Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı tespitten önceki hukuki nedene dayalı olarak dava açmış, tespitin kesinleştiği ....09.1998 günü ile dava tarihi olan 28.01.2013 günü arasında 3402 sayılı Kanun'un .../.... maddesinde öngörülen ... yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Tespitten sonra güncellemeye karşı da davacı, şerh sahibinden satın aldığını iddia ve ispat etmemiş olduğuna göre, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken 6292 sayılı Yasa gereğince satış işleminin gerçekleştiği ve mülkiyet hakkının bulunduğu durumda zilyetlik hakkının tartışılamayacağı gerekçesi ile red karar verilmesi yanılgılı ise de, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi açıklanan şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    dan satın aldığı, nizalı taşınmazın kadastro tespitinin ise davalı adına 27.10.2005 tarihinde yapıldığı, davacının nizalı taşınmazı tapu sicilinden görerek ve niteliklerini bilerek satın aldığı, nizalı çaplı taşınmazın satın alan malikinin kadastrodan önceki kullanıma dayalı tapu iptali ve tescil davası açamayacağı, satın alan davacının satın aldığı kişinin dayanması gereken kadastro öncesi nedenlere dayanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kural mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği gibi taşınmazı çapa dayalı olarak satın alan kişinin taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiği iddiası ile dava açamayacağıdır. Ancak; satın alanın önceki malikin dava açma hakkını da devraldığının kanıtlanması halinde, davacının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık süre içerisinde tespitten sonra satın alma iddiasının, önceki nedene dayalı dava olarak nitelendirilmesi gerekir....

      Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmazlar kadastro tespiti sırasında Hazine adına tescil edilmiş ve tespit 07.05.1971 tarihinde kesinleşmiştir. Mera komisyonunca yapılan çalışmalar neticesinde dava konusu taşınmazların mera olarak tahsis edilmesine karar verilmiş, Hazinenin mera komisyon kararına yaptığı itiraz 05.05.2011 tarihinde reddedilerek 20.05.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 13.01.2012 tarihinde açılmıştır. Davacı Hazine, mera komisyon kararının iptali istemiyle kadastro tespitinden önceki hukuki nedenlere dayanarak 4342 sayılı Mera Kanununun 21/2 maddesi hükmüne dayanarak 5 yıllık süre içinde dava açtığından davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir....

        Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taleplerin hak düşürücü süre ile zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmaz 10.02.1972 tarihinde kesinleşen kadastro tespiti neticesinde davalı müvekkillerinin murisi olan Mehmet Hadi Esen adına tescil edildiğini, kadastro tespiti senetsizden 20 yıllık zilyetliğe dayalı olarak yapıldığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi "Tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" biçiminde ifade edildiğini, davacının ise kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak tapu iptal tescil talebinde bulunduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımı ile malul olduğu dava açma süresinin geçmiş bulunduğu göz önüne alınması gerektiğini, diğer yönden, tutanaklarda belirtilen haklara "..itiraz olunamaz ve dava açılamaz" denilmek suretiyle hak düşürücü sürenin uygulama alanı...

        Genel bir tanımlama ile “Tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağını ve dava açılamayacağını” öngörmüş ve sicile geçmiş olan hakkın türü ne olursa olsun on yıl geçtikten sonra dava açılmasına anılan kanunlar izin vermemiştir....

          ın tespitten önce 1969 yılında öldüğüne göre dava sebebinin kadastro tespitinden önce olduğunun kabulü gerektiği, davacının tespitten sonra 2004 yılında açtığı nüfus kaydı düzeltim davası sonucunda babasının tek mirasçısı olarak belirlenmesinin eldeki davanın tespitten önceki sebebe dayalı olarak açıldığı sonucunu değiştirmeyeceği, hal böyle olunca; kadastro tespitinin kesinleştiği 1985 yılından davanın açıldığı 25.04.2014 tarihine kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu ve bu gerekçeye göre de karar tarihine göre yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2. maddesi uyarınca kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken nispi olarak hesaplanmış avukatlık ücretine hükmedilmesi dahi isabetsiz ise de bu husus, yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün 4. paragrafının hüküm...

            Yasa’nın 40. maddesinde, öncesi tapulu olan yerlerin tespitten sonra kayden satılması ve buna göre tutanağın düzeltilmesi halinde bu dönem için Kadastro Mahkemesinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 26. maddesi ise zaman bakımından görevi düzenler. Askı ilanı süresi içinde açılan davalarda Kadastro Mahkemesi görevli ise de, bu hakkın tespitten önceki hak olması zorunlu bulunduğuna ve davacılar tespitten sonraki hukuki sebeplere dayanarak dava açtıklarına göre uyuşmazlığa bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir....

              Davacı ise, tespitten önceki hukuki nedene dayalı olarak 27.08.2013 tarihinde dava açmıştır. Buna göre, tespitin kesinleştiği 03.08.1993 tarihi ile dava tarihi olan 27.08.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Hal böyle olunca mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Dava, tespitten önceki hukuki sebeplere dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Kadastro çalışmaları sırasında ......köyü, 109 ada 4 parsel sayılı 10.410,56 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre yapılan ve 17/05/1948 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanuna göre 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları ile 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre 1990 yılında yapılan kadastro çalışmaları bulunmaktadır....

                  Bu hükümle, kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılması on yıl süre ile sınırlandırılmıştır. Aynı yasanın 40. maddesinde ise, “Çalışma alanlarında, kadastroya başlanıldıktan sonra her türlü akit ve tescil işlemleri taşınmaz malların o andaki kadastro tespit durumu, kadastro müdürlüklerinden sorularak alınacak cevaba göre tapu siçil müdürlükleri tarafından yapılır ve kayıt örnekleri kadastro müdürlüğüne gönderilir.” hükmü öngörülmüştür. Somut olayda; dava konusu taşınmazların kadastro tespiti 27.10.1971 tarihinde yapılmış, dosyaya sunulan tapu kayıtlarına göre 31.12.1984 tarihinde kesinleşmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu