Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/221 Esas, 2012/299 Karar sayılı ilamı ile davacı için 250,00 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuk Hanifenur için 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, aradan geçen zamanda müşterek çocuğun okul giderlerinin arttığı ve nafakaların günün ekonomik koşullarına göre ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını, bu nedenle yoksulluk nafakasının 450 TL'ye, iştirak nafakasının 200 TL' ye artırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı, talep edilen nafakaları ödeme gücünün olmadığını bu nedenle davanın reddini istemiştir....
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir. Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki, bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Somut olayda davalının öğretmen o1duğu,ek ders ücreti ile 3.758TL gelirinin olduğu,davacının ise B... Üniversitesi F... bölümünde öğrenci olduğu,130 TL yurt ücreti ödediği,280 TL burs aldığı,annesinin ise öğretmen olduğu anlaşılmaktadır....
Davacının ise 680-TL.SGK emekli maaşı aldığı, evi ve münibüsü olduğu, yeniden evlendiği anlaşılmaktadır. HGK.nun 7.10.1998 tarih, 656-688 sayılı kararında "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi" gerektiği vurgulanmıştır. Yine asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakası bağlanmasına engel olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda, davalı kadının babasından aldığı maaş ile birlikte yoksulluk nafakası toplamının davanın açıldığı 8.5.2009 tarihindeki ekonomik şartlara göre onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Ancak, davacının gelir durumu ve yeniden evlenmesi nedeniyle ve ayrıca davalıya babasından maaş bağlanmasının davalıya ödenecek yoksulluk nafakasının miktarının tayininde etkisi olabilir....
Mahkemece, taraflar 10/11/2015 tarihli oturumda davacıya aylık 450,00 TL yardım nafakası ödenmesi konusunda sulh olduklarını beyan ettiklerinden tarafların duruşmadaki beyanları doğrultusunda aylık 450,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Somut olayda hükmedilen yardım nafakasının başlangıç tarihi hükümde gösterilmemiştir. 28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 02/07/2015 NUMARASI : 2014/1000-2015/515 Taraflar arasında görülen tedbir nafakasının kaldırılması - tedbir nafakası bağlanması - tedbir nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine- karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı-k.davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Taraflar henüz boşanmayıp hükmedilen ve kaldırılması istenen nafakanın tedbir nafakası olduğu anlaşılmaktadır. Hükmün gerekçe kısmında yoksulluk nafakası denmiş olması sonuca etkili olmayıp verilen hükümde isabetsizlik bulunmamaktadır....
GEREKÇE : Dava, yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK'nun 355.maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. 1- Yoksulluk nafakasının artırılması kararına yönelik istinaf başvurusu değerlendirildiğinde; 6763 sayılı yasanın 41.maddesi ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341/2. maddesi gereğince; miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda, davacının 06/04/2010 tarihinde açtığı yoksulluk nafakasının artırılması davasında 12/10/2010 tarihinde verilen karar ile nafakanın aylık 70.00.- TL den 120.00.- TL'ye yükseltildiği, anılan bu kararın 13/05/2011 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 21/05/2014 tarihinde açıldığı, davacının bir şirkette asgari ücret ile çalıştığı, ailesi ile kaldığı, kira ödemediği, davalının ise öğretmenevinde sözleşmeli personel olarak çalıştığı, 300.00.- TL kira ödediği, eşi ve çocuğu ile kaldığı anlaşılmaktadır....
Mahkemece; davacının, hastalığı nedeni ile çalışamadığı, çocuklarından birinin üniversite öğrencisi olduğu, diğerinin asgari ücret düzeyinde gelirinin bulunduğu, davalı Hasan'ın ekonomik durumunun nafaka vermeye yeterli olmadığı, Serap ve Tuğba'nın gelir düzeyleri oranında yardım nafakası ödemeleri gerektiği gerekçe gösterilerek Hasan aleyhine açılan davanın reddine; davalılar Serap ve Tuğba yönünden ise, davanın kabulü ile; dava tarihinden geçerli olmak üzere 750.00 TL yardım nafakasının davalı Serap'tan, 350.00 TL yardım nafakasının davalı Tuğba'dan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar Serap ve Tuğba vekilli tarafından temyiz edilmiştir. TMK.nun 364.maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır” düzenlemesi yeralmaktadır....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 11/06/2014 NUMARASI : 2013/1565-2014/751 Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dilekçesinde; davalı ile boşanmaları neticesinde, kendisi lehine 140 TL, müşterek çocuk lehine 120 TL olarak hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakalarının, sırasıyla 300 TL ve 400 TL' ye yükseltilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; aylık gelirinin 900 TL olduğunu, nafaka dışında müşterek çocuğa katkıda bulunduğunu; ayrıca, kredi ve birikmiş nafaka borçlarının bulunduğunu, maddi durumunun nafaka artırmaya elverişli olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir....
Yoksulluk nafakası, istemde bulunan eşin yoksulluğunu giderecek, yani zaruri geçim ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda olmalıdır ve hakim de, yoksulluk nafakası miktarını tayinde, nafaka isteminde bulunan eşin ihtiyaçlarıyla, nafaka ödeyecek eşin kendi giderlerini ve mali gücünü gözönünde tutmalıdır. Somut olayda; davacının ev hanımı olup gelirinin olmadığı, kirada oturduğu ve lise mezunu olduğu, davalının emekli olup, halen kendisine ait muayenehanede diş hekimliği yaptığı, 350 TL kira geliri olduğu belirtilmiş ise de, davalının emekli maaşına ve çalıştığı muayenehaneden elde ettiği gelire ilişkin mahkemece herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca; mahkemece, davalının aldığı emekli maaşı ve muayenesinden elde ettiği gelir araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....