Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/2074 KARAR NO : 2022/422 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : POZANTI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 30/10/2020 NUMARASI : 2019/162 ESAS, 2020/68 KARAR DAVA KONUSU : TMK 1007'ye dayalı Tazminat KARAR : Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 30/10/2020 tarih ve 2019/162 Esas, 2020/68 Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait Küçüktekir mahallesi 159 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/45 esas 2008/80 K. sayılı kararı ile orman vasfı ile hazine adına tesciline karar verildiğini, Medeni Kanunun 1007. maddise gereğince devletin tapu kayıtlarının tutulmasında kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu ve bu nedenle müvekkilinin uğradığı zarara ilişkin olarak...

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Maddi-manevi tazminat 01/07/2016 tarihinde kabul edilip 23/07/2016 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 60. maddesinin 3. fıkrası değiştirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk dairesi bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda işbölümü bakımından kendisini görevli görmez ise gerekçeleri ile birlikte dosyayı bir ay içinde görevli Daireye gönderecektir. Bu durumda dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın TMK nın 1007 maddesine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 20. Hukuk Dairesine aittir. Yukarıdaki yasal düzenleme de dikkate alındığında dosyanın görevli Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine 08/09/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Değerlendirme ve Gerekçe : Açılan dava TMK 1007. Maddede düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. Davacının dava konusu taşınmaza 02/09/2005 tarihinde 384/432 hissesini satın alarak malik olduğu anlaşılmıştır. Davacının taşınmazı satın aldığı tarihte, taşınmazın tapuda 1.550 m2 olarak kayıtlı olduğu, yüzölçümündeki maddi hatanın 26/04/2018 tarihinde düzeltilerek 1150 m2 olarak tescil edildiği anlaşılmıştır. Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır....

    İleri Sürülen İstinaf Sebepleri : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dayandıkları deliller dosyaya celp edilmeden hüküm kurulduğunu, zamanaşımı süresinin ilk derece mahkemesince yanlış değerlendirildiğini, kamu düzeni açısından, zararın öğrenildiği tarih açısından, işlem tarihi yönünden, zararın dava edilebilir hale geldiği tarih yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığını, zararın sorumlusunun ve tazminat talebinin somut olarak dava edilebilir hale geldiği T.C Başbakanlık Hazine Müşteşarlığının 21/12/2016 tarih ve 35973 sayılı resmi yazısının esas alınması ve işin esasına girilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Değerlendirme ve Gerekçe : Açılan dava TMK 1007. Maddede düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince 31/01/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır....

    Bu nedenlerle sayın çoğunluğun TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat verilmesine yönelik bölge adliye mahkemesi kararının onanması kararına muhalif kalıyorum....

      TMK'nun 1007 maddeden doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğu belirtildiğinden davalı tarafın husumete yönelik itirazı yersizdir. İznik Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/103 esas 2018/126 karar sayılı kararı 25/05/2018 tarihinde kesinleştiğinden TMK 705/2 maddesi gereğince bu tarih esas alınarak gelir metodu kullanılmak suretiyle gerçek zarar belirlenmelidir. Mahkeme kararıyla tapu iptali üzerine, TMK 1007 maddesi gereğince devlet sorumluluğuna ilişkin davalarda, tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarihe göre zararın tazmini gerektiğinden ve taşınmazın iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihi 25.05.2018 yılı olduğundan 2018 yılı ilçe tarım verilerine göre tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken, karara esas alınan bilirkişi raporu 2019 yılı ilçe tarım verilerini alarak tazminat miktarını hesapladığından karara esas bilirkişi raporu karar vermeye yeterli değildir....

      İSTİNAF SEBEP VE GEREKÇESİ : Davalı Hazine vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde özetle; İki farklı dava açıldığını, Kadastro Kanununun 22/a maddesi uyarınca yapılan yenileme çalışmalarına itirazla açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verildiğini, red kararının hukuka uygun olduğunu, tazminat hükmüne dayanak alınan Tapu İptali ve Tescil kararı henüz kesinleşmediğini, dolayısıyla ortada bir zarar bulunmadığını, henüz Milli Emlak Müdürlüğüne başvurmadığını, zararının tazminini istemediğini, başvuru yapmış olduğu takdirde zararı karşılanacağını, bu durum karşısında henüz bir zarar bulunmadığından Devletin sorumluluğunu düzenleyen TMK. 1007'nci maddesine dayanan tazminat davasının açılması ve görülmesi mümkün olmadığını, Mahkemece tazminat davasının kabulüne dair verilen karar bu yönüyle hukuka aykırı olduğunu, yine Tapu İptali ve tescil davasının reddine karar verildiği halde vekille temsil edilen Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, TMK 1007'nci maddesi...

      Açıklanan nedenlerle, TMK.'nun 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 66. maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK.'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu nedenle, işbu davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....

        nun 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 66. maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK.'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu nedenle, işbu davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....

          nun 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 66. maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK.'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Yasanın 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu nedenle, işbu davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....

            UYAP Entegrasyonu