İlk derece mahkemesi; davalı alacaklı vekili tarafından davacı borçlu hakkında 8 adet senede istinaden icra takibi başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin 12/02/2021 günü tebliğ edildiği, davacının senetlerin keşidecisi, davalının ise lehdarı olduğu, davanın İİK 168/5 maddesine göre borca itiraz davası olduğu, bu itirazın ödeme emri tebliği üzerine 5 gün zarfında icra mahkemesinde ileri sürülmesi gerektiği, davacıya 12/02/2021 günü ödeme emri tebliğ edildiği, davanın ise 6. gün olan 18/02/2021 günü ikame edildiği, ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğüne dair bir iddia olmadığı gibi ayrıca dava mevzu yapıldığının da bildirilmediği, bundan dolayı davanın süre aşımından reddine karar vermek gerektiği, usulen ret kararı verildiği ve tedbir kararı da olmadığı için davalının tazminat talebinin reddedildiği belirterek davacının borca itirazın reddine, davalının tazminat talebinin reddine karar vermiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; borçluya yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, borçlunun usulsüz tebliğ şikayetinin de hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu beyan ederek reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI; Mahkemece, TK.nun 21....
günlük ödeme süresi verilmesi nedeniyle ihtarnamenin (ödeme emri) usulsüz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....
İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile borçlu şirketin ticaret sicil adresine çıkarılıp "muhatap tanınmıyor" şerhi ile iade edilen ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca öğrenme tarihinin 08.08.2016 olarak düzeltildiği, düzeltilen ödeme emri tebliğ tarihi itibariyle imzaya itiraz yönünden yapılan inceleme de alınan 07.04.2017 tarihli Jandarma Kriminal raporuna göre imzanın borçlu şirket yetkilisine ait olmadığının tespit edildiği, raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu ve alacaklının kötüniyeti tespit edilemediği gerekçesiyle şikayetin kabulü ile Şanlıurfa 3. İcra Müdürlüğü'nün 2016/8042 Esas sayılı icra takip dosyasında davacı borçlu adına çıkartılan ödeme emri tebliğ tarihinin 08.08.2016 tarihi olarak düzeltilmesine, davacının imzaya itirazının kabulü ile Şanlıurfa 3....
Ne var ki TTK'nun 663. maddesi uyarınca zamanaşımını kesen işlem kimin hakkında yapılmışsa, ancak ona karşı hüküm ifade eder ve zamanaşımının kesilmesi ile kesildiği tarihten itibaren yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Mahkemece, ödemem emrinin usulsüz tebliğ edildiğine yönelik şikayetin kabul edilerek, ödeme emri tebliğ tarihinin 03/05/2019 olarak düzeltilmesine karar verildiğine göre, dava tarihi olan 07/05/2019 tarihi itibariyle borçlu hakkındaki takibin henüz kesinleşmediği dikkate alınarak borçlunun icra mahkemesine başvurusu İİK'nun 168/5 maddesi kapsamında zamanaşımı itirazı olup, borca itiraz niteliğindedir. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte borca itiraz İİK'nun 169. ve sonraki maddelerine göre yapılıp incelenir....
belirterek itiraz ve şikayetlerinin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı borçlu Kattuf adına çıkarılan ödeme emri tebligatını tebliğ alan Ethem Aksoy'un muhatapla birlikte oturmadığı tespit edildiğinden usulsüz olduğu, senette T2 parmak izi olması sebebiyle senedin kambiyo vasfında olmadığı iddia edilmiş ancak devamında çekilen ortak kredide T2 adının olmaması sebebiyle senedin düzenlendiği, bu senetten dolayı ödemelerin yapıldığı iddia edildiği, İİK 170/a maddesi kapsamında senet kambiyo vasfında olmasa da davacıların ödeme iddiasında bulunmak suretiyle borcu kabul ettikleri, takibe dayanak belgenin kambiyo vasfına haiz senet olduğu, davacı borçlunun borcu olmadığına ve senet içeriğin sonradan doldurulduğuna ilişkin iddiasını İİK'nın 169/a maddesinde öngörülen belgelerden herhangi biri ile ispat edemediği gerekçeleri ile davacı T2 usulsüz tebligata ilişkin şikayetin kabulü ile davacıya yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğunun tespiti ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 13/01/2020 olarak düzeltilmesine...
Davacılar vekili tarafından borca kısmi itirazda bulunulduğu, borca itiraz dilekçesinde ödeme emirlerinin usulsüz tebliğ edildiği iddiasının yer almadığı anlaşıldığından her ne kadar borca itiraz üzerine itirazın duruşmalı incelenmesi ve davacı vekili tarafından duruşma günü bildirilen mazeretin kabul edilmemesine rağmen davalı tarafça da dava takip edilmediğinden rağmen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi yerine, davanın reddine karar verilmesi yerinde değil ise de, borca itiraz üzerine itirazın süresinde olmaması halinde duruşma açılması gerekli olmadığından ve dava dilekçesinde ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayetin yer almadığı anlaşıldığından, ödeme emri tebliğ tarihine göre süresi içerisinde borca itirazda bulunulmadığından, davanın reddine ilişkin mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olmakla yerinde bulunmayan istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Mahkeme; davacıya çıkartılan ödeme emri tebligatının bila tebliğ döndüğü, davacının mernis adresine TK'nın 21/2.maddesi gereğince ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı, 23/01/2018 tarihinde ödeme emrinin tebliğ edildiği, ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olduğu, bu nedenlerle davacı tarafın usulsüz tebliğe ilişkin isteminin reddine, dava 17/12/2018 tarihinde açıldığından imzaya, borca ve tüm ferilerine itiraza yönelik istemler yönünden de süre yönünden reddine karar vermiştir....
ya usulsüz olarak 31.07.2015 tarihinde yapıldığını, takip esas numarasının 2015/10439 olmasına rağmen 2015/10339 E. numaralı ödeme emrinin tebliğ edildiğini ileri sürerek, takibin durdurulması ile birlikte icra müdürlüğünün itirazın süresinde yapılmadığından bahisle reddine ilişkin 09.09.2015 ve 06.10.2015 tarihli kararlarının kaldırılarak, borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin kabulü ile borçlunun ödeme emrine yasal süresinde itiraz etmiş olduğu gerekçesiyle takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. 7201 Sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258 E.-1991/344 K. sayılı kararı)....