İcra Müdürlüğü' nün 2013/3999 Esas Sayılı Dosyası) incelenmesi sonucu borçlu müteveffadan alacağını tahsil imkanı bulamadığını, müvekkili tarafından icra dosyalarından gerekli tüm işlemler yapılmış olsa da borçlunun aktif malvarlığına rastlanılamadığını, borçlunun aciz halinde olduğunu, taraflarınca yapılan araştırmalarda borçlu müteveffa Yaşar Fidan'ın durumu kötüye gitmeye başlayınca ve borçlarını ödeyemez hale gelince adına kayıtlı taşınmazını öncelikle yakın tanışıklık ilişkisinin bulunduğu davalı T5 devrettiğini, davalı T5'un da dava konusu taşınmazı borçlunun oğlu olan davalı T4 devrederek elden çıkardığının anlaşıldığını, davalıların alacaklılardan mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini, davanın TBK m. 19 uyarınca muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali davası olduğunu, borçlu müteveffanın borçlandığı tarihten sonra borcunu ödeme gayesi olmadığını, aksine elinde bulunan aktif malvarlığını sağlığında diğer davalıya devrederek elden çıkardığını, alacaklıların alacağına kavuşmasını engellemeye...
Tolon vekilinin karar düzeltme talebi üzerine; Dairemiz’in 01/06/2015 tarih, 2015/5605-2015/8012 sayılı ilamında; Gerek yerel mahkeme gerekse Dairemizin bozma ilamında hukuki nitelendirmenin hatalı yapıldığı (iptali istenen tasarruf 19.11.2003 tarihinde yapılmış olup eldeki dava İİK'nun 284 maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre geçirilerek 15.8.2011 tarihinde açılmıştır.) dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu, böylece mevcut delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi ve delillerin bu doğrultuda değerlendirilmesi yönünde Dairemiz’in bozma ilamının yalnızca gerekçesi değiştirilerek karar düzeltme talebi kabul edilmiştir....
Dava İİK 277 ve BK 19. Maddelerine dayanmaktadır. İİK 277. Maddesi uygulanabilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. İncelenen icra dosyalarında davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında bononun düzenleme ve vade tarihi davacı ile yapılan kredi sözleşmesinden önce yapılmış, davacı ile yapılan sözleşmeden bir ay sonrada icra takibi yapılmıştır. Aciz vesikası dosya içerisinde yer almakla davacının İİK 277 maddesi ile tasarrufun iptali talebinin reddine karar verilmiştir. TBK 19....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, TBK 19.maddesine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davaları 6098 sayılı TBK 19'a ve İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılabilir. Somut olayda; davacı vekilinin, davalılar arasında yapılan tasarrufun muvazaalı yapıldığı iddiasıyle iptalini talep ettiği, yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; muvazaalı olduğu iddia edilen takibin kasım 2015 tarihinde başlatıldığı, davanın 5 yıl içinde açıldığı, ön koşulların oluştuğu, davalı tarafından iptali istenen tabibe dayanak kambiyo senedinin dayanağının ispatlandığı, banka havalesinin açıklamasında borç ve ödünç yazdığı anlaşıldığından davanın reddine karar verildiği, verilen kararın davacı vekili tarafından istinafa taşındığı görülmüştür. ** Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur....
ın ilk başta kendi adına olan tapunun devrini yaptıktan sonra bir daha devir silsilesi içerisinde yer almadığını, taşınmazın her defasında şeklen devredildiğini belirterek, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile taşınmazın davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, taşınmazın alacak ilişkisinin doğduğu tarihten aylar önce şirketten alındığını, dava konusu tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğini, aciz belgesinin bulunmadığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ..., davaya cevap vermemiş duruşmada taşınmazın 22 yıl önce kendisine mirasen intikal ettiğini, 1989 yılında davalı ...'e devrettiğini, muvazaa iddiasını kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir....
Dava dilekçesindeki ileri sürülüş biçimine göre, dava hukuksal nitelikçe terditli olarak öncelikli BK'nun 18.maddesinin(6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi) özüne ve sözüne uygun muvazaaya; bu istemin kabul edilmemesi halinde İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler olayımızda davacı, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zarara uğratılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlem yapılması gerekir....
Hukuk Daireleri iş bölümü 2. bendine göre; İcra İflas Kanunu ve 6183 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar ile iş bölümü 3. bendine göre; TBK' nın 19. maddesi gereğince muvazaa iddiasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararların istinaf inceleme görevi dairemize ait olmayıp 8., 9. ve 40. Hukuk Daireleri' ne ait olduğundan, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8, 9 veya 40. Hukuk Dairesi' ne gönderilmesine karar verilmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2-Dosyanın istinaf incelemesi için görevli İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 40. HUKUK DAİRESİ' NE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı HMK.' nın 352/1 maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 04/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Gerek, tasarrufun iptali davaları gerekse BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında, diğer dava koşullarının yanında iptali istenilen işlemin borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekmektedir. Borcun doğumundan kasıt ise borçlu hakkında başlatılan takibin tarihi değil, takibe esas olan borcun doğduğu tarihtir. Somut olayda, davacı alacaklı idare borçlu hakkında 1997-1999 dönemine ait vergi alacağı nedeniyle 2002 yılında takip başlatmış ve ödeme emri 30.09.2002 tarihinde tebliğ edilmiştir. Buna göre borcun doğumu 1997-1999 yılına ait vergi borcunun yasa uyarınca ödeme zamanı olup ilk tasarruf ise bundan sonra 30.05.2000 tarihinde yapılmıştır. Mahkemece,işin esasına girilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
Dava, TBK 19. maddesine dayanan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....
Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı tarafından davayı muvazaa nedenine dayalı, davalının ... Limited Şirketindeki %49 hissesini, boşanma davasında mal kaçırmak amacıyla dava dışı ...' ye devrettiği iddiasıyla açıldığı anlaşılmıştır. Davacının, ... Limited Şirketi hissedarı olmadığı, eldeki dava da, TBK'nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, açılan dava TTK'nın 4/1. maddesi kapsamında mutlak ticari dava olmadığı, iptali istenen şirket hisse devrinin de davayı mutlak ticari dava haline getirmeyeceği, davacı mevcut boşanma davasının mali sonuçları ile aile konutu üzerindeki haklarını korumak gayesi ile borçlunun tasarrufunun iptalini talep ettiği anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 14....