Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/25 E. – 2022/192 K. sayılı dosyası ile adı geçen kooperatif ve üyeler aleyhine tasarrufun iptali ile devri yapılan daire tapularının iptali ve TBK m.19 ve İİK m.283/1 gereği borçlu kooperatif adına tescili, olmadığı taktirde alacak talebine ilişkin dava açıldığını, davanın açılması neticesinde üyelere tahsis edilen daireler üzerine ihtiyat-i tedbir konulduğunu, yargılama safhasında müvekkil mahkemenin istediği teminatı yatıramadığından dolayı 17/02/2021 tarihli celsede konulan ihtiyat-i tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiğini, ancak davalı Nurcihan Demirin, üzerine kayıtlı olan ve mahkemece tasarrufun iptaline konu edilen Kayseri ili, Kocasinan ilçesi, Sancaktepe Mah. 446 Ada, 6 parsel üzerinde bulunan yapının 12 numaralı bağımsız bölümünü ihtiyat-i tedbirin kaldırılmasından hemen sonra davayı kaybedeceğini anladığından 28/10/2021 tarihinde diğer davalı Nihal İRKEK’e muvazaalı olarak ve alacaklı müvekkilden mal kaçırmak kastıyla devrettiğini, Kayseri...
Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu açık olup mahkemenin bu açıklığa rağmen İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelemesi isabetli değildir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Hakim açılan davayı İİK'nda düzenlenen tasarrufun iptâli olarak değerlendirmiştir. Oysa dava İİK'na değil BK'nın 18.nci maddesine dayanılarak açılmış ve bu husus özellikle vurgulanmıştır. Bu olayda davacı icra alacaklısının BK'nın 18.nci maddesine veya İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı dava açma hakkı mevcuttur. Yani hakların telâhuku sözkonusudur. Böyle bir halin kabulü için tatbiki mümkün görülen hükümlerden birisinin diğerine göre hususi hüküm mahiyetinde bulunmaması şart isede, icra takibinin sonunda açılan her davanın İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptâli davası olarak açıldığının kabulü bir çok hallerde hakların zayi edilmesine neden olabilecektir. Çünkü bu davalar özel şartlara bağlanmış, hak düşürücü sürelere tâbi kılınmıştır. Özellikle hukukî işlemlerin, icra dairelerinde ve mahkemelerdeki yargılamanın uzun sürmesi halinde sükutu hak süreleri dolmaktadır. Bu durumda alacaklının muvazaaya dayalı dava açmaktan başka çaresi de kalmamaktadır....
Davacı dava dilekçesinde özetle; miras bırakanı olan (teyzesi) Şükran Yenilmez'in yaşlılığını ve hastalıklarını fırsat bilen diğer mirasçı davacıların bir takım usulsüz işlemler ile Şükran Yenilmez'e ait taşınır ve taşınmaz malları üzerlerine geçirdiklerini ileri sürerek, miras haklarının kendisine iadesini talep etmiş, vekili vasıtasıyla verdiği 10/07/2019 günlü dilekçede de davanın muvazaaya dayalı tasarrufun iptali isteğine ilişkin bulunduğunu, dilekçe ekindeki tapu kayıtlarına konu taşınmazlar ile banka hesapları ve ziynetler bakımından miras bırakan ile davalılar arasında yapılan tasarrufların iptali ile zararının giderilmesi isteğinde bulunmuştur. Dosya arasında bulunan veraset ilamından da anlaşılacağı üzere taraflar Şükran Yenilmez'in mirasçılarıdır....
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, Yargıtay Hukuk Genel Kurul’un 25.05.2011 tarihli ve 2011/4-149 E- 2011/346K sayılı ilamı emsal gösterilerek, alacak tutarı ile sınırlı olarak tapunun iptaline gerek olmaksızın haciz ve satış yetkisi verilebilir, gerekçesi ile davacıların açmış olduğu muvazaa sebebi ile tapu iptali ve tescil davasının şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. 1- Dava, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
Aliye Hukuk Mahkemesinin 2013/163 Esas 2015/95 Karar sayılı dosyasında davanın tasarrufun iptali olarak değerlendirildiği ve Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2015/12025 Esas 2018/1166 Karar sayılı ilamı ile de bu kararın onandığı anlaşılmakla TBK 19.maddesi uyarınca muvazayaa dayalı dava olmadığı davanın ve iddianın ileri sürülüş biçimi olarak davanın İİK 277 ve devam eden maddelerince belirilen tasarrufun iptali olduğu bu davalar batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer hükmü gereği davacının sözkonusu davayı beş yıl geçtikten sonra açtığı anlaşılmakla hak düşürücü sürenin dolması sebebiyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur....
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamında özetle; Mahkemece davanın İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olup koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş ise de verilen kararın dosya içeriğine uygun düşmediği, bir davada taraflarca öne sürülen maddi olayların hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak 6100 sayılı HMK.nun 33. maddesi gereğince hakimin doğrudan görevi olduğu, 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde belirtilen tasarrufun iptali davası; borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar...
Şti. adına ve fakat kendi hesaplarına edindiği tüm malvarlığının ve 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının yani tüm nam-ı müstear tasarruflarının iik 277 vd kapsamında iptali ile davacı müvekkile cebri icra yolu ile haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. Katılma yolu ile davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince davanın esastan reddi gerekirken derdestlik sebebiyle usulden reddi kararının doğru olmadığını, davalı T11 yönünden ise pasif husumet ehliyeti olmadığından davanın reddine şeklinde karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemişlerdir. E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Asıl dava nam-ı müstear ve muvazaa nedenli tasarrufun iptali, birleşen dava nam-ı müstear ve muvazaa nedenli tasarrufun iptali ve cebr-i icra yekisi verilmesi istemine ilişkindir....
İstinaf sebepleri ile sınırlı dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; İddianın ileri sürülüş biçimine göre dava konusunun davacı eşin boşanmadan kaynaklanan tazminat ve alacaklarının tahsili amacına yönelik olması gözetildiğinde, davanın muvazaa (TBK m.19) hukuki olgusuna dayalı tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davalarında kıyasen uygulanabilecek nitelikte olan İİK'nin 281/2'nci fıkrası uyarınca iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz düzenlenmiş ise de ihtiyati tedbir kararının uyuşmazlık konusu ve mülkiyet ihtilafı olmayan taşınmaz hakkında verilmesinin mümkün bulunmaması nedeniyle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varılmakla, davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir....