Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın husumet ve zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, taşınmazın birinci sınıf tarım arazisi olmadığını, taşınmazda %40 objektif değer artışı sağlayacak hiç bir özelliğin mevcut olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Değerlendirme ve Gerekçe Dava, TMK 1007. Maddede düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. Yalova 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/290 E. 2013/3 K. sayılı kararının incelenmesinde; davacı Orman Genel Müdürlüğüne izafeten Yalova Orman İşletme Müdürlüğü tarafından iş bu dosyanın bir kısım davacıları aleyhine tapu iptal ve tescil davası açıldığı, davanın kabulü ile Soğucak köyü, 121 ada 45 parsel sayılı taşınmazın davacılar adına olan tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına Orman vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın 20.06.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır....

Değerlendirme ve Gerekçe : Dava, TMK m.1007 maddesinden kaynaklanan tazminat istemini içermektedir. 4721 sayılı TMK.nun sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan da TMK.nun 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. (HGK.nun 16.06.2010 gün ve 2010/4- 349/318 sayılı kararı) Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır....

Anayasa Mahkemesi'nin 2014/6672 başvuru nolu 25/07/2017 tarihli, 29/09/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli 2009/4-383 E. - 2009/517 K. sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, ne var ki HGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde TMKnın 1007. maddesi dayanarak dava açılmalıdır....

    TMK.705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir.Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemiyle değerlendirme yapılarak gerçek değer belirlenmelidir. Devlet ormanlarının mülkiyeti Maliye Hazinesi'ne ait olduğundan ve TMK'nun 1007 maddeden doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğu belirtildiğinden davalı tarafın husumete yönelik itirazı yersizdir....

    Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/ 63 E, 2021/ 411 K sayılı 29.06.2021 tarihli kararının kaldırılması ile dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi'nde yeniden görülmesine karar verilmesi durumunda ise ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasına ve 16.11.2020 tarihli ıslah talebimiz doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini'' talep etmiştir. DAVA: TMK ' nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir....

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 1950 yılında yapılan tapulama çalışmalarında 52350 m² olarak tespit ve tescile tâbi tutulan taşınmazın, sonradan yüzölçümünün 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosunda azalması nedeniyle oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı ve TMK'nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, davanın kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır....

      Davalı hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl ve birleşen davada kabul edilen miktar yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kadastro sırasında eski tapu kayıtlarının uygulanmadığını, TMK ' nın 1007 maddesi kapsamında tazminatı gerektirir bir durum olmadığını, Anayasa Mahkemesi Kararının bu olaya uygulanmasının yanlış olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, reddedilen kısım yönünden müvekkili idare lehine nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirterek, hükmün kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. DAVA: Eski zabıt kaydına dayalı olarak 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir....

      Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumetten reddi gerektiğini, davanın Çatalca Tapu Müdürlüğüne yönlendirilmesi gerektiğini, görev itirazında bulunduklarını, zamanaşımı itirazlarının olduğunu,davacının zarara uğradığını ispatlaması gerektiğini, kadastro düzeltme işlemleri nedeniyle TMK.'nın 1007 kapsamında devlete karşı tazminat davası açılamayacağını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: ''...İş bu dava, TMK'nın 1007. Maddesi gereğince tapu iptal ve tescilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir....

      K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, davacıya ait tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle kısmen iptal edildiği, her ne kadar kıyılar özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespiti düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha sonra satış ve intikaller ile davacının sahibi olduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur....

        Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/06/2009 tarihli 2013/12 Esas – 2014/102 Karar sayılı kararıyla ve kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği; kararın temyiz incelemesinden geçerek 15/04/2014 tarihinde kesinleştiği; taşınmazın davacılar adına tescilli tapu kaydının iptali nedeniyle TMK'nın 1007. maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğu nedeniyle davacının zararının karşılanması gerekmekte olup, yukarıda açıklanan sebeple davalı Hazine vekilinin yargı yoluna yönelik istinaf itirazı yerinde olmadığı gibi, TMK 1007. maddesine dayalı olan eldeki davanın, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptaline ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra Borçlar Kanununun 146. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı ve TMK'nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından HMK'nın...

        UYAP Entegrasyonu