Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ne var ki müdahalenin men'i ve yıkım davalarında dava değeri az yukarıda işaret edildiği üzere el atılan yer ve üzerindeki yapıların toplam değeridir. Temyiz sınırını etkileyecek bu hususla ilgili olarak dava konusu taşınmazın dava tarihi itibari ile m2 değeri hususunda bir rapor alınmamış, fen raporunda A, B, C, D, E, F, G, H, I harfleri ile gösterilen alanların değerleri tespit edilmemiştir. Mahkemece dava değeri tespit edilmeden yargılamaya devam olunarak hüküm kurulması hatalı olmuştur. Kabule göre de el atmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda yıkım icra aşamasını ilgilendirdiği ve İİK'nun ilamların icrasına ilişkin hükümleri uyarınca yerine getirileceğinden taşınmaz üzerindeki yapıların yıkım değerleri ile tespitine karar verilmesi hatalı olmuştur....

Dava ve karşı davanın birlikte yapılan yargılama sonunda mahkemece; davalıların üstün bir hakka dayanmayarak davacılara ait parsele tecavüz ettiği gerekçesiyle davacıların müdahalenin meni ve ecrimisil isteklerinin (ecrimisil talebi bakımından karar oturumundaki sözlü ıslah talebi dikkate alınarak) kabulüne karar verilmiş, yıkım istemi yönünden ise taşkın kısmın yıkılmasının döşeme ve kirişlerinde statik açıdan sakınca teşkil edeceği, bu hususun inşaat kriterlerine göre bina bütünlüğünü bozacak nitelikte olduğu, yapının dava tarihi itibariyle değerinin 46.854 TL ve mesken vasfında olduğu ve yıkılmasının aşırı zarar doğuracağı gerekçesiyle yıkım isteminin reddine karar vermiştir.Mahkemece, davalılar ve karşı davacıların talebi yönünden; 1230 parsel üzerindeki binanın kadastro tespitinden önce yapıldığı yönündeki savunmayı, önceden yapılan bir muhdesatın varlığı halinde kadastro tutanağında belirtilmiş olması gerektiğinden kanıtlanamadığı, bu nedenle iyiniyetli sayılamayacakları gerekçesiyle...

    Mahkemece, asıl davada davalılar ....yönünden dava konusu seralarla ilgilerinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine; diğer davalılar..... yönünden müdahale olgusunun keşfen belirlendiği gerekçesi elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, bilirkişi raporuna atfen 2000 ila 2004 dönemleri için belirlenen 3.397,36 TL ecrimisilin anılan davalılardan tahsiline; birleştirilen dava yönünden ziraatçi bilirkişi raporuna göre çekişme konusu taşınmaza çekilen toprağın ekonomik faydasının ortadan kalktığı gerekçesi ile davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece "... kayden davacıya ait 299 parselin fen bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerine davalılar .... taşkın sera yapmak suretiyle müdahale ettikleri belirlenerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabul edilmiş olmasında, diğer davalılar .....müdahalelerinin bulunmadığı saptanarak haklarındaki davanın ve birleştirilen davanın da tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmesinde...

      Belli günde davalı vekili avukat ... gelmiş davacı adına gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalı belediyeye ait Yedikule semt pazarındaki büfe-pergola-wc'yi 1.7.2004 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraladığını, kira bedellerini düzenli olarak ödediğini, davalı belediyenin herhangi bir tahliye veya yıkım kararı olmadan 27.1.2005 tarihinde mecuru içinde eşyaları olduğu halde yıktığını, yıkım nedeniyle mecuru kullanamadığını ileri sürerek, tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla davalının yarattığı muarazaanın men'ini kiracılığın tesbiti, sözleşme ile kiraladığı alanın kiralandığı andaki müştemilatı ile birlikte kiralama amacına uygun kullanım şekline göre kendilerine teslimine karar verilmesini istemiştir....

        Mahkemece yıkım tarihi itibariyle davacı kiracının mecurda kiracı olduğunun tesbitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, idareyi zorlayıcı surette mecurun davacının kullanımına uygun hale getirilerek davacıya teslimine de karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu " belirtilerek hüküm bozulmuştur. Mahkemece dairemiz bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma ilamı doğrultusunda hüküm kurulması zorunludur. Dairemizce, mahkemece sadece yıkım tarihi itibariyle davacı kiracının mecurda kiracı olduğunun tesbitine karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Oysa mahkemce dairemiz bozma ilamında yer ... hususları aşar şekilde hüküm oluşturulmuştur. Mahkemenin değinilen bu hususları gözeterek, sadece, davacı kiracının yıkım tarihi olan 27.1.2005 tarihinde mecurda kiracı olduğunun tesbitine karar vermesi ve diğer istek kalemlerini reddetmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir....

          Bu tutanakta davacının taşınmazla ile ilgili bütün araştırma ve incelemeyi yaptığı ve mevcut durumu ile kabul ettiği açıkça belirtilmektedir. TTK'nın 18. maddesine göre basiretli davranmakla yükümlü olan davacının bu tutanağı imzalamasıyla satış tarihi itibariyle taşınmazı o haliyle kabul ettiği yönündeki mahkemece yapılan tespit hukuken doğrudur. Bu nedenle davacı tarafın bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir. Davacı tarafın imzalanan şartnamenin ve tutanağın genel işlem şartı niteliğinde olduğu yönündeki istinaf itirazları ise imzalanan şartnamenin ve tutanağın yapılan müzakere ile imzalanmış olması ve davacının yukarıda belirtildiği gibi tacir olması karşısında bu itirazları da yerinde görülmemiştir....

            Bu tutanakta davacının taşınmazla ile ilgili bütün araştırma ve incelemeyi yaptığı ve mevcut durumu ile kabul ettiği açıkça belirtilmektedir. TTK'nın 18. maddesine göre basiretli davranmakla yükümlü olan davacının bu tutanağı imzalamasıyla satış tarihi itibariyle taşınmazı o haliyle kabul ettiği yönündeki mahkemece yapılan tespit hukuken doğrudur. Bu nedenle davacı tarafın bu yöndeki istinaf itirazları yerinde değildir. Davacı tarafın imzalanan şartnamenin ve tutanağın genel işlem şartı niteliğinde olduğu yönündeki istinaf itirazları ise imzalanan şartnamenin ve tutanağın yapılan müzakere ile imzalanmış olması ve davacının yukarıda belirtildiği gibi tacir olması karşısında bu itirazları da yerinde görülmemiştir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Eser Sözleşmesinin Feshi ve Tazminat KARAR Yargıtay Başkanlar Kurulunun 10.01.2020 tarihli ve 1 sayılı kararı ile hazırlanan, 23.01.2020 tarihli ve 2020/1 kararı ile Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilen, 28.01.2020 tarihli ve 31022 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2020 günü yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca Yargıtay (1.) Hukuk Dairesi'nin bakmakta olduğu , Taşınmaza mallara ilişkin tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi, yıkım (kal) istemli davalar ile haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesinin Dairemizin görevine girdiğine ilişkin karar verilmiştir ....

                Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Tekniğin gelişimi ve yaşam koşullarına göre belirlenmiş varlıklar, açıklanan olgularla çevrelendirildiğinde, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalması durumunda manevi tazminat isteği reddedilmelidir. Dava konusu olay nedeniyle oluşan zarar davacının iç huzurunu bozacak nitelikte bir olgu değildir. Manevi tazminatın koşullarını düzenleyen Borçlar Yasası'nın 49. maddesine göre eşya zararı kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemez. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ....

                  Davacı ayrıca maddi ve manevi tazminat istemiştir.Davalının komşuluk hukukuna aykırı eylemle sonradan binasına eklediği 7 ve 8. Katlar ile klima aparatlarının yıkılmasına/kaldırılmasına karar verildiği , bu durumda davacının dairesini değer kaybının ortadan kalkacağı , hem yıkım hem maddi tazminata karar verilmesinin sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı gözönüne alınarak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Manevi tazminata gelince ; manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır....

                  UYAP Entegrasyonu