Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, davanın Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklandığı, Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünün sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kat Mülkiyeti Kanununun Ek 1. maddesi gereğince bu kanundan kaynaklanan davalarda görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi olup Kat Mülkiyeti Kanununda manevi tazminata ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Buna göre, temyize konu manevi tazminat istemli davada genel hükümlerin uygulanması gerekip 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğu düzenlendiğinden mahkemece işin esasına girilerek yargılama yapılması gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, adlarına kayıtlı 2125 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasıyla açılan davada Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/219 E. ve 2000/370 K. sayılı ilamı ile taşınmazın 687,29 m²'lik kısmının iptal ve terkinine karar verildiği, kararın kesinleştiğini ileri sürerek, tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacılara ait taşınmazın tapu kaydının bir kısmının kıyı kenar çizgisi içiresinde olduğundan bahisle iptal edilmiş olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacı, adına kayıtlı 2126 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasıyla açılan davada Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/218 E. ve 2000/233 K. sayılı ilamı ile taşınmazın 1284.69 m²'lik kısmının iptal ve terkinine karar verildiğini, kararın 12.02.2001 tarihinde kesinleştiğini ileri sürerek, tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıya ait taşınmazın tapu kaydının bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde olduğundan bahisle iptal edilmiş olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacı, adına kayıtlı 2199 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasıyla açılan davada Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/220 E. ve 2000/231 K.sayılı ilamı ile taşınmazın 461.41 m²'lik kısmının iptal ve terkinine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini ileri sürerek, tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıya ait taşınmazın tapu kaydının bir kısmını kıyı kenar çizgisi içerisinde olduğundan bahisle iptal edilmiş olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....

          nun 49. maddesinden kaynaklanan haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın 818 sayılı BK'nın 47. (6098 sayılı TBK.'nun 56.) maddesindeki ölen kimsenin ailesine uğradığı zarar nedeni ile açılan tazminat davasına ilişkin olup, İş Kanunundan kaynaklanmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.’nun 21 ve 22. maddeleri gereğince ................ Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06/03/2015 gününde oy birliği ile karar verildi....

            1302 ada 13 olarak güncellendiğini ve kıyı kenar çizgisinin yetkili kurumlarca tespit edildiğini, söz konusu parseldeki kıyı kenar çizgisinden kaynaklı kısıtlama ile ilgili Kadastro Müdürlüğünün herhangi bir işlemi bulunmadığının belirtildiğini, Aliağa Tapu Müdürlüğü'nden alınan 12/03/2021 tarihli ve 772148 sayılı yazı eklerinde yapılan incelemede; davaya konu taşınmazın evveliyatında 3200 parsel numarası ve tarla vasfı ile 05/02/1966 tarihinde tapulama yoluyla Mustafa oğlu Mehmet Saka adına tescil edildiği, tapu kütüğünde kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığına ilişkin ya da maliklerin tasarrufunu engelleyici herhangi bir şerh ve beyan bulunmadığı, 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesine göre yapılan yenileme çalışması sonucunda 1302 ada 13 parsel olarak tescil edildiği ve yine tapu kütüğünde kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığına yada maliklerinin tasarrufunu engelleyici herhangi bir şerh ve beyan bulunmadığını, Aliağa Belediye Başkanlığından alınan 17/03/2021 tarihli ve 10200 sayılı yazıda...

            Anayasanın 43 ve 3621 sayılı Kıyı Yasası'nın 5. maddesine göre kıyılar; Devlet'in hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmakta, öncelikle kamu yararı gözetilir. 4.madde hükmüne göre Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgi, Kıyı Kenar çizgisi: Kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınır, Kıyı ise: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır....

            İlçesi, 3962 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 1.000 m2’lik kısmını, restoran ve çay bahçesi olarak kullanmak üzere, 2886 sayılı yasa kapsamında ihale ile kiraladığını, 15.4.2008 tarihli kira sözleşmesinin, kiralananın, Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına dair Yönetmelik Hükümlerine uygun olarak kullanılmadığı gerekçesi ile davalı tarafından feshedilerek, kiralananın tahliyesinin talep edildiğini, Oysa ki Kıyı Kanununa aykırı bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek, fesih işleminin haksız olduğunun tespitine ve muarazanın giderilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, Kıyı Kanununa aykırılıktan dolayı sözleşmenin feshinin mümkün olmadığı gibi, sözleşmenin 11. Maddesinde düzenlenen ihtar koşuluna da uyulmadığı belirtilerek, davanın kabulüne, sözleşmenin feshine yönelik işlemin haksız olduğunun tespiti ile muarazanın giderilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir....

              Dava; 3621 Sayılı Kıyı Kanunundan kaynaklanan tapu iptali, terkin ve elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin kararı 5841 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.03.2009 tarihinden sonra verilmiş olup; bu Kanunun 2. ve 3.maddeleri ile getirilen yeni düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur. 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2.maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrasına eklenen cümlede: “Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın“ ve 3.maddesi ile aynı Kanuna eklenen Geçici 10.maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir....

                Dosya kapsamından dava konusu 171 parsel sayılı taşınmazın 29900 m² olarak davacı adına 1995 yılında satış sonucu tapuya tescil edildiği, taşınmaz üzerinde yapılan imar sonucu 8431 m²'nin DOP payı alınarak 18554 m² olarak 2356 ada 1 parsel olarak davacı adına 2011 yılında yeniden tescil edildiği, geri kalan 2915 m²'sinin kıyı kenar çizgisinin altında kaldığının tapu kaydına 2015 yılında şerh edildiği ve halen davacı adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Dava tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranılan zararın, Devletin sorumluluğuna ilişkin Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince, ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının sahibi olduğu taşınmazın, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, davalının maddi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir. Tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından Medeni Kanunun 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu