Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir. Dosya içeriğinden; velayet hakkı annede olan müşterek çocuk Ayşegül'ün 2009 doğumlu olduğu ve kreşe gittiği; davalının ise, otomotiv şirketinde hasar danışmanı olup, aylık ortalama 1.350,00 TL gelirinin bulunduğu, babasının evinde kira ödemeden yaşadığı ve babadan kalma 3/10 hissesine sahip olduğu müstakil evinin olduğu anlaşılmıştır. Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir....
Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir. Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; müşterek çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.( TMK. nun 330/1. maddesi )....
İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir. Dosya içeriğinden; velayet hakkı annede olan müşterek çocuk Enes'in 2004 doğumlu olup özel okulda 5.sınıfta eğitim gördüğü; davacı annenin baro kafeteryasında çalışıp aylık 1000 TL geliri olduğu ve kendisine ait evde oğlu ile yaşadığı; davalının ise, astsubay olup aylık 3.685,38 TL geliri bulunduğu, yeniden evlendiği ve eşi ve bir çocuğu ile yaşadığı, üzerine kayıtlı iki adet dairesi ve bir aracı bulunduğu anlaşılmaktadır. Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 3 yıldan fazla süre geçmiştir....
Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir. Antalya 2. Aile Mahkemesi 2012/1127 Esas ve 2012/1124 Karar sayılı ilamı ile müşterek çocuk için 01/06/2014 tarihinden itibaren aylık 100,00 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, nafakanın her yıl TÜİK tarafından açıklanacak ÜFE oranında artırılmasına, çocuğun eğitim ve sağlık giderlerinin yarısının davalı tarafça karşılanmasına karar verilmiştir....
Bu husus nazara alınmadan aleyhinde "kesin hüküm" oluşturacak şekilde nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. 3-Üçüncü kişinin temyiz itirazlarına gelince; Babanın babası tarafından bağımsız olarak açılan ve boşanma davasıyla birleştirilerek görülen davada; velayetin ana ve babadan kaldırılması istenmiştir. Sebep olarak her iki ebeveynin de "akıl hastası" olduğu gösterilmiştir. Davalı (baba)nın akıl hatası olduğu tıbben belirlenmiş, bu sebeple kısıtlanmış, velayet altına konulmuştur. Boşanma davası da akıl hastalığı sebebine dayanılarak açılmış ve kabul edilmiştir. Boşanma kararı ile birlikte velayetin davacı anneye bırakılmasına karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Nafaka KARAR DÜZELTME İSTEYEN :......
birleşen dava ile velayet ve iştirak nafaka talebinde bulunduğu, mahkemece birleşen velayet ve nafaka davası kabul edildiği halde davacı yararına birleşen dava yönünden de vekalet ücreti takdir ve tayin edilmesi gerekirken asıl davanın fer'i niteliğinde olduğundan bahisle vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
GEREKÇE : Davanın konusu, TMK 197 ve 329 maddeleri uyarınca nafaka ve TMK 336/2 maddesi uyarınca velayet istemine ilişkindir. Davacı kadın istinafında, davasını ispat etmesine rağmen, davanın reddine kara r rverilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca hem nafaka yönünden, hem de velayet yönünden aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu bildirmiştir. TMK 336/2 maddesinde "Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. " denmektedir. TMK 197. maddede "Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır....
Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir....
Davacı-davalı eş anlaşmalı boşanma hükmünün nafaka, tazminat ve tescil bölümünü¸ davalı-davacı eş anlaşmalı boşanma hükmünün velayet bölümünü kabul etmeyerek kesinlikle “bu şekilde” boşanmak istemediklerini de açıklamış olmaktadır. Başka bir anlatımla anlaşmalı boşanma davasında “ferî hükümler konusunda anlaşamadıklarını” açıklayan eşlerin temyiz isteminde değerli çoğunluğun görüşü doğrultusunda boşanma bölümünün kesinleştiğini kabul durumunda hükmün boşanma dışında kalan bölümlerinin bozulmasına karar vermenin ne anlamı kalacaktır? Örneklemek gerekirse boşanma bölümünün kesinleştiğini gören taraf ne diye eşine tazminat ya da nafaka vermeyi kabul etsin ki! Nasıl olsa artık boşanmış sayılan eş karşı tarafa hiçbir şekilde nafaka ya da tazminat artık vermeyeceğini açıklarsa nafaka ya da tazminat almayı bekleyen eşi nasıl koruyabiliriz?...