Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca tereke adına açılıp takip edilen davaları ya tüm mirasçıların birlikte açmaları ya da tüm mirasçıların açılan davaya muvafakatlarının sağlanması veya terekeye mümessil tayin edilerek davanın sürdürülmesi zorunludur. Dosya içerisinde, dava dışı mirasçı ...'un davaya muvafakat ettiğine veya terekeye mümessil tayinine ilişkin, herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Mahkemece, davada yer almayan mirasçı ...'un davaya muvafakatinin sağlanması aksi durumda TMK'nın 640. maddesi gereğince mirasbırakan ...'ın terekesine temsilci atanması için dava açmak üzere davacılara süre verilmesi ve atanacak tereke temsilcisi huzuruyla davaya devam edilmesi gerekirken davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. VI....
-KARAR- Temyiz incelemesine esas olmak üzere; Uyap sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre; tereke temsilcisi ...’ın 27/12/2020 tarihinde öldüğü, mahkeme kararının tereke temsilcisi vekiline ölümünden sonra 13/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği ve vekil tarafından 25/10/2021 tarihinde kararın temyiz edildiği anlaşılmakla; ölümle vekaletin sona erdiği gözetilerek, yeni tereke temsilcisi atanıp atanmadığının tespiti ile atanmış ise anılan vekile verdiği vekaletname varsa temin edilmesi, yok ise yeni tereke temsilcisine tebligat yapılarak temyiz süresinin beklenmesi, yeni temsilci atanmamış ise TMK.nun 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması yönünde dava açmak üzere taraflara süre ve yetki verilmesi, yeni temsilci atanır ise tebligat yapılarak temyiz süresinin beklenilmesi, geri çevirme ile istenilen hususların eksiksiz yerine getirtilip getirtilmediği mahkeme hâkimi tarafından bizzat denetlendikten sonra gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 28.02.2022...
TMK'nın 702/2. maddesinde sözü edilen terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oy birliği ile karar vermeleri maddenin açık hükmü gereği olduğundan, tasarruf işlemi niteliğindeki tapu iptali ve tescil davasının tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Bir mirasçı tüm mirasçılar adına tek başına dava açabilirse de, böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, bu dava dinlenemeyecektir....
Taraflar arasındaki kadastro tespiti sırasında yol olarak tespit harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ıncı maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin veya bu sıfatla vekil kıldığı avukatın huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Bir başka söyleyişle, mirasçıların davayı takip yetkisi sona ermekte ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçmektedir....
Mahkemece, davanın esasına girilerek dava konusu kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın davacılar tarafından emek ve masraf sarf edilerek imar-ihya ile ev ve bahçe haline getirildiği ve 20 yıla aşkın zilyet bulundukları kabul edilerek müdahil davacının davasının reddi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak davaya müdahil olan ... taşınmazın davacılar ile ortak murisleri ...'e ait olduğunu, ölümü üzerine tüm mirasçılarının kullandığı evi de annelerinin sağlığında birlikte yaptırdıklarını iddia ederek ...'in mirasçıları adına tescil isteminde bulunmuştur. Davacılar ile müdahil davacının murisi ...'in 25.10.1970 tarihinde ölümü ile terekesi mirasçılarına elbirliği mülkiyeti şeklinde intikal etmiştir. Elbirliği mülkiyetine tabi tereke adına 3. kişi aleyhine açılan davanın görülebilmesi için dava açmayan mirasçıların muvafakatının alınması ya da terekeye mümessil tayini ile taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Somut olayda; ...'...
Dosya içinde, terekeye mümessil tayinine ilişkin başka herhangi bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca "dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmezse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilir....
Bilindiği üzere, davanı görülebilirlik koşulu olan terekeye mümessil tayininden sonra tereke ortağının veya ortaklarının davayı takip yetkisinin ortadan kalkacağı ve davanın tereke temsilcisinin huzuruyla yürütülmesi gerekeceği tartışmasızdır. Hal böyle olunca, öncelikle değinilen ilke ve olguların HUMK'nun 409. maddesi (6100 sayılı HMK.'nun 150. maddesi) çerçevesinde değerlendirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir....
Öte yandan, tereke adına dava açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de pay oranında açılan davanın dinlenmesini mümkün hale getirmez. Hal böyle olunca, her ne kadar temlik tarihinde mirasbırakan ehliyetsiz ise de, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. " (Yargıtay 1. H.D. 2021/1158 Esas - 2021/2077 Karar) Tereke adına dava açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmeyeceğinden, açılan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..." şeklindeki gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1231 esas ve 2015/684 karar sayılı hükmü ile mirasbırakan ... terekesine ...’nun tereke temsilsi olarak atandığı, yargılamaya tereke temsilcisinin katıldığı, gerekçeli kararın temsilciye tebliğ edildiği, ancak tereke temsilcisinin kararı temyiz etmediği, kararın davayı açan mirasçı ... vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin veya bu sıfatla vekil kıldığı avukatın huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Bir başka söyleyişle, mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçer....
mümessil tayin ettirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozmaya uyulduktan sonra davanın Fatmagül'ün terekeye mümessil tayin edildiği, bu aşamadan sonra davanın tereke mümessilinin vekili tarafından yürütüldüğü ve mahkemece 2/4 payın tapusunun iptali ile davacılar adına tesciline karar verildiği, karar kesinleştikten sonra tapu idaresince 2/4 payın onalım davasının davacıları Ayşegül ve Fatmagül adına tescil edildiği anlaşılmaktadır....