Dava dilekçesine ve davanın ileri sürülüş şekline bakıldığında eldeki dava TBK 19. Maddesine dayalı tasarrufun iptali davasıdır....
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre; tasarrufun iptali davalarında HMK'nun 6.maddesi gereğince genel yetki kuralının uygulanması gerektiği, somut olayda davalıların yerleşim yerinin Mahkemenin yetki çerçevesinde kalmadığı kısmen Mahkemenin kısmen ... ilçesi adresinin ... Mahkemelerin yetki alanında kaldığı, keza davalılardan yerleşim yeri Mahkemenin yetki alanında kalan davalı .....'nin ve yerleşim yeri ... ilçesi sınırlarında kalan ... vekilinin HMK'nun 19 maddesi uyarınca süresinde usulüne uygun yetki itirazında bulunduğu tasarrufun iptaline konu taşınmazın da ... ilçesi sınırlarında kaldığı bu durumda bir kısım davalıların yetki itirazının hukuka uygun olduğu usul ekonomisi bakımından davaya ... Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılmasının yerinde olacağı gerekçesiyle davaya bakmaya Mahkeme yetkili olmadığından davanın HMK'nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle yetki yönünden usulden reddine, ......
Dava dilekçesinde terditli talep olarak ise İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali ve cebri icra yetkisi tanınmasına yönelik bu talebin yerinde görülmemesi halinde TBK'nun 19. Maddesi kapsamında muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescili talebinde bulunulmaktadır. Davacı tarafın açtığı terditli davada, ilk talebin İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlemesi bulunan tasarrufun iptali talebi olması, bu talep yerinde görülmediği takdirde terditli olarak açılan TBK 19. Maddedeki muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebinin dikkate alınmasının talep edilmesi hususları dikkate alındığında dosyayla ilgili olarak inceleme yapma görev ve yetkisi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'ne aittir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu benzer üç adet olayla ilgili olarak: 2020/26 Esas, 08/07/2020 karar sayılı kararında, 2020/25 Esas, 08/07/2020 kararında, 2020/47 Esas, 18/11/2020 sayılı kararında Dairemiz ile 3....
Somut olayda mahkemece, davalı borçluların bağış işlemi yaptıklarının ispat edilememesi, tanıklardan ... ’in de araç bedelini davalı ... ve amcası ...’ den aldığını belirtmesi nedeniyle ortada davalı borçluların tarafı olduğu bir tasarruf işlemi olmadığı anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın reddine; yine davacının tasarrufun iptalini istediği davalı ...’e ait “ ... ” Plaka sayılı araçla ilgili de tasarrufun iptali koşulları oluşmadığı gerekçesiyle bu dava yönünden de davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Dosya kapsamına göre, davalılardan ...’un 19 yaşlarında bir öğrenci olduğu, düzenli bir gelirinin bulunmadığı, ailesine bağımlı olarak yaşadığı, hayatın olağan akışına aykırı olarak böyle bir kişinin ..., ... gibi piyasa değerleri yüksek olan araçları satın alamayacağı anlaşılmaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesince ise, tasarrufun iptali davalarına ilişkin olarak kanun özel bir yetki kuralı getirmemiş olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesi uyarınca bu davaların davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği, davanın ayni hakka ilişkin bir dava olmaması nedeniyle şahsi haktan kaynaklanan bu davalarda tasarrufa konu taşınmaz olsa bile taşınmazın bulunduğu yerde dava açılması mümkün olmadığı, başka bir anlatımla tasarrufun iptali davalarında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 12. maddesi hükmünün uygulanma imkanı bulunmadığı, diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 7. maddesi uyarınca birden fazla davalı aleyhine açılan davalarda, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılması mümkünse de tasarrufun iptali davalarında iptale konu edilen tasarrufun tarafları bu davalarda zorunlu dava arkadaşı olarak davalı olduğundan davalıların yetki itirazlarını birlikte ileri sürmeleri, daha açık bir ifadeyle zorunlu dava...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tasarrufun İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesine dayanan muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali talebine ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren 20.01.2017 tarih 2017/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 17. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 15.03.2018(Prş.)...
Mahkemece 19/01/2021 tarihli ara karar ile; davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; mahkemece taleplerinin ret edilmesinin bu davanın amacı ile ters düştüğünü, taleplerinin ret edilmesi durumunda davanın konusuz kalma tehlikesinin olduğunu belirterek ihtiyati haciz ve tedbir taleplerinin kabul edilmesini talep etmiştir. Talep; tasarrufun iptali davasında ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karara vaki istinaf başvurusudur. İİK'nın 281/2 maddesi gereğince "Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur." Bu tür davalarda davanın kabulü halinde takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilir. Düzenlemesi yer olmaktadır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince, muvazaa hukuksal sebebine dayalı davalılar arasında yapılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl talep ve terditli talep yönünden davaların ayrı ayrı usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna taşınmıştır. İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile, TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine bir takım karineler kabul edilmiş, ancak bunun yanında bu dava türü, İİK'nun 278 maddesinde 2 yıllık, İİK'nun 279. maddesinde 1 yıllık ve İİK'nun 284. maddesinde 5 yıllık hak düşürücü sürelere tabi tutulmuş, takibin kesinleşmiş olması, ayrıca alacaklıya aciz belgesi sunma gibi bir takım yükümlülükler yüklenmiştir....
Dava, terditli olarak açılan, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı takdirde BK'nun 19.maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Eldeki dava aile hukukundan kaynaklanan bir dava olmayıp borçlunun alacaklılarının icra takibini karşılıksız bırakmak amacı ile yaptığı tasarrufun iptaline yönelik olduğundan uyuşmazlığın bu niteliği itibarı ile aile mahkemesinin görevli olduğu söylenemez. Bu nedenle mahkemece uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ... ve .... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile sair yönler incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar ... ve ....'ye geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olarak 21/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davacı ... ve arkadaşları vekili ile Orhan Paker vekili alacaklarının ilama bağlı işçi alacağı olması nedeniyle ilk sıraya alınmamasının hatalı olduğunu (İİK.m.206); Davacı ... vekili davalı alacaklının haczinin yasal süresi içinde satış istenmemesi nedeniyle düştüğünü (İİK.m.106, 110); Davacı ... borçlu hakkında açtıkları iflas davasının sonucunun beklenmediğini ve diğer alacaklı ... tarafından açılan tasarrufun iptali davası sonucunda davalı alacaklının alacağının muvazaalı olduğunun saptandığını; Davacı ... vekili ise davalı şirketin takip dayanağı kıldığı alacak hakkında açtıkları tasarrufun iptali davasının kabul edildiğini; davalının alacağının ve temlikin muvazaaya dayandığını, bu itibarla tasarrufun müvekkilinin alacağı tutarında iptal edildiğini ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir....