borçlunun oğlu tarafından imzalatıldığını bu nedenlerle usulsüz tebligat nedeniyle icra dosyasının öğrenme tarihleri olan 08.09.2020 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesini, takibe konu bonodaki borcun müvekkiline ait olmaması ve müvekkilinin karşı tarafa hiçbir borcu olmaması nedeniyle takibin iptalini, kötü niyetli karşı tarafın %20’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, İcra takibinin itirazlarının nedeniyle durdurulmasını talep etmiştir....
adrese ödeme emrinin gönderildiği, tebliğ memuru tarafından TK.21/2 maddesine göre tebligatın yapıldığı, oysaki, normal gönderilen tebligatın tebliğ memuru tarafından iade edilmesinin gerektiği, daha sonra adres kayıt sistemindeki adrese buna ilişkin şerh verilerek TK.nun 21/2 maddesine göre tebligat çıkartılması gerektiği, usulsüz tebligat şikayetinin yerinde olduğu, dayanak senet üzerinde teminat amaçlı verildiğine yönelik bir ibare bulunmadığı, davacının dayandığı protokolde ve tutanak başlıklı belgede dayanak senede yönelik bir atıf bulunmadığı, teminat senedi iddiasının kanıtlanamadığı, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiası kabul edildiğinden hacizlerin geçersiz olduğu, bu durumda haczedilmezlik şikayeti hakkında karar verilmesine yerolmadığı kararı verilmesinin gerektiği gerekçesi ile tebligatın usulsüzlüğü şikayetinin kabulüne, ödeme emri tebliğ tarihinin 06.12.2019 olduğunun kabulüne, davanın reddine, haczedilmezlik şikayeti hakkında karar verilmesine yerolmadığına karar...
Somut olayda, borçlu, sair itirazları yanında işletilen faizin hatalı ve fahiş olduğunu ve kambiyo vasfı şikayetini ileri sürdüğü halde, mahkemenin bu yöndeki itiraz ve şikayeti değerlendirmediği görülmektedir. O halde, mahkemece, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayet kabul edildiğine göre, borçlunun süresinde yapmış olduğu kambiyo vasfı şikayeti ve faize itirazı konusunda inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Şikayet dilekçesinde ileri sürülmeyen ve kamu düzenine ilişkin olmayan bu iddianın temyiz aşamasında değerlendirilemeyeceği tabiidir. Bu durumda, borçlunun en geç 04.02.2016 tarihi itibariyle icra takibinden haberdar olduğunun kabulü gerekeceğinden, 11.04.2016 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonradır. O halde; Dairemizin önceki bozma ilamının maddi hataya müstenit olduğu, maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmasının ise usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği gözetilerek, mahkemece, borçlunun usulsüz tebligata yönelik şikayeti ile imzaya itirazının süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus takipte ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiği iddiasına dayalı tebliğ tarihinin düzeltilmesi şikayeti ve imzaya itiraza ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davacının usulsüz tebliğ şikayeti yerinde görülerek beyan edilen tarihe göre ödeme emrinin tebliğ tarihi düzeltilmiş olup verilen bu karar yönünden istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Davacının imzaya itiraza ilişkin talebi hakkında İlk Derece Mahkemesince HMK.nun 20. Maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacı imzaya itiraza ilişkin verilen açılmamış sayılmaya ilişkin karara yönelik istinaf başvurusunda bulunmuş, yenileme dilekçesinin usulsüz tebliğ edildiğini öne sürmüştür....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin usulsüz tebligat şikayeti yapılmadığından bahisle dava açma süresi geçtiğinden davanın süre aşımından reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, yoklukla malul bir işlemin hükümsüz kılınması için herhangi bir beyanda bulunulmasına veya bir dava açılmasına gerek olmadığını, çünkü zaten ortada var olmayan bir hukuki işlem söz konusu olduğunu, yok hükmünde olan bir tebligat ile ilgili usulsüz tebligat şikayeti yapılmasında da hukuki yarar bulunmadığı gibi usul ekonomisine de aykırı olduğunu, tebligatın yokluğu hususunun taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğini, somut olayda; Yerel Mahkemece usulsüz tebligat şikayeti yapılmadığı ve netice-i talepte usulsüz tebligat şikayeti bulunmadığından davanın süre aşımından reddi kararı hukuka aykırı olduğunu, yukarıda açıklamış oldukları üzere ortada usulsüz bir tebligat değil yok hükmünde olan bir tebligat mevcut olduğunu, yok hükümünde olan bir...
N.53 Nilüfer/ Bursa" adresine ödeme emrinin tebliğ edildiğini, icra dosyasından yapılan tebligat usulsüz olup iptali gerektiğini, ancak bu tebligat ve şerh usulsüzdür zira işbu adres senet üzerindeki adres olmadığı gibi müvekkilin bilinen adresi veya MERNİS adresi olmadığını, öncelikle takibin durdurulmasın yönelik teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesine, takibin iptaline, ödeme emri tebligatı usulsüz olduğundan ve takibe dayanak evrakın kambiyo vasfı taşımaması sebebiyle takibin durdurulmasına, kötü niyetli alacaklının takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;Mahkemece davanın hukuki nitelemesi ve gerekçesinde hata edildiğinden süre yönünden dava reddedildiğini, oysa ki huzurdaki davanın öncelikle memur muamelesini şikayet olarak kabulü gerektiğini, yargıtay uygulaması gereği de tebliğ edilmeyen işlemlerde öğrenme tarihi dava açma tarihi kabul edileceği ve şikayetin inceleneceğini, bu nedenle hükmün kaldırılması ve icra dosyasına itirazlarının süresinde olup olmadığını ve tebligatların usulsüz olup olmadığını incelemek gerektiğini, bir an için, yukarıdaki maddede açıklanan gerekçelerine itibar edilmez ise de, bu durumda davalarının öğrenme tarihinin düzeltilmesi davası yani usulsüz tebligat şikayeti olarak değerlendirilmesi halinde dahi şikayetlerinin esasının incelenmesi gerektiğini, huzurdaki davada ise usulsüz tebligata muttali olma söz konusu olmadığını, Borçlu Gülnara Kömürcüoğlu dışındaki müvekkilleri icra takibinden haberdar olup itiraz ettiğini, tebligatlardan ise haberdar olmadığını, dolayısıyla...
ŞİKAYET Şikayetçi borçlu vekili şikayet dilekçesinde, ödeme emrine ilişkin tebligatın usulsüz yapıldığını, takipten 22.03.2021 tarihinde haberdar olduklarını, borçlunun faal olduğu adresine gönderilen tebligatın "muhatabın adreste ikamet edip etmediğinin tespit edilemediği" belirtilerek iade edilmesi üzerine TK'nın 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, borçlunun adresten ayrılmış ya da taşınmış olmaması nedeni ile adreste bulunmama halinde TK'nın 21.maddesine göre tebligat yapılması gerektiğini, ayrıca arabuluculuk sürecinde borca da itiraz eden vekilleri olduğu halde vekile tebligat yapılmadığını ileri sürerek tebliğ tarihinin düzeltilmesi ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde, tebligatın usulüne uygun olduğunu belirterek şikayetin reddine karar verilmesini talep etmiştir. III....
Öncelikle usulsüz tebligat yapıldığı hakkındaki şikayet incelenerek davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti, buna göre de, itiraz ve şikayetlerin süre yönünden incelenmesi gerekir. Davacı tarafın davadaki usulsüz tebligat şikayeti, borca itirazları ve aşkın haciz iddiaları mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılarak davacının tüm talepleri hakkında karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Ankara 10....