Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, TMK' nun 1007. Maddesine dayalı, Tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacıların da hissedarı olduğu taşınmazların tapu kaydının orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin yerinde olduğu (bakz. Y. 20....

Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda, davanın mükerrer tapu kaydı olduğu iddiasına dayanmakta olup, tazminat istemine dayanak 665, 666, 667 ve 671 parsel sayılı taşınmazların davacıların murisi adına olan tapu kaydının halen devam ettiği, davacının mükerrer tapu kaydı nedeni ile tapu iptal davası açmadığı, davacılar tarafından açılacak tapu iptal davasının sonucunda ortaya çıkan duruma göre davacının zararının nereden kaynaklandığının tespitinden sonra tazminat talebinde bulunacağı, gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, ayrıca 4721 sayılı Kanunu’nun 1007 nci maddesine dayalı olarak açılan tazminat davaları nispi harca tabi davalar olduğu halde dava açılırken dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden nispi harç alınması gerekirken maktu harç alınmış olması gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. C....

    TBK'nun 146. maddesine göre bu davada uygulanması gereken zamanaşımı süresi 10 yıldır. Dava konusu taşınmazın kadastro tespit işleminin 28/06/1985 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. Maddesindeki '' bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz'' maddesi dikkate alındığında dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 1985 tarihinde kesinleşmesinden itibaren 3402 Sayılı Kanun'un 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin 1995 yılında dolduğu, TMK'nın 1007. Maddesine dayalı tazminat davasının TBK'nın 146....

    Bununla birlikte davacının TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemi yönünden davalı Orman Genel Müdürlüğü yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli ise de; davalı Hazine yönünden davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı bulunmuştur. Şöyle ki; TMK'nın 1007.maddesine dayalı tazminat istemlerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesindeki (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi) 10 yıllık genel zaman aşımı süresinin uygulanması esastır. Bu sürenin başlangıcı ise, Kadastro Kanunu'nun 12/3.maddesi gereğince hak düşürücü sürenin dolduğu tarihten itibaren başlayacak olup, dosya içerisindeki kadastro tespit tutanaklarına göre, on yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu tarihten itibaren hesaplama yapıldığında dava tarihi itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesindeki zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır....

    TMKnun 981, 982 ve 983. ve devamı maddeleri uyarınca mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMKnun 973.maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMKnun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek  gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek sulh hukuk mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Bu açıklamalara göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık TMKnun 984. maddesinde açıklanan zilyetliğin korunması davası  niteliğindedir. Bu tür davalarda dava değerine  bakılmaksızın sulh hukuk  mahkemeleri görevlidir....

      Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/06/2009 tarihli 2013/12 Esas – 2014/102 Karar sayılı kararıyla ve kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği; kararın temyiz incelemesinden geçerek 15/04/2014 tarihinde kesinleştiği; taşınmazın davacılar adına tescilli tapu kaydının iptali nedeniyle TMK'nın 1007. maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğu nedeniyle davacının zararının karşılanması gerekmekte olup, yukarıda açıklanan sebeple davalı Hazine vekilinin yargı yoluna yönelik istinaf itirazı yerinde olmadığı gibi, TMK 1007. maddesine dayalı olan eldeki davanın, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptaline ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra Borçlar Kanununun 146. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı ve TMK'nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından HMK'nın...

      nci maddesine dayalı olarak tazminat istemli iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. 3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda Antalya Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararına göre tapuda infaz yapıldığı, daha sonra 229 parselin kadastro tespitine itiraz davalarının reddedilip taşınmazın Hazine adına tespit ve tescilinin kesinleştiği ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından bu parsele ilişkin tazminat davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. 4....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, TMK' nun 1007. Maddesine dayalı, tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İstinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede; Davacıların sahibi olduğu taşınmazın tapu kaydının orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de, tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin yerinde olduğu (bakz. Y. 20....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki TMK’nın 1007. maddesine dayanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davacılar vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R - Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir....

          TMK'nın 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda davacı dayanağı tapu kaydının geldisi Mayıs 322 15 sıra nolu kaydı olup tedavül görerek en son 1951 yılında...,... ve...'in adına tescil edildiği, yapılan harici taksim sonrası 1973 yılında ... mirasçıları ...ve ... tarafından haricen düzenlenen gayrimenkul satış sözleşmesi ve zilyet devir senedi ile davacı murisi ...'ya zilyetlik ve tasarruf haklarının devredildiği, davacı tarafın tapulu taşınmazı tapu dışı yol ile (haricen) edindiği tespit edilmekle, mülkiyet hakkının kaybedildiği iddiasına dayalı olarak açılan davada 4721 sayılı TMK'nın 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....

            UYAP Entegrasyonu