Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. (TBK m.69; BK m.58) Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden "olağan sebep sorumluluğu"dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir. Enerji nakil hatları da yapı eseri niteliğinde olup, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur....

Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-TBK'nun 51/1(BK'nun 43/1)maddesinde "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler."hükmü getirilmiştir.Bununla birlikte, 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası’nın 69’uncu ve önceki 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 58’inci maddelerinde “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır....

    Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (... gereği, kusur unsur olarak aranmaz. ... sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası'nın 58. maddesi gereğince "… ... olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur." ( TBK .69. maddesi )....

      Doktrin kusursuz sorumluluk hallerini olağan sebep sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayrıma tabi tutarken, TBK tarafından; hakkaniyet sorumluluğu, özen (sebep) sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz. Tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği TBK'nın 71. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre; "Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur." denmektedir. Burada işletme sahibi veya işletene kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. İşletme sahibi veya işleten, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir....

        Bu hâllerde kişinin objektif nitelikteki gözetim ve denetim yapma yükümlülüğünün ihlali sonucunda sorumluluk doğmaktadır. Bu noktada “yapı malikinin sorumluluğuna” ilişkin olarak, kusursuz sorumluluk/ağırlaştırılmış sebep/ağırlaştırılmış objektif sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağında doktrinde ve uygulamada görüş birliği bulunmaktadır. Yapı malikinin sorumluluğu, bir kusur sorumluluğu olmadığı gibi tehlike sorumluluğu da değildir. Bu sorumluluk, niteliği itibariyle bir kusursuz sorumluluk türü olan özen (olağan sebep) sorumluluğudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 69. maddesinde (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 58. Maddesi), yapı malikinin giderim yükümlülüğü düzenlenmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasında; "Bir binanın veya diğer yapı eserinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararları gidermekle yükümlüdür" denilmektedir....

          UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, yapı malikinin sorumluluğundan kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir. Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır. Somut olayda, davalı tarafın kullanımında bulunan binanın çatısındaki karların temizlenmemesi nedeniyle birikip yolda bulunan davacı aracı üzerine düşmesi sonucu doğan zararın tazmini istenilmiş; mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmiştir. Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı TBK'nun 69. md. hükmü uyarınca, bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurdan dolayı sorumludur. Bu maddedeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk halidir....

          Sosyal, ekonomik ve kültürel alanda meydana gelen gelişmeler nedeniyle akdi sorumluluğun da yetersiz kalması üzerine Yargıtay uygulamalarında istikrarlı şekilde tehlike sorumluluğu görüşünü kabul etmektedir. Tehlike sorumluluğu, en ağır kusursuz sorumluluk halini oluşturmaktadır. Az öncede değinildiği gibi, işveren her türlü özen borcunu yerine getirmiş olsa dahi, meydana gelen kazadan dolayı sorumluluktan kurtulma olanağı yoktur. Bu anlamda tehlike sorumluluğu mutlak bir sorumluluk olarak nitelendirilebilir. Bununla beraber belirtmek gerekir ki tehlike sorumluluğu bir "sonuç sorumluluğu" da değildir. Gerçekten zarar işletmeye özgü bir tehlikeden doğmamış, yani araya giren bir başka nedenden dolayı meydana gelmişse, işverenin bu zarardan sorumlu tutulmaması gerekir. Başka bir deyişle işyerinin işletilmesi veya bundan doğan tehlikeler ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı bulunmuyorsa, işverenin sorumluluğundan söz edilemez....

            Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır. Keza, daha önce aynı zararların ortaya çıkması, zarar verici olaydan sonra yeni güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması da birer belirti oluşturabilir. (Koç Nevzat, Bina ve Yapı Eseri Maliklerinin Hukuki Sorumluluğu (BK.m.58). Ankara 1990, sayfa 45 v.d.)...

            ın değişik tarihlerde arsa malikinin hesabına 37.000,00 TL para havale ettiği, asıl davada davacı şirketin yetkilisi ... ile davalı arasında düzenlenen ....03.2007 tarihli adi sözleşme ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde değişiklik yapıldığı, arsa malikinin birleşen tazminat davasın karşılık yüklenici ve şirketin adi yazılı sözleşmenin ihlali nedeniyle cezai şart isteyerek sözleşmeye göre verdiğinin istirdadını istediği, arsa malikinin, birleşen davayı yüklenicin yanı sıra şirkete de yöneltmesi, sözleşmeden sonra düzenlenen adi yazılı sözleşmede şirketin muhatap olarak kabul edilmesi ve bazı ihtarların şirkete yönelik olarak keşide edilmesi nedeniyle şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, arsa malikinin birleşen fesih davasına karşı yüklenicinin açtığı karış davada sözleşmeden dönme cezasının ve sözleşme nedeniyle verilenin istirdadının istenmesi nedeniyle tarafların iradelerinin fesih konusunda birleştiği ve sözleşmenin tarafların ortak iradesiyle geriye etkili şekilde...

              Davalılar ... ve ... vekilleri, davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir. Mahkemece; asıl ve birleşen davaların TBK. 69. maddesine dayalı yapı malikinin sorumluluğu hükümlerinden kaynaklandığı, ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karar davacı ... şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, tapu kayıtlarına göre ana taşınmazda kat mülkiyeti kurulmamış olması nedeniyle uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiğine göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 3,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 17/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu