Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada ... 6.Asliye Ticaret ve 1.Fikri ve Sınai haklar Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, franchising sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat ve cezai şart istemine ilişkindir. ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesince,davanın franchise sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat ve cezai şart taleplerine ilişkin olduğu,uyuşmazlık konusu franchise sözleşmesi davalının marka hakları ile ilgili bulunduğundan Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... 1....

    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava, sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Alınan ilk bilirkişi raporuyla davacının Ağustos 2014 ten önce iş bulamayacağı, sözleşmenin fesih tarihi olan 27/11/2013 ten sonraki sekiz buçuk ay iş bulabileceğinin öngörülemeyeceği belirtilmiş, ikinci bilirkişi raporuyla ise davacının dava dilekçesinde belirtilen nitelikleri ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden itibaren birkaç haftada kolaylıkla iş bulabileceği ifade edilmiştir....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur. İnceleme; 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda; davacı, tarafı olduğu 01/01/2014 tarihli sözleşme uyarınca davacının ürettiği ürünlerin Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelere nakliyat işini gerçekleştirdiğini, Gebze 11....

      Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamında; davacının sözleşme uyarınca 06.08.2012 tarihinde inşaatın bitmiş halde teslim edileceğinin kararlaştırılmasına rağmen davacının ruhsat alımı için ....06.2012 tarihinde başvurduğu bu nedenle davacının sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. ...-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. ...-Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklı menfi ve müsbet zararların tazmini istemine ilişkindir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçersiz olması veya yüklenicinin kusuru sebebiyle feshedilmiş olması halinde dahi yüklenici; arsa sahibi tarafından kullanılması mümkün imalat veya resmi işlem bedellerini talep edebilir....

        Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....

          Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir. "Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır....

          Ancak hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamaz (Turgut Uyar, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Birinci Cilt, 1990 bası, s.549). Tazminat miktarının belirlenmesinde, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunlu olup; burada ilke, zarar doğurucu eylem, zarar görenin mal varlığında gerçekten ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.12.2010 tarihli ve 2010/7- 530 E., 2010/636 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. (HGK'nın 19/03/2019 tarih ve 2019/4- 85 Esas, 2019/314 Karar) 6098 sayılı TBK'nun 50. Maddesi gereğince, zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Zararın miktarı tam olarak ispat edilemezse, hakim, olayların akışına ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir....

          TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar pararın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak ve tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında kanunda belirlenen şartların bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını İİK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır. Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığının sonucuna varılmalıdır. Somut olayda davacı tarafı olmadığı bir sözleşmenin feshi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tesbitini talep etmiş yani menfi tesbit davası açmıştır....

            Asliye Ticaret Mahkemesi'nde karar verildiği, davacı tarafın, sözleşmenin haklı olarak feshedilmesi nedeniyle uğradığı menfi ve müspet zararın tazminini talep ettiği,menfi zararın, uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifa etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarar olduğu, menfi zarar kapsamına; sözleşme yapılmasına güvenilerek başka bir sözleşme fırsatının kaçırılmasından doğan zarar, sözleşme giderleri, sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar, sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarar ve dava masrafların girdiği, müspet zararın; sözleşme nedeniyle mal varlığında artışı beklenen meblağın, sözleşmenin haksız feshinden ötürü mal varlığına girmemesinden kaynaklanan zarar olduğunu, davacı tarafın, sözleşmeyi feshetmekle sözleşmenin ifâsından vazgeçmiş olduğunu, bu nedenle artık müsbet zarar...

              Davalı, davanın zaman aşımına uğradığını sözleşmenin ifa edilmemesinden davacı yanın daha fazla kusurlu olduğunu, birinci ihale ile ikinci ihale arasında uzun bir süre geçtiğini buda zararın büyümesine sebep olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2008/8073-2009/603 2-Davalı, sözleşmenin 27.12.2005 tarihinde feshinden sonra yaklaşık bir yıl süre geçtikten sonra ikici ihalenin 9.11.2006 tarihinde yapıldığını belirtmiştir. Davacı sözleşmenin feshinden sonra derhal ikinci ihale yapımı için gerekli işlemleri yapıp 2.nci ihaleyi gerçekleştirmemekte kusurlu davranmış zararının artmasına neden olmuştur....

                UYAP Entegrasyonu