DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Muvazaaya Dayalı Tasarrufun İptali (TBK. 19. madde) istemine ilişkindir....
İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekili dilekçesinde özetle; taşınmazların bedellerini ödediğini, ancak tapu devir işleminin yapılmadığını, taşınmazı satan kişinin dolandırıcı olduğunu sonradan öğrendiğini, bedelini ödediği taşınmazları davalının amca oğlu ve kaynına devrettiğini, muvazaalı tasarrufların iptal edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. III. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: 14. Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptali, olmadığı takdirde TBK'nın 19. maddesine göre tasarrufun muvazaa nedeniyle iptali talebine ilişkindir. 15. İİK'nın 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir....
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davacının aciz belgesini sunmaması sebebi ile davanın dava şartları yönünden noksan olmasına göre davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı işlemin iptali (tapu iptali) istemine ilişkindir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu açık olup mahkemece davanın İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelemesi isabetli değildir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 15/10/2020 NUMARASI : 2020/150 ESAS, 2020/194 KARAR DAVA KONUSU : Muvazaaya Dayalı Tasarrufun İptali (TBK. 19 m.) KARAR : Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK'nın 352 ve devamı maddeleri uyarınca dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili T1 03.02.2011 tanzim ve 07.10.2014 vade tarihli 22.000 TL bedelli senet ile 03.02.2011 tanzim ve 07.10.2014 vadeli 20.000 TL bedelli senete dayanarak davalı T8 hakkında Adana 12....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Hükmüne uyulan bozma ilamında, davanın İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğu, borçlu davalı ... tarafından taşınmazın diğer davalı ...’a satış tarihinin 19.06.2002, dava tarihinin ise 12.03.2009 olduğu, İİK'nin 284. maddesine göre tasarrufun iptali davalarının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılmasının öngörüldüğü, sürenin hak düşürücü süre olup, mahkemece resen nazara alınması gerektiğinden mahkemece davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığına değinilmiştir....
TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen genel muvazaa iddiasına dayanılmakla yerleşik Yargıtay uygulamaları uyarınca İİK'nun 277 vd maddeleri kıyasen uygulanacaktır ve muvazaaya dayalı olarak tasarrufun iptali talep edilmiş olmaktadır. Dolayısıyla davalı eski eşin diğer davalıya devrettiği malvarlığı yani ihtiyati tedbir konulması istenen taşınmaz uyuşmazlığın konusu değildir. Tasarrufun iptali davalarında verilecek geçici hukuki koruma kararı ihtiyati hacizdir ve şartları bulunduğu takdirde davacı, her zaman mahkemesinden İİK'nun 281/2 maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. HMK'nın 389 ve izleyen maddelerine göre uyuşmazlık konusu olmayan mal varlığı değerleri üzerine ihtiyati tedbir konulması mümkün olmadığına göre mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulması ve bu karara karşı yapılan itirazın reddedilmesi hatalı olmuştur. Davalılar vekillerinin istinaf başvuruları yerindedir ve kabulü gerekir....
Mahkemece, dava konusu olayda borcun doğumundan önce tasarrufun yapıldığı ve dosyaya aciz vesikasının sunulmaması sebebi ile tasarrufun iptali şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu açık olup mahkemenin bu açıklığa rağmen İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelemesi isabetli değildir. . Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
takip konusu alacağın 6102 Sayılı Ticaret Kanununun 680 ve devamı maddelerinde düzenlenen çeke dayalı olduğu, davacı ve davalıların tacir olduğu, davacının muvazaaya kanıt olarak sunduğu birçok fiili ve hukuki işlemin 6102 Sayılı Ticaret Kanununda düzenlendiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. i ise, davanın davalılar arasındaki muvazaalı ve alacaklılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı ileri sürülen tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 26.3.2013 tarih 2013/3101 Esas 2013/4187 Karar sayılı emsal kararı gereğince davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda dava; İ.İ.Y.'nın 277. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu davalardaki amaç; borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı bazı tasarrufların geçersiz yada iyiniyet kurallarına aykırılık ../......
Ancak; Her ne kadar dava dilekçesinin talep sonucunda İİK'nin 277. ve devamı maddelerine dayanılmış ise de; davanın konusu olarak, "muvazaa nedeniyle TBK 19. maddesi ile İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali " gösterildiği gibi, dava dilekçesi içeriğinde satış işlemlerinin danışıklı olduğu iddiasının da ileri sürüldüğü anlaşıldığından davanın terditli, yani kademeli olarak açıldığı kabul edilmelidir. İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların yalnızca icra takibine konu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. TBK'nın 19. maddesine göre, 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir....
Mevcut dosyada; verilen kesin süre içerisinde aciz vesikası sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacı vekilince istinaf dilekçesine ekli olarak 13/05/2022 tarihli aciz vesikasını dosyaya sunduğu ve dava şartı eksikliğini tamamladığı görülmüştür. Kaldı ki dava dilekçesinde dayanılan ikincil talep, tasarrufun BK'nun 19 maddesi uyarınca iptaline ilişkindir ve ilk derece mahkemesince bu talebe ilişkin hiç bir delilin toplanmadığı görülmektedir. İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile Türk Borçlar Kanunun 19. maddesinde düzenlenen muvazaa nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine bir takım karineler kabul edilmiş ancak bunun yanında bu dava türü 1- 2- 5 yıllık hak düşürücü sürelere tabi tutulmuş ayrıca alacaklıya aciz belgesi sunma gibi bir takım yükümlükler yüklenmiştir....