Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, asıl davada, sözleşmenin geriye etkili olacak şekilde feshi ile 14 numaralı parsel dışındaki diğer parsellerin davalı adına kayıtlı tapularının iptali ile üzerindeki ipotek şerhi ile birlikte payları oranında davacılar adına tesciline, taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına, eksik işler bedeli ve geç teslim tazminatı olarak 150.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline dair verilen karar, davacılar vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 07.11.2013 tarih ve 4421 E., 6879 K. sayılı ilamıyla, taşınmazların tapu kayıtları üzerindeki hacizlerin ve ipoteklerin kaldırılması talebi, davada taraf olmayan haciz şerhi sahipleri ile lehine ipotek tesis edilen .... A.Ş'nin menfaatini ilgilendirdiğinden, dava konusu taşınmazların tapu kaydında yer alan hacizlerin konulduğu icra dosyaları getirtilerek, davalı payı üzerindeki halen devam eden terkin edilmemiş haciz sahipleri tespit edilerek bu şahıslara ve yine terkin edilmemiş ise lehine ipotek tesis edilen .... A.Ş.'...

    Borçlar Kanununun 255. ve bunun paralelinde olan 277. maddesi gereğince bir taşınmaz kira sözleşmesinin tapu siciline şerh verilmesi hususunda iki taraf sözleşme yapabilir. Bu sözleşme kira sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme olup, kira sözleşmesi içinde veya ondan ayrı olarak düzenlenebilir. Türk Medeni Kanununun 1009. maddesi düzenlemesi ile de tapu kütüğüne şerh edilebilecek kişisel haklar arasında kira sözleşmesinden kaynaklanan kiracılık hakkı da sayılmıştır. Şerh anlaşmasını içeren bir sözleşmenin tapuya ne şekilde yazılacağı hususunda Tapu Sicil Tüzüğündeki düzenlemelere de bakılmalıdır. Tapu Sicil Tüzüğünün 55/d maddesinde de şerh için kira sözleşmesinin sunulması yeterli görülmüştür. Hemen belirtmek gerekir ki, şerh anlaşması kira sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş ise bu sözleşmenin de ibrazı gereklidir. Tüzükte şerh için kişisel hak sahibi ya da kayıt malikinin başvurusu açısından özel bir düzenleme getirilmemiş, kiracıya yetki verilmesi koşulu da aranmamıştır....

      Noterliğinin 29/07/2016 tarih, 22092 yevmiye nolu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın alındığını, sözleşmenin 01/08/2016 tarihinde tapuya şerh edildiğini, satış vaadi şerhinden sonra 01/11/2018 tarihinde taşınmaz üzerine haciz şerhi konulduğunu, Mersin 6. İcra Müdürlüğünün 2018/10496 Esas sayılı dosyası üzerinden 15/03/2019 tarihli dilekçeyle haciz kaldırma talebinde bulunduklarını, ancak bu taleplerinin reddedildiğini ve bu kararın kaldırılması gerektiğini, ayrıca bu hususla ilgili olarak tapu iptal ve tescil davası da açtıklarını, bu haczin müvekkilini bağlamadığını beyan ederek, davasının kabulü ile haczedilen taşınmazın üzerindeki haciz şerhinin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin iddialarının hukuken geçerliliğinin olmadığını, icra müdürlüğünün kararının yerinde olduğunu, satış vaadi sözleşmesinin haciz işlemlerine engel teşkil etmeyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir....

      İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıdır şerhi, alım-satım için engel teşkil etmese de uygulamada hiç kimse "davalıdır şerhi" olan bir gayrimenkulü satın almak istemeyeceğinden sonuç itibariyle "davalıdır şerhinin konulması" kesin olarak kaldırılmasına karar verilen ihtiyati tedbir kararının teminatsız şekilde geri gelmesini ifade etmekte olup İstanbul BAM 7. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 2021/3487 Esas - 2021/2741 Karar sayılı ilamını etkisiz kıldığını, davalıdır şerhi" konulmasının hukuka açıkça aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle istinaf talebinin kabulü ile "davalıdır" şerhi konmasına ilişkin itirazının reddine ilişkin 11.01.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasını ve "davalıdır" şerhine itirazının kabulünü karar verilmesini talep etmiştir....

      Kat 430 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, davalı şirkete toplamda 87.000 $ ödediğini, sözleşmenin II/3 maddesi gereği, taşınmazın teslim tarihi Eylül 2017 olup, inşaat iş bu dava tarihi itibariyle dahi KABA İNŞAAT halinde olduğunu, davalı firmanın temerrüde düştüğünü belirterek, "İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, Esenyurt Köyü, 1440 ada, 15 parsel, A3 Blok 430 no.lu bağımsız bölüm"ün tapu kaydına TEMİNATSIZ OLARAK ihtiyati tedbir şerhi konulmasını aksi halde "davalıdır şerhi" konulmasını, 87.000 USD ile sınırlı olmak üzere davalının menkul, gayrimenkul ve 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını, İİK M. 257 hükmü mucibince ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir....

      DELİLLER : Tapu Kaydı, Belediye İmar Dosyası, Satış Sözleşmesi, Yetki Belgesi, Her türlü Delil DOSYADA YER ALAN DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Dava taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kapsamında tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde satış bedelinin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahlisi istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın tapu kaydı celp edilmiş olup 5 nolu bağımsız bölümün davalı T4 adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır....

      Davalı-karşı davacı kiracı, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde, sözleşmenin tapuya şerh edileceğinin kararlaştırıldığını, bu şerhin 06/06/2012 tarihinde tapu kaydına işlendiğini, sözleşmenin şerhini sözleşmenin her iki tarafının da isteyebileceğini, asıl sözleşme şekle bağlı olmadığından kira sözleşmesinin tali koşulu olan şerhin de şekle tabi olmadığını beyanla davanın reddi istemiş; karşı davada ise, davacının bu davayı açmakla kira sözleşmesini tescil yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve getirmeyeceğinin anlaşıldığını, kiraya verenin tescil yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde kiracının bu yükümlülüğün ifası için dava açabileceğini, her ne kadar kira sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa da asıl davanın kabulü halinde şerh anlaşmasının sonuçlarının ortadan kaldırılmış olacağını belirterek kira sözleşmesinin taşınmaza hükmen şerh edilmesini talep etmiştir....

        HMK'nın ihtiyati tedbiri düzenleyen hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davanın konusunun açıkça tapu iptal ve tescil davası olmaması, sözleşmenin geçerliliğinin ve inşaatın yapılıp yapılmayacağına ilişkin tespit davası olması ve de inşaatın yapılmayacağının anlaşılması halinde alacak talebinde bulunulması nedeniyle ihtiyati tedbirin koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin, ihtiyati tedbirin reddi kararında isabetli bir karar verdiği görülmektedir. Davacı vekilinin, davaya konu olan taşınmazın tapu siciline davalıdır şerhi işlenmesine ilişkin talebi aslında ; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (TMK), tapu siciline (TMK m. 997- 1027) tescil edilmesi düzenlenen şerhlerden (TMK m. 1009- 1011), çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararlarının tapu kütüğüne şerh edilmesidir....

        Dava, satış vaadi sözleşmesinin tapu kaydına şerhi isteğine ilişkindir. Bilindiği gibi satış vaadi sözleşmelerinin Tapu Kanununun 26/5 maddesi, Noterlik Kanununun 44/B maddesi uyarınca noterler tarafından düzenlenmeleri koşuluyla tapu kaydına şerhi mümkündür. Ayrıca Türk Medeni Kanununun 1009. maddesinde tapu kaydına şerh edilecek kişisel haklar arasında satış vaadi sözleşmesi de gösterilmiştir. Satış vaadi sözleşmeleri biçimine uygun olarak düzenlendikten sonra yukarıda değinilen yasal düzenlemeler uyarınca tapu kaydına şerhi idari yoldan mümkün olmadığı takdirde sözleşme alacaklısı, sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkı kuvvetlendirmek ve üçüncü kişilere karşı bu hakkı ileri sürebilmek için mahkemeden dava yoluyla şerh isteğinde bulunabilir. Ancak bu davasını şerhin kaydına işleneceği kayıt maliklerine de yöneltmelidir....

          -MUHALEFET ŞERHİ- Taşınmaz mülkiyeti edinme tapu sicili ile mümkündür. Tapu sicili herkese açıktır. İlgili herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfa ve belgelerin kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini tapu memurundan isteyebilir. Tapu kütüğüne yapılmış her tescil, bir ayni hakkı karşılar. Geçerli bir tescil, sicil dışı meydana gelen bir değişiklik sonucu sonradan yolsuz tescil haline gelebilir. Bu durumda bile iyiniyetli üçüncü kişiler bakımından, tescilin olumlu hükmü uygulanır.Yani, iyiniyetli üçüncü kişilerin böyle bir tescile güvenerek kazandıkları ayni haklar korunur.(...m.1023) Üçüncü kişinin yolsuz kayda dayanarak ayni hak kazanımının korunabilmesi için tescilin yolsuzluğunu bilmemesi veya bilebilecek durumda olmaması gerekir. Bu bağlamda, üçüncü kişilerin Medeni Kanun’un 3. maddesi çerçevesinde iyiniyetli olması esastır....

            UYAP Entegrasyonu