Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/12/2018 tarihli, 2016/432 Esas, 2018/753 Karar sayılı kararıyla; eldeki dava, tapu kaydındaki maddi hatanın düzeltilmesi istemiyle açılmış olsa da; maddi vakıayı bildirmenin taraflara, hukuki nitelendirmeyi yaparak olayı çözümlemenin hakime ait olduğu, mahallinde yapılan keşif sonrası aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, eldeki davanın kadastro öncesi sebeplere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası olduğu, 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, tespitten önceki nedenlere dayanılarak tespite karşı dava açılamayacağı, sözü edilen süre hak düşürücü olduğundan, Mahkemece re'sen gözetileceği, somut olayda, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 30/01/1954 tarihinde kesinleştiği, davacıların ise 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 29/11/2016 tarihinde eldeki davayı açtıkları gerekçesiyle, davanın 3402 sayılı Yasa'nın 12/3 maddesi uyarınca...
Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz....
Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz....
sonucunda verilen kararın 01.05.2012 tarihinde, ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın da 26.11.2012 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise tespitten önceki sebeplere dayalı olarak 18.01.2012 günü açıldığına göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı, dosya arasına getirtilen dava dosyalarının ve mahkeme ilamlarının incelenmesinde eldeki dosyamızın davacılarının bu dosyalarda taraf olmadığı, diğer bir anlatımla da eldeki dosyanın davacıları yönüyle kesin hüküm de teşkil etmeyeceği anlaşılmaktadır....
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacının tescil talep ettiği yerin 2005 yılında yapılan kadastro çalışmalarında dere yatağı olarak tespit harici kaldığı anlaşılmaktadır. 144 ada 4 ve 143 ada 1 sayılı parseller kadastro çalışmaları sırasında 09.06.2005 tarihinde ...adına tespit ve tescil edilmiş, davacı da bu taşınmazları 19.06.2006 tarihinde satın almıştır. Bitişikte bulunan dere yatağı olarak ölçülen ve krokide A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin de 09.06.2005 tarihinde dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığının kabulü gerekir. Kadastro tespitleri yapılmakla kadastrodan önceki zilyetlik süresi kesintiye uğrar....
Davacı ise, tespitten önceki hukuki nedene dayalı olarak 27.08.2013 tarihinde dava açmıştır. Buna göre, tespitin kesinleştiği 03.08.1993 tarihi ile dava tarihi olan 27.08.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Hal böyle olunca mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davada 1939 tarih 66 numaralı tapu kaydına dayanmıştır. Bu tapu kaydının 94.500 m2. yüzölçümünde olduğu ve krokiye bağlı olduğu görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun 5.maddesi hükmüne göre, tapu kayıtlı bir yerin mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla mera kapsamına alınması ancak kamulaştırılması halinde olanaklıdır. İddia edildiği gibi taşınmazın çekişmeli bölümü dayanak tapu kaydı kapsamında kalmakta ise bu yer kamulaştırma yapılmaksızın mera kaynakları içerisine alınamaz....
Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Dosya kapsamından, ...köyündeki taşınmazların bulunduğu yerdeki tapulama tespit tutanaklarının 16.05.2009 ila 15.06.2009 tarihlerinde ilan edilerek 16.06.2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise kadastro çalışmalarının tamamlanmasından sonra,mera komisyonu kararına karşı 4342 sayılı Mera Kanununun 13/5 maddesi uyarınca 30 günlük süre içerisinde, 13.09.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, kadastro çalışmalarının tamamlandığı bölgede mera komisyon kararlarının iptali istemine ilişkin uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nun 21 ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25 ve 26.) maddeleri gereğince Mesudiye Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 19.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Vergi Dairesi, Karahallı Vergi Dairesi ve Tapu Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle, Dairemizin 04.06.2020 tarih 2016/16263 Esas, 2020/1534 Karar sayılı ilamıyla; "davanın, kadastro öncesi nedene dayalı olarak dava açıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmüne yer verildiği, çekişmeli taşınmazların tespitlerinin 1995 ve 1996 tarihlerinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği, eldeki davanın açıldığı 02.03.2015 tarihi ile dava konusu taşınmazların tespitlerinin kesinleştiği tarih arasında yasada belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilerek, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuş, bu kez bozma ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur...
Dava ise 22.01.2020 tarihinde açılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacının tespitten önceki satın almaya dayanmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmeyerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir....