nun 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücuu eder." hükmü yer almakta olup burada, devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir. Açıklanan nedenlerle, TMK.'...
BORÇLAR KANUNU [ Madde 41 ] "İçtihat Metni" Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Eskişehir Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.10.2002 gün ve 2000/284-2002/703 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.6.2003 gün ve 1424-7982 sayılı ilamı ile, (Davacı davalı idareden tapu kütüğünün tutulmasından dolayı uğradığı zararın giderilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece eylemin tapu sicilinin tutulmasında kusurlu davranılmaktan ileri geldiği, böylece davacının zarar gördüğü belirtilerek tazminata hükmedilmiştir. Dosyadaki kanıtlara göre tapuda cinsi mesken olan ve kat mülkiyeti kurulmuş bulunan bağımsız bölümün Behçet adına kayıtlı iken 28.7.1995 tarihinde davacımız olan Muzaffer'e satış yolu ile devredildiği görülmektedir....
sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gereklidir. Diğer taraftan; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK. 2010/7-70-86 sayılı kararında da değinildiği gibi, aleyhine dava açılanların davalı sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir....
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir. 4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır....
Davacı davaya konu taşınmazın kendisine ait tapu kaydı bulunmasına karşın kadastro tespiti sırasında buranın Orman vasfıyla hazine adına tescil edildiğini beyanla tazminat isteminde bulunmuştur. 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır....
Tapu Müdürlüğü'ne başvurusu sonucu, idare tarafından tescil işleminin yapıldığını, ancak ...'in dilekçe vererek devir sözleşmesinin sadece bir taşınmaz için yapıldığını, tescilin hatalı olduğunu ve iptalini istediğini ileri sürerek Tapu Sicili Tüzüğünün 74/4 maddesi gereğince eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 40. maddesinin 3.fıkrasında “ kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş, 129. maddenin 5. fıkrasında ise; “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği...” açıklanmıştır. M.K.nun 1007 nci maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır....
Zira davacının tapu kaydındaki şerhi görerek ve bilerek taşınmazı satın almasının zararın oluşumuna katkısının bulunup bulunmaması, Devletin sorumluluğunun tespiti açısından önemlidir. Bu değerlendirme şüphesiz her somut olayın kendi şart ve özelliklerine göre yapılmalıdır. Dairemizin çoğunluk görüşüne dayalı kararda, davacının tapu kaydında “orman tahdit ve sınırları içerisindedir” şerhi bulunan ve tapusunun iptal edilme ihtimalini öngörebildiği taşınmazı satın alması nedeniyle tazminat ödenmesini isteyemeyeceği düşüncesiyle kararın bozulması gerektiği kabul edilmiştir. Böyle bir kabul, Devletin hatalı kayıt oluşturmasından kaynaklı sorumluluğu ile taşınmazın orman şerhinin bilinerek satın alınması olgusu arasında, bu kusursuz sorumluluğu bertaraf edecek nasıl bir bağlantı olduğunu izah etmeye yetecek dayanaktan yoksundur....
Görüldüğü üzere, tapu sicilinin tutulmasını üzerine alan Devlet, tapu siciline tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir. Tapu müdürü ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücuu halinde, iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. Bu sorumluluk türünün, Borçlar Kanununun haksız fiil sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu ve diğer objektif sorumluluk halleri, sebepsiz mal iktisap edenlerin sorumluluğu ile karıştırılmamalıdır. Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, bu sorumluluk hallerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi yada makul indirim kurallarının uygulama imkanı yoktur....
Tapu Sicil Müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında kişilerin çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması, Devletin sorumluluğu için yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde, iç ilişkide etkili olmaktadır. Bu nedenle TMK.nun 1007.maddesinde düzenlenen sorumluluk, objektif (kusursuz) sorumluluk türlerinden birisi olup, Borçlar Kanununun 41 ve devam eden maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi yoktur. Açıklanan nedenlerle; mahkemece, davacının tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğradığı gerçek zararın hüküm altına alınması gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle tazminat miktarından indirim yapılması, 2) Dava konusu taşınmazın dava tarihi olan 25.02.2010 tarihindeki bedeline hükmedilip, faizin de dava tarihinden başlatılması gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir....
Görüldüğü üzere, tapu sicilinin tutulmasını üzerine alan Devlet, tapu siciline tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir. Tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin mameleki çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücu hâlinde iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. 17....