WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; “Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, taşınmazın kullanım kadastrosunun 1997 yılında kesinleştiği, daha sonradan da 3402 sayılı Kanun'un Ek- 4. maddesi uyarınca güncellemeye konu olmadığı, esasen daha önce kullanım kadastrosu ile kullanım şerhi verilmeyen yerlerde güncelleme çalışması yapılmasının da mümkün olmadığı, mahkemenin idare yerine geçerek kullanım kadastrosu yapması mümkün olmadığı gibi, tesis kadastrosundan önceki sebebe dayalı talep yönünden de 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçmiş olduğuna göre, tapu kaydına şerh verilmesine yönelik davanın dinlenme olanağının bulunmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir....

    numarası altında, 973 m2 yüz ölçümü ve tarla vasfı ile 06/01/1997 tarihli tescil işlemi ile hükmen Hazine adına tapuya tescil edildiği; halen Hazine adına kayıtlı olduğu; eldeki davanın ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak 06/03/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 3- 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesine göre "bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" SONUÇ VE GEREKÇE : Tüm dosya kapsamına göre; davacılar vekili tarafından, davalı Hazine aleyhine kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemli davanın yapılan yargılaması sonunda, dava konusu yeni 551 ada 166 (eski 216 ada 48) parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 10/12/1996 tarihinde hükmen kesinleştiğinin...

    Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların mülkiyetinin, kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1963 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi...

      Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi; Kadastro tespitinin kesinleştiği 1963 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağı da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup,...

        Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davacının talebini kadastro önceki hukuki sebebe dayalı olduğu ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacının talebi, davacı vekilinin dava dilekçesinde ki ve duruşmada ki beyanlarından, 6292 sayılı Yasa gereği davalılara satışı yapılan taşınmazın satış işleminin ve bunun sonucu oluşan tapu kaydının yolsuz şekilde oluştuğu iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kadastro öncesi hukuki sebebe dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak nitelendirilmesi hatalı olmuştur....

        Davacılar ise, kadastrodan önceki bir sebebe dayanarak eldeki davayı açmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesi uyarınca, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz edilip dava açılamaz. Yasanın öngördüğü bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Hal böyle olunca davanın belirtilen sebeplerle reddi gerekirken, değişik bazı gerekçelerle reddedilmiş olması sonuç bakımından doğrudur.Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine ve özellikle yukarıda yazılan gerekçelere göre sonucu bakımından doğru hükmün HUMK’nun 438/son maddesi uyarınca GEREKÇESİ DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, 20.09.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların mülkiyetinin kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların mülkiyetinin de aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği, bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1958 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle...

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;Davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 28.06.2022 tarihli ön inceleme duruşma zaptında uyuşmazlığın" muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescili ile tazminat istemi"ne ilişkin olduğu belirtilmişse de sunulan 15.04.2022 tarihli dava dilekçesine bakıldığında taleplerinin Tespitten önceki hukuki sebeplere dayalı Tapu iptali ve Tescil davası olduğu açıkça anlaşıldığını, mahkeme hakimine muvazaanın muristen kaynaklı olmadığı, davalılar arasında olduğu anlatılmaya çalışılmış ancak dikkate alınmadığını, 15.04.2022 tarihli dava dilekçemizin 2.sayfasında " Murisin vefatından sonra yapılan Ağustos 2012 yılındaki kadastro çalışmaları esnasında davalı T3 beyanına istinaden yapılan tespit gerçeği yansıtmamaktadır....

            Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/146 Esas 2014/324 Karar sayılı dosyası üzerinden 17.07.2008 tarihinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payları oranında tescil istemli dava açıldığı, yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verildiği, hükmün 16.02.2015 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/146 Esas, 2014/324 Karar sayılı dosyasında verilen hüküm eldeki dava bakımından güçlü delil olup, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunda kuşku yoktur. Bu tespitten sonra ilk çözümlenecek husus, davacı ...’ın da aynı akit ile pay temlik alması nedeniyle aynı iddia ile eldeki davayı açıp açamayacağı hususudur. Dava konusu taşınmazın 340/380 payının devredildiği 09.02.1979 tarih ve 908 yevmiye no’lu akdin muvazaa ile illetli olduğu saptandığına göre satış akdinin hukuken geçersiz olduğu açıktır....

              Dava konusu taşınmazın hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, davalı tarafından dava konusu taşınmazın beyanlar hanesine yapılan tespite dayanarak Hazineden davalıya satış yapıldığı, 6292 sayılı Kanun ile sahiplerine satış yapılarak sahipleri adına tapu kaydı oluştuktan sonra tespitten önceki nedene dayalı kullanıcı şerhi davasının dinlenemeyeceği, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davacının açmış olduğu davasının hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur....

              UYAP Entegrasyonu