Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İrtifakın içeriği yalnız eşyadan veya eşyanın özünden elde edilebilecek menfaatlerden yararlanma imkanından ibarettir. Türk Medeni Kanununda irtifak hakları taşınmaz lehine irtifak hakkı, intifa hakkı, oturma hakkı, üst hakkı, kaynak hakkı ve diğer irtifaklar olarak belirlemiştir. Diğer taraftan, taşınmaz mülkiyetinin özel hukuka ilişkin kanuni kısıtlamalarından komşular lehine konulan kısıtlamalarda mülkiyet içeriğindeki bazı yetkileri sınırlamakta, bir kaçınma ve katlanma yükümlülüğü getirmektedir. Burada yasal kısıtlamanın sonucu bir irtifak kurma sözkonusu ise örneğin; geçit irtifakı gibi bu konuda taraflar anlaşarak bu irtifak hakkını da tesis edebilirler. Ancak, mülkiyetin doğrudan doğruya kısıtlamasını getiren durumlarda ayrıca irtifak hakkı kurulmasına gerek yoktur. Çünkü, bu kısıtlama yasa gereği doğrudan doğruya getirilmiştir....

    Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir. Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, ... vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir....

      Davacının taşınmazı orman olarak sınırlandırıldığı ve taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kısıtlandığı halde, tapusu davacı üzerinde diye tazminat talebinin reddi, Ek 1 nolu protokolün 1. maddesi ile .....’nin 6. maddesine aykırıdır. Bu nedenle, orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmazdan davacının yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliği bulunan ... yönünden işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Hazine hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir. Orman Yönetimince karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 14.12.2015 gün ve 2015/5008 Esas - 2015/12573 Karar sayılı ilamı ile “Kural olarak; ormanlarda kuru mülkiyet Hazineye, kullanım hakkı is...... aittir....

        O halde, “davalıya ait taşınmazdan yararlanmaya” ilişkin sözleşmede yer alan bu kayıtlar ve taşınmazın “işyeri” olarak değil, mesken olarak kullanılması gerektiği yönündeki karar karşışında, davacıya, intifadan daha dar kapsam ve içerikte olan “oturma (sükna) hakkı” (TMK. m. 823) tanınmasına hukuki bir engel bulunmamaktadır. İntifa hakkı tesisine ilişkin talep, bundan daha dar kapsamda hak ve yetkiler tanıyan “oturma hakkı” tesisini de içerir. Başka bir ifade ile, hakim, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK. m. 26) Davacının talebinin “oturma hakkını” içerdiği kabul edilerek bu hususun tapu siciline tesciline karar verilmesi gerekirken, bu yönün nazara alınmaması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 15.6.2015 (Pzt.)...

          İmar planı kapsamında yol olmakla birlikte, halen özel mülk olma niteliği taşıyan taşınmazın yol olarak kullanılması her an mülkiyet hakkı sahiplerinin bunu önleme tehdidi altındadır ki, bu durumda yol ihtiyacının ortadan kalktığından söz etmek olanaklı değildir. Açıklanan nedenle, mahkemece, davalı taşınmazı sınırında yer aldığı ileri sürülen imar yolunun resmi olarak yola terkinin yapılıp yapılmadığı ve geçit hakkı ile belirlenen yoldan fiilen yararlanma olanağının bulunmadığı hususundaki yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik araştırma ve inceleme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının yatırana geri verilmesine 14.11. 2006 gününde oybirliği ile karar verildi....

            KAMULAŞTIRMA KANUNU [ Madde 12 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 12. maddesine dayanan baraj inşaatı için yapılan kamulaştırma nedeniyle çevrenin sosyal, ekonomik ve yerleşme düzeninin bozulması nedeniyle taşınmazdan ekonomik ve sosyal yönden yararlanma olanağı kalmadığı iddiasına dayanan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 12. maddesine dayanan baraj inşaatı için yapılan kamulaştırma nedeniyle çevrenin sosyal, ekonomik ve yerleşme düzeninin bozulması nedeniyle taşınmazdan ekonomik ve sosyal yönden yararlanma olanağı kalmadığı iddiasına dayanan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir....

              Yapılacak bu inceleme ve araştırma sonucu dava konusu taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanlarından kaldığı saptanırsa bu takdirde bütün paydaşlarının katılması suretiyle kullanma taksimine tabi tutulup tutulmadığı Türk Medeni Kanununun 676. maddesi de gözetilerek araştırılmalı, yöntemine uygun yapılmış bir taksim varsa ve bu taksimde taşınmaz davalıya terk edilmişse dava şimdiki gibi reddedilmeli, aksinin belirlenmesi halinde payı sebebiyle davacının da taşınmazda yararlanma hakkı olacağından, elatmanın önlenmesi isteği kabul olunmalıdır. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar üzerinde durulmaksızın elatmanın önlenmesi isteği eksik inceleme ve araştırmayla reddolunduğundan karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine, 27.04.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                Türk Medeni Kanununda irtifak hakkının hak olarak korunması için özel bir hüküm yoksa da, bu konuda mülkiyete ilişkin kurallar örnek olarak uygulanır. Böyle olunca da, irtifak hakkı sahibi, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden yararlanarak, müdahalenin önlenmesi davası açabilir. Davacının, lehine irtifak hakkı tesis edilen taşınmazdan, davalının müdahalesinin men’ini ve inşa edilen binanın yıkımını istemesi, ayni nitelikteki irtifak hakkının kendisine verdiği bir hakkı kullanmaktan ibarettir. Öte yandan, kural olarak taşınmaz üzerinde yapılan bina ve inşaat, o yerin tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz’ü) olup, hukuksal durumu arza bağlıdır. Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50.maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir....

                  Şöyle ki; Birecik Barajı kamulaştırmasını davalı idarenin yaptığı ve baraj gölü nedeniyle, taşınmazın bulunduğu bölgede yerleşme düzeninin bozulduğu sosyal ve ekonomik yönden taşınmazdan yararlanma ve ulaşım imkanlarının kısıtlandığı idarenin kamulaştırması sonucu oluşan baraj gölünün içme ve kullanım amaçlı olarak kullanılmasının bu durumu değiştirmeyeceği gözetildiğinde davalı idareye husumetin yöneltilmesi doğrudur. Bu nedenle; Baraj kamulaştırması nedeniyle taşınmazın bulunduğu bölgede yerleşme düzeninin bozulduğu, sosyal ve ekonomik yönden yararlanma olanaklarının ve ulaşım imkanlarının kısıtlandığı anlaşıldığından arazi niteliğindeki 7 parsel sayılı taşınmazın değerinde % 30 oranında değer azalışı olacağına ilişkin bilirkişi raporundaki bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine dair hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir....

                    Dosyaya sunulan ve noterde düzenlenen 04.08.2000 tarihli sözleşmeden taşınmaza o tarihte malik olan kişilerin katılımıyla yararlanma sözleşmesi yapıldığı, her bir paydaşın kullanımına bırakılan yerlerin belirlendiği, davalının sözleşmeye katılan paydaşlardan tapuda pay devralarak taşınmazda paylı malik olduğu görülmektedir. Diğer taraftan; Türk Medeni Kanununun 599. maddesi uyarınca 04.08.2000 tarihli sözleşmeye katılan paydaşlar ölmüş olsa dahi sözleşme mirasın kazanılması suretiyle sonradan malik olan mirasçıları da bağlar. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Kuşkusuz, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşların payına elatmalarının önlenmesini her zaman isteyebilir. Ancak, o paydaşın taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa elatmanın önlenmesi davası dinlenemez....

                      UYAP Entegrasyonu