallarından değildir. Bu durumda mahkemece, takip tarihi ve dava tarihi itibariyle .... İcra Müdürlüğü'nün yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde: Dava konusu borç abonelik sözleşmesinden kaynaklanan para alacağına ilişkin olup 7155 sayılı kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik gereğince takibin Merkezi Takip Sistemi üzerinden yapıldığını, ilgili yönetmeliğin 11.maddesinde borca itiraz durumunda 2004 sayılı İİK hükümlerinin uygulanacağı , yetkiye itiraz halinde sistem üzerinden yetki itirazının kabulü seçe- neğinin seçileceği belirtilmiş iken, hem borca hem yetkiye itiraz halinde izlenecek yolun belirtil- mediğini, ayrıca borca ve yetkile birlikte itiraz olunması halinde MTS portalından yetki itirazının kabulüne yönelik bir seçenek veya buton bulunmadığını ,kaldı ki yetki itirazında bilirtilen yerde dava açıldığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK 67 maddesine dayalı olup, telefon aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan borç nedeniyle MTS üzerinden başlatılan...
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile aralarındaki ticari ilişkiden doğan mal ve hizmet bedellerinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibinin davalının haksız yere borca ve yetkiye itiraz etmesi üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve davalı hakkında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yetki itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yazılı bir yetki sözleşmesinin bulunmadığı, davacı şirketin merkezinin İstanbul olup, davaya konu alacağın Milas Şubesi'nin işlemlerinden kaynaklandığını ispat edemediği, hal böyleyken takibin yetkili icra müdürlüğünde açılmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı mal ve hizmet faturasına dayanarak icra takibi başlatmış, davalı icra dosyasında borca ve yetkiye itirazda bulunmuştur....
İcra Müdürlüğünün 2011/15009 Esas sayılı dosyasında yapıldığı, borçlunun süresinde borca itiraz ettiği, davacı alacaklının da 07.02.2012 tarihinde eldeki itirazın iptali davasını açtığı ve davalının da cevap dilekçesiyle süresinde yetki itirazında bulunduğu anlaşılmıştır. İtirazın iptali davasında yetkili mahkeme HMK'nın 6. maddesi uyarınca davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Akdî ilişkinin çekişmesiz olduğu durumlarda TBK'nın 89/1. maddesi hükmüne göre alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde de itirazın iptali davası açılabilir. Akdî ilişkinin varlığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık varsa, bu durumda alacaklının kendi yerleşim yeri mahkemesinde açtığı itirazın iptali davası yetki itirazı ile karşılaşabilir. Borçlu, takibe itirazında sadece alacağın varlığını ve bu ilişki nedeniyle takip konusu meblağ kadar alacaklı olduğunu kanıtlamalıdır. Somut olayda; borçlu, borca, takibe ve imzaya itiraz etmiştir....
İcra Müdürlüğünün yetkili icra dairesi olduğunu, bu nedenle borçlunun yetki itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini, faturalardan da sübut bulduğu üzere davalı şirketin müvekkiline 57.472,60 TL asıl alacakla borçlu olduğunu, borçlunun bu borca ait herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek borçlunun itirazın iptali ile takibin devamı, %20'den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, borca ve yetkiye birlikte itiraz edildiğinden ortada geçerli bir takibin bulunmadığını, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını belirterek öncelikle icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine yapılan yetki itirazının değerlendirilerek davanın yetki yönünden reddine, yetki itirazının reddine karar verilmesi durumunda müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığından davacının açmış olduğu itirazın iptali davasının reddine karar verilmesini istemiştir....
İcra Müdürlüğü’nün 2017/33899 Esas sayılı dosyasında yetkiye, borca, faize ve ferilerine yapılan haksız itirazın iptali talebi olduğunu, yerel mahkemece verilen kararda icra dairesinin yetkili olup olmadığı tespit edilmeden ve kesin olarak sonuca bağlanmadan usule aykırı bir şekilde mahkemenin yetkisiz olduğuna karar verildiğini, dava konusu hukuki ihtilafın çözülmesi için İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairesinin yetkili olduğunu, davanın yetki yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir....
Davacı taraf yetki ve borca itirazda bulunmuş olup, mahkemece yetki itirazının kabulüne, yetki itirazı kabul edildiğinden sair itirazların incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir....
ın icra mahkemesine yaptığı başvuruda, yetki itirazı ile birlikte imzaya ve borca itirazını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece davanın reddine karar verildiği, bu mahkeme kararının temyizi üzerine Dairemiz 2016/21370 E. - 2017/12892 K. sayılı ilamıyla hükmün yetki itirazı hakkında karar verilmesi gerekirken, verilmediği gerekçesiyle bozularak ilk derece mahkemesine gönderildiği görülmüştür. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda ilk önce yetki itirazı incelenerek sonra esas hakkında hüküm kurulmuş, yetki itirazının reddi ile imzaya itirazın kabulüne, takibin durdurulmasına ve kötü niyet tazminatına hükmedilmiş, verilen bu kararın da temyiz edildiği anlaşılmıştır. İİK’nin 168/5. maddesi hükmü gereği, borçlunun, borcu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki itirazını sebepleri ile birlikte ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekir....