İlk derece mahkemesince velayeti anneye verilen ortak çocuk ile davacı -davalı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun beş yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı belirtilerek kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocuğun yaşı ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuk ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması doğru değildir. Bu bakımdan babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HMK m. 370/2)....
Velayet kendisine bırakılmayan tarafça kişisel ilişkinin kurulması ya da değiştirilmesi her zaman talep olunabilir (TMK md. 183.) Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yaşı, ana ve babalık duygusunun tatmini, çocukların yüksek yararı birlikte değerlendirilerek çocukların kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. Vesayeti anneannede olan çocuk ile baba arasında talep olmamasına rağmen "aynı yer", "ayrı yer" ayrımı yapılarak, covid izni sonrası kişisel ilişki tesisi şeklinde terditli şahsi ilişki tesisine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki yönünden çocuğun yaşının küçük olması, babayla 10 yılda sadece bir kere görüşmüş olması, çocuğun bakım ve gözetimin yapılacağı ortamın belirsiz olması nedeniyle kurulan kişisel ilişki süresi uzundur....
Bu durumda, tarafların görüşü de alınarak belirlenecek davalının yakınlarından birinin gözetiminde kişisel ilişki kurulmalıdır” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece bozmaya uyma kararı verilmiştir. Uyma kararından sonra yapılan yargılama sırasında davacı-karşı davalı erkeğin duruşmada gösterdiği tutum ve davranışları gerekçe göstererek her zaman yeniden kişisel ilişki tesisinin talep edilebileceğini şimdilik çocuk ile kişisel ilişki tesisine yer olmadığına karar vermiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin duruşmada sergilediği davranışlar, refakatli görüşme kararına tepki olarak gelişmiş olup çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılmasına göre çocuk ile kişisel ilişki tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Bu tür kişisel ilişki çocuğun sadece yüksek yararları gerektirdiği takdirde veya ana ve babanın bu haklarını amacına aykırı kullanmaları halinde kısıtlanabilir veya engellenebilir (Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi md.4/2). Mahkemece aldırılan sosyal inceleme raporunda çocuğun anne ile kişisel ilişki kurmasının çocuğun menfaatine uygun olacağı belirtilmiş ve dosyada da annenin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını amacına aykırı kullanacağına veya kişisel ilişkinin çocuğun yüksek yararlarına aykırı düşeceğine ilişkin bir delil bulunmadığına göre, velayet hakkı kendisinden alınan davalı ana ile çocuk arasında uygun sürelerle kişisel ilişki kurulması gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Dosya incelendiğinde, 09.08.2018 tarihli üçlü heyet raporunda çocuğun babasına karşı olumsuz tutum geliştirdiği ve alışana kadar çocukla baba arasında yatısız kişisel ilişki kurulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca idrak çağındaki ortak çocuk mahkemede “babasını hiç görmek istemediğini, ondan korktuğunu” beyan etmiştir. Buna göre baba ile çocuk arasında daha kısa süreli ve yatısız olarak kişisel ilişki kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır....
Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Uygun kişisel ilişki süresi, ebeveyni tatmin edeceği gibi, çocuğun açıklanan kişisel gelişimine de hizmet etmiş olacaktır. TMK'nın 323. maddesine göre; ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir. Kişisel ilişkiye dair ilamlar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmayıp koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir....
İlk derece mahkemesince velayeti anneye verilen ortak çocuk ile davacı -davalı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun üç yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı belirtilerek kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocuğun yaşı ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuk ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması doğru değildir. Yine ortak çocuk ile baba arasında “Aynı şehirde oturmaları hali" ve “Farklı şehirde oturmaları hali" için de ayrı ayrı kişisel ilişki düzenlenmiştir....
İstinaf Sebepleri 1.Davacı baba vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabul edilmesine karşın kişisel ilişkinin öncekine nazaran sınırlandırılmış olduğunu, her hafta sonu kişisel ilişki talep ettiklerini, resmi bayramlar yönünden resmileşen tatil günü sayısının yarısı kadar olan kişisel ilişki süresinin azaltıldığını, yine yaz tatilindeki kişisel ilişkinin de azaltıldığını, yılbaşı, doğum günü ve milli bayramlarda ilişki talebinin dikkate alınmadığını, telefon görüşmesinin görüntülü olmasına hükmedilmesi gerektiğini, kararda taraflara çocuğun durumu konusunda bilgi verme yükümlülüğüne hükmedilmediğini ve kişisel ilişki hükümlerine uyulmaması halinde velâyetin değiştirilebileceğinin ihtar edilmediğini belirterek; kararın kaldırılıp talepleri gibi hüküm kurulmasını talep etmiştir. 2.Davalı anne vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın taleplerinin kısmen kabul edilmesine karşın davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığını, babaya çocuğu...
Mahkemece alınan 12.10.2015 tarihli bilirkişi raporu içeriğinde de müşterek çocuk ile babanın davanın devamı sırasında 30 gün yatılı kişisel ilişki kurduğu ancak çocuğun baba ile uzun süreli yatılı kişisel ilişki kurmak istemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Kişisel ilişki düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Velayeti anneye bırakılan tarafların müşterek çocuğu 14.07.2009 doğum tarihli ... ile davalı baba arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini yaşayacağı yeterlilikten uzaktır....
Bu hüküm, olağanüstü hallerin varlığı halinde çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkının diğer kişilere; özellikle çocuğun hısımlarına da tanınabileceğini öngörmektedir. Davacı, davalılarca birlikte evlat edinilen 17.08.1999 doğumlu küçük Cansu' nun babasıdır ve diğer çocukları ile Cansu arasında kişisel ilişki kurulmasını talep etmektedir. Aralarında birinci derecede "kan hısımlığı" (TMK. m. 17/2) ilişkisi vardır. Dosyada, küçüğün kardeşleriyle kişisel ilişkisinin, onun yüksek yararına aykırı düşeceğine ilişkin ciddi sebep ve olguya ilişkin bir veri bulunmamaktadır. Küçük çocuğun evlatlık olduğunu bilmemesi kişisel ilişki kurulmasına engel değildir. Kaldıki küçük çocuğunda gerçek anne ve babası ile kardeşlerini öğrenme ve onlarla kişisel ilişki kurma hakkı vardır. O halde, isteğin kabulü ile davacılar ile davalıların evlatlığı küçük Cansu arasında uygun sürelerle kişisel ilişki tesisi gerekirken; davanın reddi doğru bulunmamıştır....