Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Bu husus, Borçlar Kanununun 108.maddesindeki düzenlemeden- bilahare de Türk Borçlar Kanununun 125.maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder..."...

Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından, müspet zarar ise; ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Menfi zarar, sözleşmenin feshi halinde istenebilir. Sözleşmenin feshi halinde müspet zarar istenemez. Bunun sonucu olarak, aynı davada hem menfi zarar hem de müspet zarar talep edilemez....

Noterliğinin ... tarih ve .... yevmiye nolu gönderilen ihtarname ile sözleşmenin imzalanmasından itibaren 21 gün geçmesine rağmen borcun ifa edilmediği ve zararların ödenmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Somut olayda; davacı tarafından iki sözleşme arasında oluşan yaklaşık maliyet farkından kısmi olarak .... TL talep edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda sözleşmenin feshi halinde istenebilecek zarar menfi zarar olup davacının talebinin de menfi zarar kapsamında olduğu anlaşılmatadır. Burada öncelikli olarak irdelenmesi gereken konu sözleşmenin feshinde tarafların kusur durumudur. Yine yukarıda belirtildiği şekilde sözleşmenin feshinde tazminat talep edebilmek için karşı tarafın kusuruna dayanarak sözleşmenin fesih edilmiş veya karşı taraf kusurlu olarak sözleşmeyi feshetmiş olması gerekir....

    Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmece tanınan hakka dayanarak sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin peyderpey tasfiye edildiğini, sözleşmenin feshinden önce davacının yaptığı işlerden dolayı müvekkili şirket yetkilileri aleyhine yüksek miktarda para cezası ikame edildiğini ve açılan davaların derdest olduğunu, açılan davanın yersiz olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

      Davalı iş sahibi, peşinat ve ilk taksidi, ihtara rağmen ödemediğinden, davacı yüklenici sözleşmenin feshinde haklıdır. Sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf, BK’nın 108.maddesi uyarınca verdiği şeyi geri alabileceği gibi, akdin feshinden dolayı zararının tazminini de isteyebilir. Bu maddede açıklanan zarar, menfî zarardır. Menfi zarar, sözleşmeye güvenilerek yapılan masraflar, başka bir anlatımla cepten çıkan paradır. Bu itibarla, davacının fazlaya dair hakkını saklı tutmak suretiyle talep ettiği 6.000.000.000 TL’nin hangi kalemlerden ibaret olduğunun, her kalemin miktarı gösterilmek suretiyle davacıya açıklattırılması zorunludur. Öte yandan, bir bilirkişi yardımı ile davacının kanıtlayacağı sarfiyatın miktarı, harcama tarihleri itibariyle hesaplanarak, davacının net zararı saptanmalı ve taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmalıdır. BK’nın 98.maddesi yollaması ile 43.maddeye göre tazminat miktarının saptanması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....

        İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı’nın 13.02.2017 tarihli yazısı ile sözleşmeye konu hurdaların üniversite bünyesi içerisinde değerlendirileceği gerekçe gösterilerek 13.02.2017 tarihinden itibaren sözleşmenin iptal edildiğini, 01.01.2016 tarihinden itibaren 5 yıl süreli sözleşmenin 4 yıl erkenden iptal edildiğini, sözleşmenin tek taraflı feshinden sonra davacının Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017-12 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırdığını ileri sürerek, müspet ve menfi zararları toplamı 200.000,00 TL maddi tazminatın sözleşmenin iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

          Eser sözleşmesi kapsamındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan yüklenici, sözleşme gereğince yapımını yüklendiği inşaattaki bağımsız bölümleri arsa sahibi veya sahiplerine teslim etmemesi; başka bir anlatımla, “teslimde temerrüdünün” gerçekleşmesi durumunda ve sözleşmenin geriye etkili feshi halinde sözleşme konusu bağımsız bölüm ya da bölümler için istenen gecikme tazminatı kapsamındaki kira tazminatı “olumlu zarar”dır ve sözleşmenin geriye etkili feshinde belirtilen olumlu zarar istenemez. Mahkemece, dava konusu maddi tazminatın, bu nitelikte olumlu zarar olduğunun nitelendirilmesi doğru olmamıştır. Çünkü, yukarıda açıklandığı şekilde; dava konusu maddi tazminat, menfi zarar niteliğindedir. Bu sebeplerle, taleple bağlı kalınarak, 5.000,00 TL menfi zarar niteliğindeki maddi tazminatın davalıdan alınarak, davacılara verilmesi gerekirken; mahkemece, yazılı gerekçelerle buna ilişkin davanın reddine de karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....

            kaynaklanan mücbir sebebi hem de kuraklık yönünden 2007 yılı için Bakanlar Kurulunun 04.07.2007 tarih ve 26572 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/12339 sayılı kararını gözardı ederek sözleşmenin ifa edilememesini haksız fesih sayarak kesin teminat mektuplarını irat kaydetmesi ve hak edişleri ödememesi nedeniyle şirketlerinin sıkıntıya girmesinden dolayı borçlarını ödeyemez hale geldiklerini ve çeşitli icra takiplerinden dolayı şirketin taşınmazlarının rayiç bedellerinin altında satıldığını, davalı idarenin bu uygulamaları ve sözleşme dışı nedenlerle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshinden dolayı ihale yasağına girip iş yapamadıklarından doğan kazanç kaybı ve uğranan 20.000.000 TL müspet zarar ile 2.000.000 TL menfi zararın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir....

              Somut olayda davacının isminin gerekçeli karar başlığında hatalı olarak " Türkiye Cumhuriyeti ... ... " şeklinde gösterilmesi doğru görülmemiştir. 2- Sözleşmenin ifa edileceğine güvenmekten doğan zarar olarak tanımlanabilecek menfi zarar kapsamına; sözleşmenin kurulması ve işin görülmesi için yapılan masraflar ile daha elverişli koşullarda sözleşme yapma fırsatının kaçırılmış olmasından kaynaklanan zarar girer. Sözleşmede bu halde hesaplamanın nasıl yapılacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır....

                Yüklenici sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı zararını talep ederken emlakçıya vermiş olduğu ücret ile yapılan noter masraflarını istemiştir. Sözleşmenin haksız feshinde davacı taraf yapmış olduğu masrafları ve mahrum kaldığı karı talep edebilmektir. Bu durumda sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı hususu önem kazanmaktadır. Mahkemece feshin haklı olup olmadığı tartışılarak bu husus belirlendikten sonra davacının talep ettiği tazminat kalemlerinin menfi zarar mı yoksa müspet zarar mı olduğu konusunda HMK’nın 31. maddesine göre davacıdan açıklama talep edilerek davacı talepleri doğrultusunda inceleme yapılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, feshin haklı olup olmadığı tartışılmaksızın sözleşmede yazılı olan cezai şartın yarısına hükmedilerek karar verilmesi doğru olmamıştır....

                  UYAP Entegrasyonu