"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Dava, ... tarafından dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasıyla tapu iptali ve bu bölümün kıyıya terki istemiyle açıldığı, kıyı kenar çizgisinin 31.07.2014 tarihinde kesinleştiği ve tespitten sonraki hukuki nedene dayalı olarak açıldığı, mahkemece verilen önceki günlü hükmün de 8. Hukuk Dairesi'nce 2016/20542 Esas sayılı ilamıyla araştırmaya yönelik bozulduğu, yerel mahkemece bozmaya uyularak verilen hükmün temyiz edildiği anlaşılmakla, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 20.01.2017 tarih ve 1 sayılı kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Bu nedenle dosyanın, anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 21.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ne var ki, Kadastro tespitinin kesinleştiği 1985 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle kadastro tespitinden önceki sebebe dayalı olarak açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gibi; davanın tespitten sonraki sebeplere dayalı olması halinde ise; kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların kural olarak zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığı, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bilahare taşınmazın mera olan niteliğinin ağaçlandırma sahası olarak değiştirilmesinin ve idari yoldan Hazine adına tapu kaydı oluşturulmasının taşınmazın tapulu olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği göz önüne alınarak, davanın, bu gerekçe ile reddi gerektiği halde yazılı gerekçeyle reddedilmesi isabetsiz olup kararın, sonucu itibariyle doğru olması nedeniyle...
HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL KANUN YOLU : TEMYİZ Dava; Hazine tarafından, dava konusu taşınmazın, ... Gölü kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer olduğu iddiasıyla tapu iptali ve taşınmazın kıyıya terki istemiyle açılmış olup, davaya dayanak kıyı kenar çizgisi kararının 06.02.2003 yılında kesinleştiği ve tespitten sonraki hukuki nedene dayalı olarak dava açıldığı anlaşılmakla, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 23.01.2020 tarih ve 1 sayılı kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne ait bulunmaktadır. Bu nedenle dosyanın, anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacının tescil talep ettiği yerin 2005 yılında yapılan kadastro çalışmalarında dere yatağı olarak tespit harici kaldığı anlaşılmaktadır. 144 ada 4 ve 143 ada 1 sayılı parseller kadastro çalışmaları sırasında 09.06.2005 tarihinde ...adına tespit ve tescil edilmiş, davacı da bu taşınmazları 19.06.2006 tarihinde satın almıştır. Bitişikte bulunan dere yatağı olarak ölçülen ve krokide A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin de 09.06.2005 tarihinde dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığının kabulü gerekir. Kadastro tespitleri yapılmakla kadastrodan önceki zilyetlik süresi kesintiye uğrar....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 15/01/2015 NUMARASI : 2010/504-2015/3 Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.06.2010 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.01.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir....
Bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak 21/2 madde uyarınca 5 yıllık süre içinde açılan davaların ise asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Dairemizin 09.11.2007 tarihli bozma kararında konunun açıklanması bakımından bazı hususlar yazılmış ise de, mahkemece bozmaya yanlış anlam verilmiş, 30 günlük süre içerisinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Oysa, yukarıda vurgulandığı üzere bu süre geçtikten sonra tespitten önceki hukuki sebeplere dayanılarak yasanın 21/2.maddesi uyarınca 5 yıllık süre içinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılması olanaklıdır. Kısaca, bu süre içinde açıldığı anlaşılan davanın esasının incelenmesi gerekir. Bu durumda yapılması gereken iş, Dairemizin bozma kararında belirtilen diğer inceleme ve araştırmaları yaparak, işin esası hakkında bir hüküm kurmak olmalıdır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Dava konusu edilen taşınmazların, davacı tarafın dayandığı hibe senedine göre, tespit maliki ... tarafından 12.10.2004 tarihli senetle ölümünden sonrası için davacı ...'a bağışlandığı, kadastro tespitinin 04.10.2007 tarihinde ... adına kesinleştiği ve ...'ın da tespitten sonra 22.11.2010 tarihinde öldüğü, dolayısıyla hibe senedinin bu tarih itibariyle işleme konulacağı nazara alındığında, davanın kadastro tespitinden sonraki hukuki nedene dayalı olarak açılmış tapu iptal ve tescil davası olduğu anlaşılmış olmakla, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun Geçici 14. maddesi ve Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 2015/8 sayılı iş bölümü kararı uyarınca temyiz inceleme görevinin Yargıtay 1....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2 maddesi. 3. Değerlendirme 1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kök mirasbırakan ...'nun 24.11.1937 tarihinde öldüğü, 15.10.1954 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında; dava konusu taşınmazın ... ... mirasçıları ... adlarına tespit edildiği, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli 2017/790 Esas, 2017/951 Karar sayılı veraset ilamına göre davacıların mirasbırakanı ...'ın ...'nun mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır. 2. Somut olayda; taşınmaza ilişkin kadastro tespit tutanağı 04.03.1955 tarihinde kesinleşmiş, davacıların mirasbırakanı ... 22.12.1986 tarihinde ölmüş, eldeki dava kadastro tespitinden 10 yıl geçtikten sonra 25.04.2018 tarihinde açılmıştır. Davacıların dava hakkının temelinde yatan hukuki sebep; tespitten önceki döneme rastlamaktadır....
Ancak, davacı Hazine tarafından kadastro tespitinden önceki sebeplere dayalı olarak açılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/2. maddesinde taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre; taşınmaz başında yapılan keşifte alınan beyanlar ve sonrasında fen, zirai ve inşaat bilirkişileri tarafından düzenlenen rapor içeriğinden taşınmazın üzerinde kadastro tespitinden önce davacı tarafından yaptırıldığı anlaşılan 2 katlı betonarme ev ile yine yaşları itibariyle tespitten önce davacı tarafından dikildiği anlaşılan 15 adet kiraz ağacı ve 35 adet elma ağacının bulunduğu anlaşılmaktadır....
Dava dilekçesi içeriğine göre davacı, tespitten sonra başlayan zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış olup, kadastro tespitinin kesinleşmesi ile birlikte tapuya tescil edilen taşınmazların mülkiyetinin, kural olarak zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığı gibi, mera olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydolan taşınmazların da aynı şekilde zilyetlikle kazanılamayacağı, bu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği; bir an için davanın tespitten önceki nedenlere dayalı olarak açıldığı düşünülse dahi, kadastro tespitinin kesinleştiği 1963 yılından eldeki davanın açıldığı 2015 yılına kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen ve dava şartı olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılan davanın dinlenme olanağının da bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek davanın esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi...