Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Özel hukuk açısından ad, kişiyi tanıtan ve onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bununla yer alır. Onun içindir ki her kişinin bir adının olması ve adının nüfus siciline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk aynı zamanda kişinin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesini oluşturan adını özgürce seçmesi ve onunla tanınması için kendisine tanınmış bir temel kişilik hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmış olan adın, kişilik hakları içerisinde taşıdığı önemi gözönünde bulunduran 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasında kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinilmeyip (m.23- 25), onu ayrıca düzenlemek yoluna gidilmiştir (m.26- 27)....

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı, dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanı ile ölü davalı ... nüfusuna onun çocukları olarak kayıtlı.... ve ...soyadının ..." olarak değiştirilmesini ve kendi nüfusuna kaydedilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 11.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Somut olayda, davacı Türk vatandaşı olup 18.12.2013 tarihli yurt dışı borçlanma talebi Kurumca kabul edilerek Kurumun 10.02.2014 tarih ve 1.344.560 sayılı yazısı ile davacıya bildirilmiştir. Davacının borçlanma talebini mevzuata uygun biçimde kabul etmesi nedeniyle Kurumca çıkartılmış bir uyuşmazlık bulunmadığıdan mahkemece bu istemin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken davacının yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen süreyi borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      SONUÇ : Hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “Almanya'da Alman Rant” sözcüklerinin silinerek, yerine; “İsviçre'de İsviçre ” sözcüklerinin yazılmasına, hükmün borçlanmanın tespitine yönelik 1. fıkrasının 2. bendi olan “Davacının Almanya'da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu dönem 01/04/1988 tarihine sonraki çalışmalarından 01/04/2000 tarihine kadar olan hizmetlerinden talep ettiği kadarını borçlanma hakkı olduğunun TESPİTİNE” kısmının hüküm kısmından çıkarılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Yukarıda yer verilen yasa hükümlerinin birlikte incelenmesinden, Bulgaristan'da zorunlu göçe tabi tutulmaları nedeniyle Türkiye'ye gelen soydaşlardan, Türk vatandaşlığına geçmiş olup, istekleri üzerine devlet memurluğuna atananların, Bulgaristan'da geçen aynı nitelikteki hizmetlerinin belirli bir kısmının intibaklarında değerlendirileceği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, 27.6.1989 günlü, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 5. maddesinde "Bulgaristan'dan Türkiye'ye mecburi göçe zorlanan ve Türkiye'de ikamet eden bu ülke uyruğuna mensup Türk soyundan olan kişilerin Devlet memuriyetine alınmalarında Türk vatandaşı olma şartı aranmaz" hükmüne yer verilmek suretiyle, Devlet memurluğuna alınmada aranan genel şartlar yönünden istisnai bir düzenlemeye gidilmiştir....

          Devleti'nin sağladığı eğitim öğretim olanaklarından yararlanmayarak, yabancı bir ülkede uzaktan öğretim yoluyla ortaöğretim diploması almış olan kişiler yönünden Türkiye Cumhuriyeti liselerinden mezun olmak suretiyle yükseköğretime geçiş için yapılan merkezi sınavlara çalışan öğrencilere karşı farklı kural ve sınavlara tabi tutulmaları suretiyle ayrıcalıklı bir durum yaratılmasının hakkaniyetle bağdaşmayacağı, Türkiye Cumhuriyeti liselerinden mezun olan öğrencilerle aynı öğrenim düzeyinde sayılması ve bu sebeple aynı hukuk kurallarına tâbi olmalarının gerektiği, eşitler arası yarışma ilkesinin, bir başka ifadeyle aynı öğrenim düzeyindekiler arasında fırsat eşitliğinin hayata geçirilmesi gereği ancak merkezi sınavla yükseköğretime geçiş yapabileceklerinin kabulünün gerektiği, bu durumda, Türkiye'de … Anadolu Lisesinde lise eğitimini alan, daha sonra yurt dışındaki liseden diploma alan davacının, Türkiye Cumhuriyeti liselerinden mezun olan öğrencilerle aynı durumda bulunduğu, uzaktan öğretim...

            Ve 3. maddeleri , 3201 sayılı kanunun uygulama yönetmeliğinin 2.maddesi gereğince davacının" ölenin türk vatandaşı olan hak sahibi" sıfatıyla hak sahibi olduğu,12.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı kanunun 28.maddesi ile önceki kanun olan 403 sayılı Türk Vatandaşlığı kanununun 29.maddeleri gereğince; doğumla Türk vatandaşı olup da İçişleri Bakanlığından Türk vatandaşlığından çıkma izni alanların sosyal güvenliğe ait kazanılmış haklarının saklı tutulduğu, belirtilen T5 prim Ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceği düzenlendiğinden doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlere borçlanma hakkının getirildiği, Somut olayda, davacının borçlanma hakkı bulunduğu halde borçlanma talebini haksız ve hukuka aykırı olarak reddedildiği kanaatine varılarak bu nedenlerle davacının müteveffa eşinin (18 yaşını ikmal ettiği tarihten sonraki) yurtdışında Türk...

            Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır. 10.04.1965 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölümde düzenlenen konuya ilişkin Ek Sözleşmenin 29’uncu maddesi “Türk Sosyal Sigorta Mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir: … (4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. ..” hükmünü öngörmüştür....

              Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür....

                Sulh Hukuk ve ... Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, tereke hukukuna ilişkindir. Türk Medeni Yasasının 589. maddesinde "miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hakimi, istem üzerine veya resen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.", aynı Yasanın 19. maddesinde de "Bir kimsenin ikametgahı, yerleşmek niyeti ile oturduğu yerdir" hükümleri yer almaktadır. Yerleşim yerinin tespit edilemediği hallerde, karine olarak nüfusa kayıtlı olunan yer de yerleşim yeri olarak kabul edilir. Dosya kapsamından, ...'ın ... İli ... İlçesi ... Nüfusuna kayıtlı olup, ... İli ... İlçesinde vefat ettiği, ... Sulh Hukuk Hakimliğince yapılan adres araştırması sonucu mirasçıları olan eşi ve çocuklarının halen ... Mahallesi ......

                  UYAP Entegrasyonu