Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tanımanın İptali Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Dava dilekçesinde, davacı ...'nın davalı ...'ın ...... ......sı olduğu inancıyla tanıma yoluyla ......a tescil edildiğini, tanımanın yapıldığı tarihte teknik ve tıbbi şartlar uygun olmadığı için ... testinin yapılamadığını ancak davacı ...'nın, davalı ...'...
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Tanımanın İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 297. ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımanın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; davacının davalı ...'u, 20/01/2000 yılında noter resmi senediyle tanıdığı, tanımanın iptaline ilişkin işbu davayı 11/05/2018 tarihi itibariyle açtığı, TMK'nın 300 maddesinin; "Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.''...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tanımanın İptali Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının 1995 yılında ...'dan olan küçük İfakat'i doğumundan 4 yıl sonra 12.01.2009 yılında kendi kızıymış gibi tanıdığını, bu süreçte içinde hep şüphe ile yaşayan davacının özel hastane raporlarında olası bir yalnış olduğunu tahmin ederek bu rapora inanmadığını belirterek tanımanın iptalini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 1-4721 sayılı TMK'nun 297. maddesinde; tanımanın iptali davasının anaya ve çocuğa karşı açılacağı, 426/2. maddesinde; yasal temsilcisi (annesi) ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı hükme bağlanmıştır....
in aynı kişi olduğunun tespiti ile ...'ın davacı hanesindeki nüfus kaydının iptali istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince uyuşmazlığın tanımanın iptaline ilişkin olduğu, Aile Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, Aile Mahkemesincede uyuşmazlığın mükerrer nüfus kaydından kaynaklandığı, 5490 sayılı yasanın 36.maddesinde öngörülen nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğinde olduğu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görev alınına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Somut uyuşmazlıkta küçük ... davacı tarafından tanınmak suretiyle kendi hanesinde nüfusa tescil edilmiş olup davacının küçük ...'in kendi hanesindeki nüfus kaydının iptali istemi TMK 297 maddesinde öngörülen tanımanın iptali sonuçlarını doğuracaktır. Bu durumda uyuşmazlığın Aile Mahkemesi'nce görülerek sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.'...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Dava dilekçesinde, tanımanın iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I 1-Tanımanın iptaline ilişkin başvuru vekil eliyle yapılan durumlarda vekilin vekaletnamesinde bu konuda özel yetki verilmiş olması gerektiğinden, davacı adına tanımanın iptali başvurusunda bulunan Avukat ...’in vekaletnamesinde ise özel yetki bulunmadığından bu husustaki eksikliğin giderilmesinden, 2-Küçük....’in nüfusa tesciline dayanak belgelerinin ilgili nüfus müdürlüğünden temin edilerek dosyaya konulmasından, Sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 23.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 05/03/2020 NUMARASI : 2019/695 ESAS - 2020/144 KARAR DAVA KONUSU : Tanıma İşleminin Hükümsüzlüğünün Tespiti KARAR : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı, istinaf başvurusunda bulunulmakla, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355. maddesi gereğince; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI İLE YARGILAMA SÜRECİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; T5 tarafından 10/09/1999 doğumlu T8 tanınmasına yönelik İzmir 17.Noterliği'nin 04/10/1999 tarihli 24561 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde tanıma senedi ile yapılan tanıma işlemi kesin hükümsüz olduğunu, bu hususun mahkemece tespit edilmesi gerektiğini, tanıma işleminin kanunen geçerli bir tanıma olmadığını, tanımanın hukuki sonuçlarını doğurabilmesi için geçerlilik şartlarının mevcut olması gerektiğini, geçerlilik şartlarının eksik olması durumunda tanımanın gerçekleşemeyeceğini, ana rahmine düşme ve...
Asliye Hukuk Mahkemesince görülen 2002/823 Esas sayılı davada tanımanın iptalini istediğini ancak yargılama sırasında murisin vefat ettiğini ileri sürerek tanımanın iptalini istemiş, Mahkemece, tanımanın iptali için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 297 ve devamı maddelerinde düzenlenen ilgili tarafından çocuk ve anne aleyhine açılan tanımanın iptali davasıdır. Dairemizce getirtilerek dosya arasına alınan tanıyan ... ... tarafından açılan ve ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince görülen 2002/823 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinden; davacının yargılama devam ederken öldüğü, davacının bütün mirasçıları davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanmadan, yargılamaya katılan bir mirasçının davayı takip etmediğinden bahisle mahkemece dosyanın işlemden kaldırıldığı ve akabinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın taraflara tebliğe çıkarılmadığı anlaşılmıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, çocuğun gerçek babası olmadığını, gerçek babanın başka birisi olduğunu beyan ettiğini ancak, davacının tanımanın iptaline ilişkin davasında yanılma, aldatma ve korkutma sebeplerine ilişkin iddiasının bulunmadığı kendi iradesiyle tanıdığı, tanımanın 07.03.2013 tarihinde gerçekleştiği, davanın tanımanın üzerinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. İstinaf Sebepleri Davacı vekili tüm yönleriyle istinaf talebinde bulunmuştur. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "......
T.. tarafından 20.01.2012 tarihli tanıma senedi ile tanındığı, davalının, küçüğün babası olup olmadığı konusunda şüphelerin bulunduğu belirtilerek davalı tarafından yapılan tanımanın iptaline karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece yapılan DNA incelemesi sonucunda davalının küçük Seher’in babası olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 297.maddesinde; “Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır.” hükmü düzenlenmiştir. Yine aynı Yasanın 298.maddesinde; “Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet Savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler. Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.” hükmüne yer verilmiştir....
Dava,Türk Medeni Kanunu'nun 297 ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımanın iptali istemine ilişkindir. Aynı kanunun 300. maddesi “Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.” hükmünü içermektedir. Davacı Türk Medeni Kanunu'nun 300/2 maddesi kapsamında ilgili sıfatı ile dava açmış kişidir. Dava hakkı, tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer....