Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTİNAF TALEBİ VE SEBEPLERİ:Davalı T4 tarafından 03/03/2021 tarihinde sunulan istinaf dilekçesi ile; davacı tarafından talep konusu yapılan paranın 1987 ve 1992 yılları arasında belediyeye taraflarınca imar için yatırıldığını, dava konusu taşınmazın murislerince davacıya satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını, ancak söz konusu paraların satıştan evvel belediyeye yatırıldığını, bu ödemelerde davacının hakkının bulunmadığını, ayrıca satış vaadi sözleşmesinin on yıllık zaman aşımına uğradığını belirterek, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:HMK'nun 355. Maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı alacak istemlidir....

Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

    Dava konusu uyuşmazlık, geçersiz taşınmaz sözleşmesinden kaynaklı ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme kurallarına dayanarak tahsili talebine ilişkindir. Medeni Yasa'nın 6.maddesine göre "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Medeni Yasa'nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası'nın 190.maddesinin 1.fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" denilmiştir. Bu bağlamda kural olarak davanın taraflarından her biri iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür..... İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir....

      İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre, dava, resmi arsa satış sözleşmesinden kaynaklanan ayıba dayalı alacak istemine ilişkindir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu'nun İş bölümüne ilişkin kararı gereğince "6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda düzenlenen abonelik, eser, taşıma, sigorta, bankacılık sözleşmeleri dışındaki sözleşmelerden (devre mülk, devre tatil, paket tur, kapıdan satış gibi) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar"a karşı istinaf inceleme görevinin 18., 19. veya 46. Hukuk Dairesi'ne ait olduğu belirlendiğinden, dairemizin bu istinaf başvurusunu incelemeye görevli olmadığı anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. K A R A R : Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1- Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE 2- Dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. 19. veya 46....

      Mahkemece; davaya konu sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı için hukuken geçersiz olduğu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre herkesin aldığını geri vermesi gerektiği, davacı tarafça ödenilen satım bedelinin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplama yapan bilirkişi tarafından dava tarihinde 109.412,12 TL'ye ulaştığının belirlendiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile 109.412,12 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Dava adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebine ilişkindir....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, kira sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 4. maddesinde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevi dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar, taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar, taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar ve bu kanun ile diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi ve sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalar olarak belirlenmiştir....

          Şikayete konu takibin türü taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip olup, rehnin konusu da satış vaadi sözleşmesinden doğan alacak hakkıdır. Bu alacak hakkı, doğrudan doğruya, ilamsız takip yoluyla taşınmazın satışını talep yetkisi vermez. Rehnin konusu, "satış talep hakkı" olup, satışa çıkarılacak olan da yalnızca bu alacak hakkıdır. Bu nedenle, icra müdürlüğünce bu alacak hakkının kıymetinin hesaplattırılması gerekirken şikayetçi üçüncü kişiye ait olan ve takip konusu olmayan taşınmazın değerinin tespit edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan mahkemece şikayetin kabulüne dair verilen karar yerindedir....

          Davacı tarafça taşınmaz satımından kaynaklı alacak davasında davalının başka taşınmazının bulunmadığı, bu sebeple telafisi zor hatta imkansız zararların ortaya çıkmaması için ... Ada ... Parsel nolu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz ve taşınmaz üzerinde ihtiyati tedbir kararı aksi halde davalıdır şerhi verilmesi talep edilmiştir. Uyuşmazlık bir miktar para alacağına ilişkin ise İİK'nın 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz; uyuşmazlığın dava konusu olması halinde 6100 Sayılı HMK'nın 389. vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki koruma kararı verilmesi istenebilecektir. İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz iki ayrı koruma tedbiri olup amaçları, konuları ve sonuçları bakımından birbirinden farklıdır....

            Ancak bu yüklenici firma tüzel kişiliği ile davacılar arasında inşaa edilen bağımsız bölümlerin satışına ilişkin bir sözleşme olmayıp , yüklenici firma temsilcisi olan davalı Hüseyinin imzaladığı harici satış sözleşmesi bulunmakta olup bu sözleşme ile ancak daire karşılığı sözleşme kapsamında yüklenici firmaya bırakılan 6 nolu dairenin haricen satışından bu satışa ilişkin arsa malikleri tarafından bir yetkilendirme veya temsil yetkisi bulunmadığından davalı arsa malikleri sorumlu olmayacaklarından bu işlemden işlemi yapan davalı ... ( yüklenici firma temsilcisi) şahsen sorumlu olacaktır. Bu yetkisiz temsille yapılan harici taşınmaz satış sözleşmesine göre satış bedeli olan 44.000 ... sterilini davalı ... tarafından alınmış, ancak yine harici satışa konu olan taşınmaz arsa maliklerinden alınan vekaletname ile dava dışı 3. kişiye tapuda satış ve devri davalı ... tarafından yapılmıştır.Arsa maliklerinden ......

              Davada davacı tapu iptal ve tescil ,aksi taktirde ise 10.000 TL taşınmaz bedeli,1.000 TL taşınmaz için yapılan masraf olmak üzere 11.000 TL alacak talebinde bulunulmuş,taşınmaz bedeli yönünden ise taleplerini son bilirkişi raporundaki gibi toplamda 195.360,06 TLya çıkardıklarını bildirerek ıslah harcını yatırmıştır. Mahkeme taşınmaz bedeli yönünden ıslah edilen davanın kabulüne ve toplam 195.360,06 TLnın 10.000 TLsına dava tarihinden,kalanına ise ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar vermiştir. Oysa davada davacının ayrıca taşınmaz içine yaptığı masraflar nedeniyle şimdilik 1.000 TL başkaca alacak talebi bulunmaktadır. Davacının bu alacak talebi konusunda mahkemece olumlu yada olumsuz hüküm kurulmamıştır....

              UYAP Entegrasyonu