Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

III-MAHKEME KARARI A-İLK DERECE MAHKEME KARARI Davanın kısmen kabulü ile, a)Davacının, emekli maaşının geç ödenmesinden kaynaklanan 1.304,42 TL faiz alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, b)Davacının bankalara ödediği faiz ve icra masrafları yönünden talebin reddine, c)Davacının ödediği ilaç bedeli yönünden talebin reddine, ç)Davacının uğradığı manevi zarar için 500,00 TL manevi tazminatın 01/10/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verildi....

    halinde; munzam zarar miktarının 58.861,25 TL olarak hesaplandığı..." şeklinde tespitler yapılmıştır....

      Davalı cevap dilekçesinde özetle; munzam zararın on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, zararın doğduğu tarihten itibaren onbeş yıl geçtiğini, zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, şirketin zarara uğramasının davacıdan kaynaklandığını, davacının munzam zararının bulunmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, yargılamanın uzamasının munzam zarara neden olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Dava, munzam zararın tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesi talebine ilişkindir. Tarafların dava dışı limited şirketin ortakları olduğu, davalı hakkında sorumluluk davası kapsamında tazminata hükmedildiği, kararın kesinleştiği sabit olup uyuşmazlık gerçekleşen zararın geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zararın bulunup bulunmadığı, varsa tutarı konularındadır....

        Alacağın geç ve eksik ödenmesi nedeniyle oluşan munzam zarar alacağının tahsili talebi ile açılan davada mahkemece; asıl alacak davasının açıldığı 1990 yılından itibaren geçen zaman içerisinde zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. BK.nun 105. maddesinde düzenlenen munzam zarar alacağının, asıl alacak davasıyla birlikte talep edilmesi mümkün olduğu gibi, daha sonra müstakil bir davada istenmesi de mümkündür. Asıl alacak davasının açıldığı tarihte, alacağın geç tahsili nedeniyle oluşan munzam zararın miktarının tespiti imkân dahilinde ise aynı tarihte davanın açılmasının gerektiği ve zamanaşımının o tarihte başladığı düşünülebilir ise de alacağın hiç ödenmemesi veya kısmen ödenmesi halinde oluşacak zararın miktarının tespiti mümkün olmadığından, munzam zarar davalarında zamanaşımının başlangıç tarihinin alacağın tamamının tahsil edildiği tarih olarak düşünülmesi gereklidir....

          dilekçeyle dava dilekçesinde menfi zarar olarak talep ettikleri tutarın munzam zarar hukuki nitelemesiyle ıslah etmiştir....

            Diğer bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şekilde tanımlanabilir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerekir. Bu zarar kanıtlandığı taktirde borçlu, ancak kendisinin geç ödemeden dolayı hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmesi halinde bu zararın ödenmesi yükümlülüğünden kurtulabilir. Bu konuda kanıtlanması gereken, muayyen paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Diğer bir deyimle alacaklı davacı, fiilen uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar, paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan "muhtemel kâr" ya da "farz edilen gelir" değildir. Bu zarar, davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır....

            Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....

              Davalı vekili ayrıntısı cevap dilekçesinde yazılı olduğu üzere, davacı tarafından meydana gelen kazadaki yaralanması nedeniyle yapılan başvuru üzerine ödeme yapıldığını, davalının zarardan sorumluluğunun kalmadığını, ancak buna rağmen açılan dava kapsamında davacıya tazminat ödenmesine karar verildiğini, karara karşı yasal yollara başvurulduğunu, istinaf incelemesi sonucunda kararın kesinleşmesi üzerine ilam gereğince ödemelerin yapıldığını, temerrüt koşullarının oluşmadığını, sadece kur farkı ve enflasyona dayanılarak munzam zarar talebinde bulunulamayacağını, asıl alacağın varlığının ve alacağın geç yerine getirilmesinden kaynaklanan zararın ve zarar ile temerrüdün bağlantısının ispat edilmesinin gerektiğini, ekonomik olguların munzam zararın varlığını gösterecek nitelikte olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

                ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2022/773 Esas KARAR NO: 2023/460 DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ: 14/10/2022 KARAR TARİHİ: 15/06/2023 Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, dosya incelendi....

                  Davacı vekili dilekçesinde; 1- Sebepsiz zenginleşmeden dolayı munzam zararının tazmininde zararın varlığını ispat ederken davalıların da kusurlu olmadıklarını tespit etmeleri gerektiğini, 2- Zararın oluşmasında davalıların doğrudan kusurlu ve kötüniyetli olduklarını, davayı baştan kabul etmelerine rağmen bedelde muvazaa iddiasında bulunduklarını, 3- Her hak gibi dava hakkının da sınırsız olmadığını, 4- HMK 33 maddesine göre hakimin resen hukuku uygulaması gerektiğini belirterek istinaf etmiştir. Davalılar vekili dilekçesinde; Islah edilen değer üzerinden nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiğinden bahisle katılma yoluyla istinaf etmiştir. Dava, şufa davası sırasında davalının şufa bedelini geç alması nedeniyle uğranılan zararın başka bir deyimle munzam zararın tazmini talebinden ibarettir. Taraflar arasında daha önceden görülen şufa davasında davalıların bedelde muvazaa iddiası nedeniyle davacının şufa bedelini geç aldığından dolayı zararının tazmini nedeniyle bu davayı açmıştır....

                  UYAP Entegrasyonu