"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.03.2007 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.12.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, 1175 ada 102 parsel numaralı taşınmazda bulunan 3 numaralı bağımsız bölümü 24.05.2009 tarihinde düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, bedelini ödediğini, kullanımında olduğunu belirterek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı, satış vaadi sözleşmesine konu binanın kaçak ve ruhsatsız olduğunu, kat mülkiyeti ya da kat irtifakı bulunmadığından sözleşmenin geçerli olmadığını, davanın reddini savunmuştur....
Bankası A.Ş vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili tarafından asıl davada, davalı ... ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, taşınmaz üzerinde bulunan davalı ... Bankası Galeria şubesine ait ipoteğin ödemesine rağmen bu davalının ipoteği kaldırmadığı, taşınmaz davalı ... üzerinde gözüktüğü için başka hacizlerin de konulduğu belirterek taşınmazın kendi adına tescili ile davalı ... Bankasına ait ipotek ile diğer hacizlerin terkini talep etmiş, davalı ... varlık yönetiminin yerini aldığı T.Tütüncüler Bankası ... tarafından davaya cevap ile birlikte açılan karşılık davada ise davacı ... ile davalı ... arasında taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmasına ilişkin tasarrufun İİK’nın 277 ve devamı maddelerine göre iptaline karar verilmesi talep edilmiştir....
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda taraflar arasında adi şekilde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı; satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olması nedeni ile söz konusu sözleşmeye dayanılarak fer'i nitelikteki cezai şart hükmüne göre gecikme bedeli talep edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay .... Hukuk Dairesi'nin Esas No: ..., Karar no: .... ve 05/12/2018 tarihli kararı ile davaya dayanak yapılan sözleşmenin geçerli olduğu gerekçesi ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı doğrultusunda uyuşmazlık değerlendirilmiştir. Dosyaya sunulan 05/10/2020 tarihli bilirkişi Prof. Dr. ..., Dç....
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu satış vaadi sözleşmesinin vekalet yoluyla yapılmış olduğunu, vekalet yoluyla yapılan satış vaadi sözleşmesinden doğacak uyumsuzluklarda husumetin vekile değil vekil edilen kişiye yöneltilmesi gerektiğini, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, esas yönünden ise müvekkili ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin dava dilekçesinde beyan edildiği şekilde olmadığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 04/10/2012 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden önce başladığını, diğer arsa sahibi Mümin Maktav ile müvekkili şirket arasında ... 30....
Mahkemece, satış vaadi sözleşmesine konu 408 ada 39 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucunda 5804 ada 1 parsel numarasını aldığı, ancak davacı tarafın bu parselde herhangi bir zilyetliğinin bulunmayıp on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, 5284 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise satış vaadi sözleşmesine konu edilen taşınmazdan gelmediği gerekçesiyle davanın 5284 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine, 5284 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise esastan reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....
imzalanmış bulunan 18.05.1998 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer almadığı halde inşa ettiği binaya ısı yalıtım işi yaptığı iddiası ile alacak talebinde bulunmuş ve mahkemece bu talep kısmen kabul edilmiş ise de, yapılan imalât tüm binayı ilgilendirmekte olup bundan yüklenicinin de yararlanacağının tabiî bulunmasına ve somut olarak sırf davacının bağımsız bölümü için yapılmış yararlı bir işten bahsedilemeyeceğinden karşı davanın reddi yerine yorumda hataya düşülerek yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır....
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....
K A R A R Davacı, davalı inşaat şirketinden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle daire aldığını, sözleşmeye göre taşınmazın satış bedelinden 13.000TL'lik kısmı peşin olarak davalı şirkete ödediğini, kalan kısma ilişkin davalı bankadan bağlı kredi kullandığını, taşınmazların 31.10.2011 tarihine kadar teslim edilmesi gerekirken tesliminin gerçekleşmediğini belirterek, davalı inşaat şirketi ile yapılan taşınmaz satış sözleşmesi ile davalı banka ile yapılan kredi sözleşmesinin feshine, davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, kredi sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya ödenen kredi taksit toplamı 12.153,36 TL, alınan kredi nedeniyle ödenen ipotek tescil ve fek ücreti 200,00 TL, dask bedeli 146,29 TL, sigorta bedeli 120,72 TL, tapu harcı 1.380,00 TL, emlak vergisi 13,00TL, gecikme tazminatı zararı 2.000 TL, tespit masrafları 438,00TL olmak üzere toplam 29.731,37 TL'nin faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir....
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Somut olayda da, davada dayanılan 23.12.1991 tarihli satış vaadi sözleşmesinde satışı vaat olunan taşınmazların bedelinin davalıların murisi tarafından alındığı ve taşınmazların zilyetliğinin vaat alacaklısı davacıya devredildiği yazılıdır. Dolayısıyla, zamanaşımı savunması yukarıda belirtilen Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından değerlendirilemez....