Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Her ne kadar mahkemece şikayete konu tebliğ mazbatasına göre tebligatın, muhatabın "bizzat" kendisine tebliğ edilerek imzasının alındığı, mazbata üzerindeki imzaya itiraz edilmiş ise de dar yetkili icra mahkemesince tebliğ mazbatasındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde inceleme yaptırılamayacağı gerekçesi ile tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin reddine, tebligat usulsüzlüğü şikayeti reddedildiğinden süresinde olmayan kambiyo vasfına yönelik şikayetin reddine karar verilmiş ise de; Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklinin ve yönteminin gösterilmediği, usulsüz tebliğ şikayetinin varlığı halinde mahkemece her somut olayın özelliğine göre iddianın incelenmesi gerektiği, H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377- 337 sayılı kararında da belirtildiği üzere tebligat parçasında yazılı olan hususun aksinin her türlü delille ispatlanabileceği, davacı vekilince dava dilekçesinde ve duruşma aşamasında, ödeme...

İlk derece mahkemesi tarafından; "...davacı şirket bakımından tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı borçlunun ticaret sicilinde gösterilen adresine Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebliğ edilen tebligatın usulüne uygun olduğu, usulsüz tebligat şikayeti reddedildiğinden yetkiye ve borca itirazının da ödeme emri tebliğ tarihi olan 08/10/2020 tarihinden itibaren 5 gün içinde yapılmadığı anlaşıldığından yetkiye ve borca itirazının da reddine karar vermek gerektiği, davacı T1 bakımından tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ödeme emri tebliğ tarihine göre davacının yetki itirazı süresinde ise de itiraz tarihi itibariyle yetki itirazında bulunmayan diğer borçlu SMDN Mücevherat...Ltd.Şti. Yönünden Ankara İcra Dairelerinin yetkisinin kesinleştiği anlaşıldığından davacı borçlunun yetki itirazının HMK'nın 7/1....

*İcra emri usulsüz tebliğ şikayeti yönünden yapılan incelemede; Mahkeme dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucunda kıymet takdiri raporunun bizzat kendisine 11/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği ve bu tarih itibariyle takipten haberdar olduğu kabul edilerek süre aşımı sebebiyle icra emrinin iptali istemi ile borca ve faize itiraz istemlerinin reddine karar vermiş ise de, borçlu bu tebligattaki (11/10/2018 tarihli) imzaya kendisine ait olmadığını ileri sürerek itiraz ettiğini bildirmiş, mahkemece bu iddia yönünden bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Borçlunun tebligattaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiasının bilirkişi marifetiyle tespit edilerek araştırılması, bunun sonucuna göre usulsüz icra emri tebliğ şikayetine ilişkin bir değerlendirme yapılması gerekir....

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından davacı hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, davacı vekili tarafından ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiası ile şikayette ve icra müdürlüğünün yetkisine, imzaya ve borca itirazda bulunulduğu, ilk derece mahkemesi tarafından usulsüz tebligat şikayetinin reddine, diğer itirazların süreden reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. İcra dosyasında ödeme emri tebligatlarının bulunmaması nedeni ile davacıya yapılan ödeme emri tebligatları icra müdürlüğünden istenmiş icra müdürlüğü tarafından davacıya TK 21/2 maddesi uyarınca yapılan tebligat parçası gönderilmiş ,davacıya gönderilen ve bila tebliğ dönen ilk tebligat tekrar istenmesine rağmen aynı tebligat tekrar gönderilmiştir....

Mahkemece; dava usulsüz tebliğ şikayeti ile tebliğ tarihinin düzeltilmesi ile borca ve yetkiye itiraz niteliğindedir. Takip dosyasının ilamsız takip olduğu görülmektedir. Tebligat yapılan adres davacı borçlunun adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi olup, davacı tarafça kayıtlı adres olmadığı yönünde beyan ileri sürülmediği gibi aksinin ispatına yarar belge de sunulmadığından belirtilen adrese tebligat çıkartılması işlemi hukuka uygundur....

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; itirazın süresinde olmadığını, davacının aynı konu ile ilgili olarak C.Savcılığına dilekçe verdiğini, dilekçenin 17/07/2018 tarihinde havale edildiğini, dilekçede senetten ve takipten haberdar olduğunun açıklandığını, dilekçeye imzası ve nüfus cüzdan fotokopisinin ekli bulunduğunu belirterek, usulsüz tebligat şikayetininin reddine ve haksız v e hukuki dayanaktan yoksun gecikmiş itirazların reddine, davacı yanın tazminat ve para cezası ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir....

Borçlu, yetkili icra dairesinden gönderilen ödeme emrinin usulsüz olduğunu, usulsüz tebligattan 03/02/2015 günü haberdar olduğunu ileri sürerek 04/02/2015 tarihli itirazları gereğince takibin durdurulmasını istemiş olup, borçlunun bu yöndeki istemi, tebligat usulsüzlüğü şikayeti olmakla, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Somut olayda; 22/01/2015 günü tebliğ edilen örnek 7 ödeme emrinden borçlu 03/02/2015 tarihinde haberdar olduğunu beyan ederek, bu tarihten itibaren yasal yedi günlük süreden sonra 25/02/2015 tarihinde icra mahkemesine başvurmuştur. O halde mahkemece, tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir....

    İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında özetle; "...Usulsüz tebliğ şikayeti ile ilgili olarak; 11/01/2011 tarihinde 6099 sayılı Kanunun 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen 2. fıkraya göre; "Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır''.Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in "Bilinen Adreste Tebligat" başlıklı 16/2. maddesinde de ''Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır'' hükmü yer almaktadır. 6099 sayılı Kanunun Genel Gerekçesinde "......

    Şti.nin usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte imzaya ve borca itirazda bulunarak icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece dosyaların birleştirilmesinin ardından verilen ilk kararın Dairemizce bozulması üzerine yapılan yargılama neticesinde, bu defa asıl ve birleşen davalar yönünden İİK’nın 170/a-son maddesi uyarınca, borçlunun imzaya itirazları hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, çek tazminatı yönünden borca itirazın kabul edildiği anlaşılmaktadır. İİK'nın 170/a. maddesi, alacaklının takip hakkı ve senedin kambiyo vasfının, süresinde ileri sürülen itiraz veya şikayet sırasında mahkemece re’sen dikkate alınacağına ilişkin olup, maddenin son fıkrasında; "her ne suretle olursa olsun, imza itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise, bu madde hükmü uygulanmaz" düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, hükme esas alınan ... 1....

      Bu halde icra mahkemesi, öncelikle davacının usulsüz tebliğ şikayetini incelemeli, tebliğin usulsüz olduğuna kanaat getirirse ve takipten haberdar olunduğu tarihten itibaren yasal süresi içerisinde dava açılmış ise sair itiraz ve şikayetlerin incelemesine geçmeli, ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olduğu veya davanın takipten haberdar olunan tarihten itibaren yasal süresi içerisinde açılmadığı sonucuna varırsa, davanın süre yönünden reddine karar vermelidir. Ödeme emrinin borçluya tebliğ tarihine göre yasal süresi içerisinde açılmadığı görüldüğü halde davacı borçlunun usulsüz tebliğ şikayeti taraf delilleri toplanıp incelenmeden, bu hususa gerekçeli kararda yer verilmeden davalı alacaklının imza incelemesine ilişkin delil avansını yasal süresi içerisinde yatırmadığından bahisle davacının imzaya itirazının kabulüne karar verilemez....

      UYAP Entegrasyonu