Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı açtığı vasiyetnamenin yerine getirilmesi davası ile 107, 86, 559, 296, 530 ve 141 nolu parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/39 esas, 2004/24 karar sayılı dosyasında bu davaya da konu 107, 86, 559 ve 296 parseller yönünden muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası kabul edilmiş, taşınmazların mirasbırakan ... mirasçıları adına veraset ilamındaki paylar oranında tesciline karar verilmiş ve hüküm 15.10.2004 tarihinde kesinleşmiştir.Tapuda henüz bu ilam infaz edilmemiştir.Davaya konu 530 ve 141 nolu parseller de mirasbırakan ...adına kayıtlıdır.Mirasbırakan ...’ye ait 5.11.1982 tarihli vasiyetname 1.10.2002 tarihinde açılarak okunmuş ve iptal edilmemiştir. Vasiyetname halen geçerli olupdava konusu taşınmazlar da terekeye dahil olduğuna göre mirasbırakana ait vasiyetnamede hak sahibi olan davacının davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

    Dava, terekeye dahil olduğu iddia edilen taşınmazların miras payı oranında tapu kaydının iptali, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; Davalı Hazine ile davacı arasında miras ilişkisi bulunmadığından, davalı taraf, terekeye göre 3. kişi durumundadır. Muris Ali’nin ölüm tarihi itibariyle (1935) tereke elbirliği hükümlerine tabidir. Terekeye dahil bir taşınmaz hakkında bir mirasçı diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, 3. kişiye karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açması hukuken mümkün değildir. Elbirliği mülkiyetinde TMK'nın 640. maddesi uyarınca ortakların terekeye ait bütün hakları üzerinde birlikte tasarruf etmeleri esastır....

    den miras yoluyla intikal ettiğini ve terekesinin taksim edilmediğini belirterek çekişmeli taşınmazların terekeye döndürülmesini; ortak muris ... tarafından satın alındığını ve murisin ölümüyle de mirasçılarına intikal ettiğini belirterek, tüm mirasçılar adına miras payları oranında tescili; başka bir ifadeyle çekişmeli taşınmazların terekeye döndürülmesini talep etmiştir. Çekişmeli taşınmazın terekeye döndürülmesine ilişkin davalarda mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olup, bu tür davaların mirasçılar tarafından birlikte açılması veya bir mirasçının açtığı davaya diğer mirasçıların muvafakat etmesi ya da terekeye temsilci atanması gerekmektedir. Davacı, ... mirasçısı olup bir kısım mirasçılar davaya muvafakat etmişler ise de ... mirasçılarından ... davaya karşı durmuştur. Hal böyle olunca terekeye temsilci atanması zorunlu bulunup, terekeye temsilci atanıp bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan davaya devam edilerek işin esasına girilmesi doğru olmamıştır....

      Böyle bir durumda, diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması, muvafakatlerinin alınması ya da terekeye temsilci atanması gerekir. Bu husus, dava şartları arasında yeralan aktif dava ehliyeti kapsamında kalmakta olup, mahkeme hakimi tarafından yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekir. Somut olayda dava başlangıçta mirasçı ...'a karşı açılmış olmakla mirasçılar arasında görülen bir dava niteliğinde bulunmakta ise de, taşınmazın yargılama sırasında davalı ... tarafından ...'a satılıp devredilmesi ve davacının da seçimlik hakkını kullanarak davasını terekeye göre üçüncü kişi durumunda bulunan ...'ya karşı tapu iptali ve tescil olarak devam ettirmesi nedeniyle dava bu aşamadan sonra terekeye göre üçüncü kişiye karşı yürüyen bir dava niteliğini almıştır. Başka bir ifadeyle, başlangıçta mevcut olan aktif dava ehliyeti, taşınmazın terekeye göre üçüncü kişi konumundaki şahsa satılması ve davanın da bu şahsa yöneltilmesiyle birlikte ortadan kalkmıştır....

        İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazların 28.01.2009 tarihinde kayıtsız şartsız olarak muris tarafından davalıya bağışlandığı, mirasbırakanın sağlığında alt soyuna yapmış olduğu karşılıksız kazandırmaların aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça onun miras payına mahsuben yapılmış sayılacağı ve denkleştirmeye tabi olacağı, somut olayda muris tarafından dava konusu taşınmazların kayıtsız şartsız bağışlandığı, dinlenen tanıkların beyanları ile de bu durumun aksinin ispatlanamadığı, murisin terekeye iade kastının bulunmadığı gerekçesiyle ispat edilemeyen denkleştirme talebinin reddine; tenkis talebinin ise davacının vesayet dosyasındaki beyanları ile temliki murisin vefatından önce öğrendiği ve 1 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A....

          Hukuk Dairesi davanın terekeye iade istemli açıldığı, diğer mirasçıların davada yer almasının gerektiği gerekçesiyle kararı kaldırmış, yerel mahkemece davanın nitelendirilmesinin doğru yapıldığı, eksiklik var ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından yapılması gerektiği gerekçesiyle üst yazı ile dosyayı Bölge Adliye Mahkemesi'ne iade etmiş, aşamadan sonra ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından önceki kaldırma kararının hatalı olduğu, talebin öninceleme duruşmasında pay oranında daraltıldığı gerekçesiyle yeniden esasa alarak başvurunun esastan reddine karar vermiştir. Hüküm, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'...

            Mahkemece yanlar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafa davası usulün 230 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklattırılmalı ondan sonra paylaşma olgusuna dayanılıp dayanılmadığının belirlenmesi gerekir. Dava ve temyize konu taşınmazların bir bölümünün tarafların hangi ortak miras bırakanından kaldığı, kalan diğer bölümlerin de 3. kişilerden satın alınıp alınmadığı, alınmış ise terekeye dahil olup olmadığının sağlıklı biçimde belirlenmesi gerekir....

              Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nun 701/2. maddesi hükmüne göre; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği, ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır. Bu yasal düzenlemelere göre; miras ortaklığı, mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir. Bu nedenlerle; bir mirasçı terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, böyle bir dava reddedilir....

                Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nun 701/2. maddesi hükmüne göre; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği, ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır. Bu yasal düzenlemelere göre; miras ortaklığı, mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir. Bu nedenlerle; bir mirasçı terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, böyle bir dava reddedilir....

                  davacı tarafından açılan terekeye iade istekli eldeki davada dava dışı mirasçıların bulunduğu, yargılama aşamasında mahkemece isteğin terekeye iadeye yönelik olduğundan bahisle tereke temsilcisi atanması için önel verildiği ve tereke temsilcisinin atandığı, temsilcinin 02.02.2010 tarihli oturuma katıldığı ve dilekçe ile yapılanlara muvafakat göstererek tereke lehine karar verilmesini istediği, sonraki oturumlara ise katılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece davaya devam edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir."...

                  UYAP Entegrasyonu