Davacı ortak çocuklar lehine de önlem nafakası isteminde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi taraflar arasında Bakırköy 12. Aile Mahkemesinde derdest bulunan boşanma davasında 07.10.2020 tarihli ara karar ile çocukların geçici velayetlerinin babaya verildiğinden bahisle çocuklar lehine önlem nafakası istemini reddetmiş, karar çocuklar yönüyle davacı kadın tarafından istinaf edilmiştir. Dosya kapsamından kadının müşterek çocuklar ile birlikte İstanbul'dan ayrılıp Ereğli ilçesine baba evine geldiği, çocukların okul hayatlarına Ereğli ilçesinde başladıkları, ancak yargılama sırasında müşterek çocuk Muhammet Emin'in Aralık 2020'de babası tarafından alındığı tanık Havva ve Hanifi'nin beyanlarından anlaşılmaktadır. Diğer müşterek çocuk Miraç Recep ise sürekli davacı anne yanında kalmaktadır. Geçici velayetin babada olması fiili bu durumu ortadan kaldırmamaktadır. Yargıtay 2....
Dava süresince geçerli olacak olan bu tedbirlerin alınması, tarafların " kusursuz" olmaları şartına bağlanmamış, yasada, önlem için "kusur" unsuruna yer verilmemiştir. Başka bir ifade ile tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakası takdirine etkili bir unsur değildir (H.G.K'nun 02.11.2011 tarihli 2011/2-533 esas, 2011/670 karar sayılı kararı). Lehine önlem alınacak olan taraf kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirici sebebin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nitelikteki önlemlerin alınması gerekir. Öyleyse,"ev hanımı olup, herhangi bir geliri ve malvarlığı bulunmayan davalı kadın eş yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar uygun miktarda tedbir nafakası takdir edilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan, yazılı şekilde bağlanan tedbir nafakasının kaldırılması doğru bulunmamıştır....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 07/10/2020 NUMARASI : 2020/109 ESAS 2020/368 KARAR DAVA KONUSU : Velayet (Velayetin Değiştirilmesi) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....
İştirak nafakası (TMK. md. 182) velayet hakkının kullanılması kendisine verilen eş tarafından istenebileceğine göre; nafakanın başlangıç tarihinin de velayetin kesinleşme tarihi olması gerekir. Velayet kendisine bırakılmış olan eşin fiilen çocuğuna bakması ahlaki bir görevin ifası olup, velayet hakkını kullanandan istenemez. Ancak fiilen bakan eş, aynı zamanda iştirak nafakası ile yükümlü ise, bunu ödemekten kaçınabilir. Velayet ve mali sonuçları boşanma ile ayrıca düzenlenmiş olduğundan; burada Türk Medeni Kanununun 329/1. maddesinin uygulanması söz konusu değildir. Bu bakımdan mahkeme hükmünü düzeltmeye ihtiyaç yoktur. Hükmün düzeltilmeden onanması gerektiği düşüncesiyle, değerli çoğunluğun düzeltili onama kararına katılamıyorum....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından her iki dava yönünden; davalı-davacı ...... tarafından ise iştirak nafakasının miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle toplanan delillerden velayet sahibi babanın velayet hakkını kötüye kullandığı veya velayetin değiştirilmesini gerektiren ihmal, istismarının varlığı ispatlanamadığı gibi, değişen koşullara göre her zaman velayetin değiştirilmesinin talep edilebileceğinin anlaşılmış bulunmasına göre davacı-davalı annenin temyiz itirazları yersizdir. 2- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak ...... yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır....
Davalı babanın iştirak nafakasına yönelik istinaf isteğinin incelenmesine gelince; Boşanma veya ayrılık vukuunda, velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK m.182/2), küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK m.329/1) amir hükümleri gereğince, davacı annenin davanın başından itibaren fiilen kendisi ile birlikte yaşayan ortak çocuklar yararına tedbir ve iştirak nafakası taleplerinin bulunduğunun, ortak çocuklar yararına “Dava tarihinden geçerli" olacak şekilde ortak çocuklar yararına hükmolunan nafakanın dava tarihinden velayetin değiştirilmesi kararının kesinleşmesine kadar tedbir nafakası (TMK m. 329/1), velayetin değiştirilmesi kararının kesinleşmesinden itibaren ise iştirak nafakası (TMK m.182/2) niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre (Yargıtay 2....
Dosya kapsamında alınan PDR raporu, çocuğun yaşı, anne bakım ve sevgisine olan ihtiyacı, kurulu düzeni, tanık beyanları dikkate alındığında annenin velayet görevini istismarı, ihmali olmadığı, velayet görevini yerine getirdiği, TMK'nın 183, 349 ve 351/1. maddelerinde düzenlenen velayetin değiştirilmesini gerektirir yasal şartların bulunmadığı sonucuna varıldığından, ilk derece mahkemesince verilen red kararının usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından davacı birleşen dosya davalısı erkeğin asıl davaya yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. TMK'nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkânları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür....
Tarafların sosyal ve ekonomik durumu incelendiğinide; ikisinin çalıştığı, gelirleri arasında ölçüsüz bir farkın olmadığı anlaşılmakla, mahkemece takdir edilen iştirak nafakası da çok olmayıp, uygundur. Davalının bu yöndeki istinaf talebinin de esastan reddine karar verilmiştir. İştirak nafakası velayete bağlı olup, velayet kararının kesinleşmesi ile sonuç doğurur. Mahkemece bu esas gözetilmeksizin hüküm fıkralarının 2.ve 3.maddeleri infazda tereddüte mahal verecek şekilde düzenlendiğinden, davalının bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının düzeltilmesine karar vermek gerekmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Somut olayda boşanma sonucunda ortak çocuğun velayetinin davalı babaya verildiği ve halen velayetin davalı babada bulunduğu , babanın yeniden evlendiği , çocuğun dava tarihi itibari ile ve halen annesi ile kaldığı konularında uyuşmazlık yoktur. İştirak nafakası velayetin fiilen (eylemli olarak) kullanılmasına bağlı bir haktır. Velayetin kendisine bırakıldığı eş çocuğa bakmayıp karşı taraf çocuğa bakıyorsa çocuğa bakan, velayetin değiştirilmesi davası açmak zorunda olmadan doğrudan iştirak nafakası talebinde bulunabilir. Velayet değiştirilmeden çocuğa bakan iştirak nafakası davası açıp iştirak nafakasına hükmolunduktan sonra çocuk velayetinde bulunduğu tarafın yanına giderse bu taraf nafakanın kaldırılmasını her zaman isteyebilir ve nafaka kaldırılır. Açıklanan nedenlerle davacı anne yanında kalan ve anne tarafından bakılan ortak çocuk için hakkaniyete uygun (T M K 4....
Böyle bir durumda da velayet kendisinden alınan annenin, babaya verilen çocuk için kararın kesinleşmesinden itibaren koşulları var ise iştirak nafakası ile sorumlu tutulması gerekir. Ayrıntıları Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 19.03.2012 tarih ve 2011/13495- 2012/6273, 14.12.2017 tarih ve 2016/8491- 2017/14586 sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli olan giderler öncelikle velayet hakkına sahip olan ebeveyne aittir. Bu, velayet sorumluluğunun bir gereğidir. Diğer taraf, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK. md. 182/2). Bu yükümlülük, velayet kendisinden alınmış veya kaldırılmış olsa bile kural olarak çocuk ergin oluncaya kadar devam eder ( TMK.md.328/1 ve 350). Ne var ki, velayet kendisinden alınan tarafın bu yükümlülüğü mutlak olmayıp, ödeme gücü varsa söz konusu olur....