İcra Müdürlüğü'nün 2018/68 Esas sayılı takip dosyası ile davalı alacaklı banka tarafından, davacı borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı, davacı - borçlunun ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkartılan icra emrinin 06/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Aynı icra takip dosyasında davacı - borçluya kıymet takdiri raporunun 16/05/2018 tarihinde, satış ilanının da 31/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bu durumda icra emri tebliğ işlemi usulsüz kabul edilse bile muhatabın en geç bu tarihte (16/05/2018 tarihinde) usulsüz tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulünün gerekeceği, davacı - borçlunun şikayet dilekçesinde kıymet takdir raporu tebliğ işleminin usulsüzlüğünün ileri sürülmediği, bu durumda icra emrinin tebliğinin usulsüzlüğüne ilişkin 05/10/2018 tarihinde yapılan şikayetin anılan tarihe göre İİK.'...
Şikayete konu satış ilanı tebliğ evrakı üzerinde; tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından T.K.'nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; dağıtıcının kendiliğinden satış ilanı tebliğ işlemini T.K.'nun 21/2. maddesi uyarınca yapması yukarıda değinilen yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırıdır. Bu nedenle, sözü edilen tebligat usulsüz olup şikayet süresindedir. O halde mahkemece, satış ilanının usulsüz tebliğ edilmiş olması nedeniyle Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca borçlunun tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği 10.10.2014 tarihinin ıttıla tarihi olarak kabul edilip, bu tarihe göre ihalenin feshi isteminin süresinde olduğu dikkate alınarak ihalenin fesih sebeplerinin yerinde olup olmadığı yönünde işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Alacaklı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde usulsüz tebligat şikayetinin yasal 7 günlük süre içinde yapılmadığı ileri sürülmüş ise de, şikayet dilekçesinde "Müvekkil, 03/09/2020 tarihinde Adana 3.İcra Müdürlüğünün 2020/6318 Esas sayılı takip dosyası üzerinden aleyhine icra takibi yapılmış olduğunu ve bahse konu tebligatın temmuz ayı sonu itibariyle muhtara teslim edilmiş olduğunu öğrenmiştir." ibaresinin yer aldığı ve ödeme emrinin tebliğ tarihinin "öğrenme tarihi olan 03/09/2020" olarak düzeltilmesine karar verilmesinin talep edildiği, dolayısıyla şikayet dilekçesindeki "temmuz ayı sonu itibariyle" ifadesiyle kastedilenin tebliğ mazbatasının muhtara teslim tarihiyle ilgili olduğunun açık olduğu, yine ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğinin öğrenildiği tarihin şikayet dilekçesinde "03/09/2020" olarak belirtildiği ancak şikayetçinin 02/09/2020 tarihinde vatandaş portal uygulaması üzerinden usulsüz tebliğ işlemini öğrendiği, buna göre 05/09/2020 tarihinde yapılan şikayetin yasal...
Somut olayda mahkemece şikayetin süreden reddine karar verilmişse de; davacı borçlunun dava dilekçesinde ödeme emri tebliğ mazbatasının usulsüzlüğü iddiası yanında aynı zamanda 103 tebligatının usulsüzlüğü iddiası ve 10/03/2022 tarihli memur muamelesine şikayet ile hacizlerin kaldırılması isteminde de bulunduğu ve 103 davetiyesinin davacıya 22/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, bu tebliğ mazbatasının uyap evrak işlem kütüğüne göre de 07/03/2022 tarihinde okunduğu anlaşılmakla 103 davetiyesinin usulsüz tebliğ şikayeti ile 10/03/2022 tarihli memur muamelesine ilişkin şikayetlerin süresinde olduğu sabittir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan takipte borçlunun, ödeme emri tebliğinin usulsüz yapıldığından bahisle öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak tespitine karar verilmesi için icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece istemin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. HGK'nun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas - 991/344 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere "....usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir."...
Borçlunun mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, 6100 Sayılı HMK'nun 33.maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvuru bu hali ile usulsüz tebligat şikayetidir. Hukuk Genel Kurulu'nun 05.06.2001 tarih ve 1991/12-258 E., 1991/344 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere "...usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir". Buna göre, borçlu usulsüz tebligattan 07.08.2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş olup, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince yasal 7 günlük süre içinde icra mahkemesine başvurduğundan şikayetin süresinde olduğu anlaşılmaktadır....
Şikayetçiler vekili istinaf başvurusunda özetle; murise yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü hususunda çekişme bulunmadığını, mirasçıların öğrenme tarihinden itibaren usulsüz tebligata ilişkin şikayet hakkının bulunduğunu, usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile yetkiye, borca ve zamanaşımına dair itirazların çerçevesinde takibin iptaline karar verilmesini, aksi halde murisinin ağır hastalığının bulunması, takibe itiraz imkanı olmaması nedeniyle geçikmiş itirazın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
Somut olayda borçlu kooperatife ödeme emrinin tebliğ edildiği adres, adı geçenin ticaret sicilinde yazılı adresi olup anılan tebliğ işlemi 7201 Sayılı Kanunun 21.maddesine ve usulüne uygundur. Kaldı ki, borçluya kıymet taktir raporu ve satış ilanı, yine ticaret sicil müdürlüğünde kayıtlı olan adresinde şirket çalışanları çarşıda olduğundan bahisle 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca 29.12.2011 tarihinde yapılmış olup, usulüne uygundur. Bu durumda ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz kabul edilse bile muhatabın en geç bu tarihte usulsüz tebliğ işlemini öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğuna ilişkin şikayeti anılan tarihe göre İİK. nun 16/1.maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonradır. Şikayet süresinin geçirilmesinden sonra borçluya kayyum atanmış olması sonuca etkili değildir. Diğer bir ifadeyle bu husus şikayet süresini yeniden başlatmaz....
Davacı/borçlu vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinde saydığı nedenlerle birlikte, öğrenme tarihinin 13/10/2020 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Ancak beyan edilen öğrenme tarihinin aksi yazılı delille kanıtlanabilir. Takip şekline göre borçlunun icra dairesine itiraz etmesinden ayrı olarak 7 günlük şikayet süresi içinde tebliğ tarihinin düzeltilmesi için icra mahkemesine başvurması da zorunludur. Bir diğer anlatımla, borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurması "şikayet" niteliğindedir. İİK'nın 16/l. maddesi gereğince şikayetin, işlemi öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılması zorunludur....
Borçlunun şikayeti, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayet niteliğinde olup, İİK.nun 16/1. maddesi gereğince bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. Somut olayda borçlunun, icra müdürlüğüne 28.03.2007 tarihinde sunduğu itiraz dilekçesinde ödeme emrini tebliğ aldığını belirttiği, dava dilekçesinde de tebligatı öğrendiği tarihi 27.03.2007 tarihi olarak beyan ettiği, görülmektedir. Bu durumda borçlunun usulsüz tebliğ işlemini 27.03.2007 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden 09.04.2012 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonradır. O halde mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir. Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır....