Mahkemeleri'nin yetkili olduğunu ileri sürerek, yetki itirazında bulunmuş, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tarafların tacir olmasına göre, HMK.nın 17.maddesi gereğince yetki sözleşmesinin geçerli olduğu gerekçesiyle, fer'i müdahilin yetki itirazının kabulüne, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalının yetki itirazı olmadan davada taraf sıfatı bulunmayan fer'i müdahilin yetki itirazı üzerine, kamu düzeni ile de ilgili kesin yetki kuralı söz konusu olmadığı halde, yazılı şekilde yetkisizlik karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bu yönüyle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 02.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu açık atıf nedeniyle yetki itirazının, HMK hükümlerine uygun bir şekilde yapılmasının gerektiği açıktır. Yetki itirazının ileri sürülme zamanını ve şeklini düzenleyen anılan yasanın 19 maddesinin 2. bendinde aynen; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca usule uygun ve geçerli bir yetki itirazından söz edebilmek için yetki itirazı sırasında yetkili mahkeme veya icra dairesinin açıkça gösterilmesi zorunludur. Somut olayda davalı tarafından icra müdürlüğüne sunulan itiraz dilekçesinde yetkili icra dairesinin açıkça gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu haliyle icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itiraz dikkate alınamayacaktır....
Yetki itirazında borçlunun sadece itirazı yeterli değildir; borçlu, yetki itirazında bulunurken, doğru bir biçimde yetkili mahkemeyi de göstermelidir. Yetkili mahkemenin gösterilmemesi veya yanlış gösterilmesinin yaptırımı, yetki itirazının geçersizliğidir. Özetle, Nazilli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davalı-borçlu tarafından icra dairesine yapılan yetki itirazının geçerli bir yetki itirazı olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılmaksızın salt yetki itirazının varlığı ile icra dairesinin yetkili olmadığında bahisle karar vermesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir. İtirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olması nedeniyle, mahkemenin icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır....
Alacaklı vekili tarafından borçlunun yetki itirazının icra müdürlüğünce reddine karar verilmesi talep edilmiş ise de, borçlunun yetki itirazı İİK.nın 67 ve 68. maddeleri doğrultusunda ilgili mahkemelerde açılacak davalarda mahkemece değerlendirilerek karar verilmesi mümkün olup, borçlunun itirazı üzerine, itirazın süresinde olması halinde İİK'nın 66. Maddesi gereğince İcra Müdürlüğü takibin durdurulmasına karar vermekle görevli olup, bunun dışında itirazı değerlendirerek karar verme görev ve yetkisi bulunmadığından icra müdürlüğünün şikayete konu kararı doğru görüldüğünden, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi isabetlidir. Alacaklı vekili şikayet dilekçesinde açıkça icra müdürlüğünün 29.04.2021 tarihli kararına yönelik şikayette bulunduklarını beyan ettiği halde, ilk olarak istinaf dilekçesinde mahkemece yetki hususunda değerlendirme yapılmadığını iddia etmiştir....
Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. (3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” 7. 6100 sayılı Kanun'un “İlk İtirazlar - Konusu” başlıklı 116 ncı maddesi şöyledir. “- (1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.” 8. 6100 sayılı Kanun'un “İleri sürülmesi ve incelenmesi” başlıklı 117 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir. “(1) İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” 9. 6100 sayılı Kanun'un “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127 nci maddesi şöyledir. “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır....
İİK'nun 282 maddesi gereğince davalı borçlu ile borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz....
Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı H.M.K m.19/2 hükmünde şöyle denilmiştir: “... Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir” hükmü de göz önünde bulundurulmalıdır. 6100 Sayılı HMK’nın 19/2....
Hal böyle olunca yetki itirazının yanı sıra yetkili mahkemenin de doğru gösterilmesi gerektiği yolundaki düşüncenin borçluya ilave bir ispat külfeti yüklemekten öte pratik bir faydası bulunmamaktadır. Bu nedenle yetki itirazında bulunan borçlunun, mahkemesinin yetkisiz olduğunu belirtip ispatlaması yeterli iken, “borçlunun itirazında yetkili mahkemeyi belirtmemesi veya gösterdiği mahkemenin yetkili olduğunu ispat edememesi halinde yetki itirazı reddedilmelidir” şeklinde tezahür eden sayın çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum....
Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. (3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir” denilmektedir. Davalı yetki itirazında yetkili mahkemeyi göstermeye mecburdur. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz Somut uyuşmazlıkta;dava ve takip konusu borç faturaya dayalı bir borç olduğu, HMK'nin 6. maddesi gereğince genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı mahkemesinde davanın açılması gerektiği gerekçesiyle, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, davalı yetki itirazında yetkili mahkemeyi göstermemiştir. Bu halde mahkemece yetki itirazının reddine karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
Aynı Kanunu'nun 116/a maddesinde; "Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı" ilk itirazlar arasında sayılmıştır. 138. maddenin 1. bendinde; "Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir." 138. maddenin 3. bendinde; "İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır." ifadeleri yer almaktadır. Ön sorunların incelenmesi usulünü gösteren 164. maddenin 3. bendinde ise; "Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder." şeklinde düzenlemeler yapılmıştır. Dosya içeriğinden; dava dilekçesinin davalılara 18/07/2013 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalılardan ...'nın 01/08/2013, ...'nın ise 30/07/2013 tarihinde sundukları cevap dilekçeleriyle süresi içerisinde yetki itirazı ve zamanaşımı definde bulundukları anlaşılmıştır....