Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilindiği üzere HMKnun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMKnun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır....

    SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halin temyiz edene iadesine, 05.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Anayasa Mahkemesi'nin 2014/6672 başvuru nolu 25/07/2017 tarihli, 29/09/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli 2009/4- 383 E. - 2009/517 K. sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, ne var ki HGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde TMKnın 1007. maddesi dayanarak dava açılmalıdır. Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin güncel uygulamalarına göre makul süre 1 yıl olarak kabul edilmektedir....

      Anayasa Mahkemesi'nin 2014/6672 başvuru nolu 25/07/2017 tarihli, 29/09/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli 2009/4- 383 E. - 2009/517 K. sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, HGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde TMKnın 1007. maddesi dayanarak dava açılmalıdır. Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin güncel uygulamalarına göre makul süre 1 yıl olarak kabul edilmektedir....

      Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1) Davacılardan ...’un isminin karar başlığında yazılmamış olması, 2) Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle, TMK'nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir. TMK'nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, ...’a husumet yöneltilemeyeceğinden adı geçen davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, 3) Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: HMK'nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ile kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı gözetilerek ve HMK'nın 353/(1), b, 2 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, davacıya ait taşınmazın kıyı çizgisi içinde kaldığından dolayı tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK.'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Fethiye 2....

        SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMKnın Geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMKnın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMKnın 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 30.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkilinin murisinin iyiniyetli olarak taşınmazları iktisap ettiğini, taşınmazlar revizyon görmediğinden 10 yıllık zaman aşımı süresinin başlamadığını, müvekkilinin tapunun iptali sebebiyle zararının bilirkişilerce hesap edilerek karşılanması gerektiğini belirterek hükmün kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. DAVA: Tevzi kaydına dayalı olarak tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir....

          DAVA: Tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir....

          DAVA: Eski zabıt kaydına dayalı olarak 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir....

          UYAP Entegrasyonu