Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, ... Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK’nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, davanın esasına girilerek yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, ... Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK.nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmaksızın dava eksik inceleme ve araştırma sonucu reddedildiğinden, Dairemiz onama kararı kaldırılarak hüküm bozulmalıdır....
Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 2011/20496 esas ve 2012/2234 karar sayılı ilamında ise "Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi ve hukuki durumları ayrı ayrı olacağından bu taşınmazların kadim; köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklardan olup olmadığının tespiti, vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre taviz bedelinin ödenip ödenmeyeceği ve vakfiye örneği ile ilk tesisinden itibaren tapu kayıtlarının incelenmesinin gerekeceği"nin vurgulandığını, vakıflar idaresinin almış olduğu taviz bedelinin bir gayrimenkul mükellefiyeti olduğunu beyan ederek 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18.maddesi gereğince tahsil edilen taviz bedelinin, yasalara uygun olması nedeniyle yasal dayanaktan yoksun olarak açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; vakıf nevinin sahih olduğu gözetilerek taviz bedeli alınmasının yasaya uygun olduğu anlaşılmış ve bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir....
Dava, taviz bedelinin haksız alındığı gerekçesiyle istirdatı istemine ilişkindir. 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18.maddesi gereğince; tapu kayıtlarında icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Mukataalı Vakıf; zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, İcareteynli Vakıf; değerine yakın peşin ücret ve yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Taraflar arasındaki uyuşmazlığının çözümü için öncelikle kayda işlenen vakfın, mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen, aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekmektedir....
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, ... Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK’nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Somut olayda; mahkemece bu yönler üzerinde durulmaksızın davanın yazılı olduğu şekilde reddi doğru değildir. Karar açıklanan nedenlerle bozulmalıdır....
Davalı vekili cevap dilekçesinde;taviz bedelinin bir gayrimenkul mükellefiyeti olduğunu, bütün vakıfların taviz bedeline tabi olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu taşınmazın menşei miri arazi olduğu için üzerindeki vakıf kaydının gayr-i sahih vakıf kabilinden olduğunu, bu itibarla söz konusu kaydın terkininin taviz bedeli ödenmesine tabi olmadığı, buna rağmen davalı idare tarafından tahsil edilen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık; ödenen taviz bedelinin istirdatı talebine ilişkindir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, taşınmazdaki vakıf şerhine dayanılarak taviz bedeli istenebilmesi; ilgili vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlıdır. Gayri sahih vakıflar yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır....
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu taşınmazların miri arazi olduğu, bu nedenle ödenmiş bulunan taviz bedelinin iadesi gerektiği, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 5.478 TL taviz bedeli olarak ödenen miktarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık; ödenen taviz bedelinin istirdatı talebine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu, dosya üzerinde yapılan inceleme ile hazırlanmış ve dava konusu taşınmazın menşeinin miri araziden olduğu, dolayısıyla taşınmazın üzerindeki vakıf kaydının gayr-i sahih vakıf kabilinden olduğu, söz konusu kaydın terkininin taviz bedeli ödenmesine tabi olmadığı görüşünü içermektedir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, taşınmazdaki vakıf şerhine dayanılarak taviz bedeli istenebilmesi; ilgili vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlıdır....
Tüm bu açıklamalar ışığında; vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Somut olayda, görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından dosya üzerinde yapılan inceleme ile hazırlanan 29.12.2009 tarihli raporda; davalı idare tarafından, taşınmazın satımı üzerine satış bedelinden taviz bedelinin tahsili yoluna gidilmesinin hukuka uygun olmadığı, 15.08.2012 tarihli raporda ise; davacının devrettiği taşınmaz üzerindek..edeniyle taviz bedeline tabi olduğu, davacıların ödediği taviz bedelini geri istemelerinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu haliyle bilirkişi raporları arasında açık çelişki bulunmaktadır....
Vakfının gayrı sahih vakıf olduğunun tespit edilerek taviz bedelinin iadesine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini buna göre aynı vakıf şerhini içeren dava konusu taşınmazlardan da taviz bedeli alınamaycağını ileri sürerek, taviz bedeli olarak ödenen bedelden hisselerine düşen 37.173,00 TL'nin ödeme tarihi olan 26/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, istirdadı talep edilen bedelin 27/02/2008 tarihli yürürlüğe giren 5737 sayılı ... Kanununun 18. maddesi uyarınca taşınmaz üzerinde tasarruf edilebilmesi için alınan bir bedel olduğunu, taviz bedelinin ödenmesinin yasal zorunluluktan doğduğunu, dava konusu her taşınmazın vakıf hukuku kapsamında ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, başka bir kararın emsal teşkil edemeyeceğini, ......
Şöyle ki, noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen Vakıflar Genel Müdürlüğü yazı cevabında vakıf şerhine ilişkin 26.06.1942 tarihinde sadece ... kızı ...’nin payının taviz bedeli ödenmek suretiyle terkin işlemi yapıldığı, diğer paylara ilişkin taviz bedelinin ödenmediği ancak taşınmazın tamamından şerhin terkin edildiği, 16.02.1938 tarihli satış işleminin dosya arasına alınmadığı, tespite esas eski tapu kayıtlarının temin edilmediği açıktır....