DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TMK'nun 1007 maddesi uyarınca açılan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildiği, hüküm, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna taşındığı görülmüştür. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların murisinden intikal eden ve hissedarı bulundukları, İzmir İli, Güzelbahçe İlçesi, Merkez Mahallesi, 2526 parsel sayılı taşınmazın, Orman İdaresi tarafından açılan dava üzerine, tapu kaydının iptali ile, Orman vasfı ile T11 adına 2526 parsel numarası ile tescil gördüğünü belirtilerek tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı davada, İzmir İli, Güzelbahçe İlçesi, Köycivarı Sokağı, Büyükkaya Mevkii, 2526 parsel, 04/05/1995 tarih ve 449 sıra nolu tapu kaydına dayanmaktadır....
Bilindiği üzere; bu tür davaların kural olarak kayıt maliki ya da mirasçıları tarafından açılması gerekir ise de; davacı idarenin Türk Medeni Kanununun 1025. ve 1007. maddeleri ile Tapu Sicili Tüzüğünün 85. maddesi ( yargılama sırasında, 17.8.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğünün 74.maddesi) gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olacağı, TMK.nın 1007. maddesinde düzenlenen sorumluluğun kusursuz sorumluluk olup, bu madde kapsamında Hazinenin tazminat davasına muhatap ve tazminata mahkum olabileceği gözetildiğinde, eldeki davanın açılmasında ve sonuçlandırılmasında davacı idarenin hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 85. maddesi “ Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davalarıdır. Mahkemece toplanan delillere göre; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Husumete yönelik yapılan istinaf incelemesinde; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmünü içermektedir. Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur....
HMK’nun 33. maddesi hükmü uyarınca, olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme yaparak, ona uygulanacak kanun hükmünü tespit edip, tatbik etmek Hakime aittir. Dava tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranılan zararın Devletin sorumluluğuna ilişkin Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi gereğince ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacı, sahibi olduğu taşınmazın, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, davalının maddi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir. Tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Türk Medeni Kanunun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir....
Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” 3....
Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür. Devletin kadastro işlemlerinden sorumluluğunun kapsamı Medenî Kanunun 1007. maddesi kapsamında düşünüldüğünde, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383-2009/517 sayılı kararı da bu biçimde açılan davaların adli yargı yerinde görülmesi gerektiği yolundadır. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenindir....
KARŞI OY Dava; yolsuz tescil hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 1025.maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde kadastro çalışmalarından kaynaklanan hatalar nedeniyle Hazinenin kusursuz sorumluluğuna dayanılarak TMK.nun 1007.maddesi uyarınca istenen tazminat (taşınmazın bedeli) isteğine ilişkindir. Mahkemece, daha önce davacılar ile davalı ... arasında muvazaa (danışıklılık) hukuksal nedenine dayalı olarak görülen ve reddedilip kesinleşen davanın HUMK.nun 237.maddesi gereğince kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil, Hazinenin kadastro çalışmalarından kaynaklanan hatalardan sorumluluğu bulunmadığı görüşüyle tazminat davasının reddine karar verilmesi üzerine davacılar vekili tarafından temyiz edilen hüküm Yüksek Daire çoğunluğunca onanmıştır....
DAVA: Eski tapu kaydına dayalı olarak tescil, olmadığı takdirde 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir....
Öğretide kusursuz sorumluluk halleri “olağan sebep sorumluluğu - tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tâbi tutulduğu gibi, hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk "tehlike sorumluğu şeklinde üçlü ayırım yapanlar da vardır. Bir diğer ayrım da "objektif sorumluluk" üst başlığı altında kusursuz sorumluluk halleridir. Bunlardan "tehlike sorumluluğu" terminolojide “ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu” ya da “ağırlaştırılmış objektif sorumluluk” olarak yer almaktadır. Bu tür sorumluluk halinde, diğer sorumluluk türlerinden farklı olarak kurtuluş beyyinesi (kanıtı) getirme olanağı yoktur. Bu halde, nedensellik bağının kesilmesi halinde sorumluluktan söz edilemeyecektir....
Öğretide kusursuz sorumluluk halleri “olağan sebep sorumluluğu - tehlike sorumluluğu” gibi ikili ayırıma tâbi tutulduğu gibi, hakkaniyet sorumluluğu-nezaret ve ihtimam gösterme yükümünden doğan sorumluluk "tehlike sorumluğu şeklinde üçlü ayırım yapanlar da vardır. Bir diğer ayrım da "objektif sorumluluk" üst başlığı altında kusursuz sorumluluk halleridir. Bunlardan "tehlike sorumluluğu" terminolojide “ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu” ya da “ağırlaştırılmış objektif sorumluluk” olarak yer almaktadır. Bu tür sorumluluk halinde, diğer sorumluluk türlerinden farklı olarak kurtuluş beyyinesi (kanıtı) getirme olanağı yoktur. Bu halde, nedensellik bağının kesilmesi halinde sorumluluktan söz edilemeyecektir....