Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

KARAR Davacı, davalının avukat olduğunu aralarındaki sözleşme gereğince dava ve icra takibi işlerini yürüttüğünü, yapılan denetim ve alınan müfettiş raporları sonucunda davalının düzenlediği usülsüz masraf belgeleri ile kendilerinden muhtelif tarihlerde haksız olarak 55584 YTL tahsil ettiğini tespit ettiklerini ileri sürerek bu paranın ve işlemiş 82.772,15 YTL faiz alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece dava dilekçesindeki taleplerin HUMK'nun 179 maddesinde öngörüldüğü şekilde talep edilen miktar itibariyle açık ve net olmadığı, davacıya talebini açıklaması için iki kez süre verilmiş olmasına rağmen ara kararlarının yerine getirilmediği, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu, müfettiş raporları ilgi tutularak talepte bulunulamayacağı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi SUÇ : Kamu malına zarar verme HÜKÜMLER : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: 26.03.2015 tarihli kararın sanıklardan ...’a 14.04.2015 tarihinde Samsun E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından tebliğ edildiği ancak cezaevinde bulunan sanığa yapılan tebligatta 5271 sayılı CMK'nın 35/3. maddesine göre kararın kendisine okunup anlatılması gerektiği, ancak gerekçeli kararın tebliğine ilişkin işlemlerin 5271 sayılı CMK'nın 35. maddesine uygun yapılmadığı bu itibarla tebligatın usülsüz olduğu gözetilerek sanık ... yönünden hükmün esası hakkında görüş bildiren ek tebliğname düzenlendikten sonra incelenmek üzere Dairemize iadesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Memur olmayan kimesinin resmi belgede sahteciliği HÜKÜM : Her iki sanık hakkında beraat Suça konu motorlu taşıtların satış veya devrine ait ilişik kesme belgesinde sahtecilik yapılarak notere ibraz edilmek suretiyle kullanıldığı olayda, şikayetçi maliye hazinesinin suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği, bu itibarla kamu davasına katılmasına karar verilmeyeceğinden, usülsüz verilen katılma kararı hukuken geçersiz olup söz konusu suç yönünden hükmü temyiz etme hak ve yetkisi vermeyeceği anlaşıldığından şikayetçi hazine adına vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 16.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Bu durumda, borçlunun 24/11/2014 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süreden sonra olup, mahkemece, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayeti ile imza ve borca itirazlarının süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir. SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 35,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Somut olayda mahkemece, boçlunun takipten, öğrendiğini beyan ettiği tarihten daha önceki bir tarihte haberdar olduğu tespit edilmiş olup, usulsüz tebliğ şikayeti ve bunun sonucu olarak da borca itirazın süresinde olmadığı görülmektedir. O halde mahkemece, usulsüz tebligat şikayeti ve borca itirazları süre yönünden reddedilen borçlunun yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye aykırı şekilde tazminatla sorumlu tutulması isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, kararın düzeltilerek onanması gerekirken doğrudan onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştir. SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 04/05/2016 tarih ve 2016/7181 E. - 13092 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, ... 7....

            Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: *Davacı Oğuz Yılmaz'ın usulsüz ödeme emri tebliğ şikayeti yönünden yapılan incelemede; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır....

            İcra ve Mahkeme dosyaları kapsamına göre, borçlunun usulsüz olduğunu ileri sürdüğü 08.03.2013 tebligat tarihinden sonra ve öğrenme tarihi olarak beyan ettiği 18.03.2014 tarihi öncesinde, ödeme emri ve takipten haberdar olduğuna ilişkin yazılı veya borçlunun ikrarını içeren bir belge de bulunmamaktadır. Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

              İcra ve mahkeme dosyaları kapsamına göre, borçlunun usulsüz olduğunu ileri sürdüğü 08.03.2013 tebligat tarihinden sonra ve öğrenme tarihi olarak beyan ettiği 18.03.2014 tarihi öncesinde, ödeme emri ve takipten haberdar olduğuna ilişkin yazılı veya borçlunun ikrarını içeren bir belge de bulunmamaktadır. Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

                İcra ve mahkeme dosyaları kapsamına göre, borçlunun usulsüz olduğunu ileri sürdüğü 08.03.2013 tebligat tarihinden sonra ve öğrenme tarihi olarak beyan ettiği 18.03.2014 tarihi öncesinde, ödeme emri ve takipten haberdar olduğuna ilişkin yazılı veya borçlunun ikrarını içeren bir belge de bulunmamaktadır. Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan 18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat şikayeti, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre, usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden reddine karar verilmesi isabetsizdir....

                  Ne var ki asile ve vekiline çıkarılan tebligatlarda haczi bildirilen taşınmazların farklı olduğu, şikayete konu 8 no’lu bağımsız bölümün haczine ilişkin 27.05.2014 tarihli 22 örnek davet kâğıdının vekile tebliğ edilmediği görülmektedir. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunlu olup, haczedilemezliği öne sürülen 8 No’lu bağımsız bölümün haczine dair vekile çıkarılmış ve usule aykırı bir tebligat da bulunmadığına göre, olayda usulsüz tebliğ ile ilgili 7201 Sayılı Tebligat Yasası'nın 32. maddesinin uygulama yeri yoktur. Bu itibarla, borçlu vekilinin vekaletnamesini ibrazından sonra 22 örnek davet kağıdının borçlu asile gönderilmesi yasaya aykırıdır. Borçlunun vekili varken asile yapılan tebligat yok hükmünde olup sonuç doğurmaz; bu tebligat ile yasal itiraz ve şikayet süreleri işlemeye başlamaz....

                    UYAP Entegrasyonu