Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu nedenle davalı şirketin ortakları arasındaki pay devri de sözleşmenin 16. (XVI.) maddesine göre fesih nedenidir. Davacı tarafın onayını almadan davalı şirketin ortakları arasındaki pay devri nedeniyle davacı tarafça sözleşme feshedildiğinden, davacı şirket fesihte haklıdır. Yapılan pay devrinin daha sonra eski hale döndürülmüş olması sözleşmenin feshini ve davacının haklılığını etkilemez. Hakemlerce bu devrin ve sözleşmenin 15.8. maddesi yanlış değerlendirilerek davacı şirketin fesihte kusurlu kabul edilmesi doğru olmamıştır. 3-Hakem Heyeti adli mercilerin üzerinde yetkili bir mercii olmadıkları gerekçesiyle itirazın iptâli ve icra inkâr tazminatı istemleri bakımından karar verme yetkilerinin olmadığını belirterek, açılan davayı alacak olarak değerlendirmişler, bu şekilde karar oluşturmuşlardır....

    Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir. Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. Distribütörlük sözleşmesinin borcun iç ve dış üstlenilmesi doğrultusunda devri ileri sürülmüşse de davacı hukuki tavsif hususunda yanılmıştır. Zira borcun iç ve dış üstlenilmesi, münferit bir borcu konu alır, örneği cari bir sözleşme gereği taraflardan birinin diğer tarafa mal/hizmet vermesi nedeniyle karşı taraf pasifinde oluşan artışın, yani “borcun” iç yahut dış üstlenilmesinden bahsedilebilir; yoksa sözleşme nedeniyle (mevcut ve muhtemel) tüm hak ve borçların üstlenilmesinden değil; sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve borçların devri ise ancak 6098 sayılı Yasanın 205 inci maddesi doğrultusunda sözleşmenin devri marifetiyle gerçekleşebilir....

      İle imzalanan 01.07. 2010 tarihli sözleşmenin 28.1 maddesinde "Bayi işbu sözleşmeyi veya sözleşmeden doğan hak ve alacaklarını kısmen veya tamamen doğrudan veya dolaylı olarak, önceden TTNET' in yazılı onayını almadan, hiçbir suretle üçüncü kişilere devredemez" şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu sözleşme hükümleri uyarınca, alacağın devrinin yasaklandığı, buna göre devir yasağı nedeniyle davalılara karşı temlikin ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle kurulan hüküm isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, sözleşmelerde yasaklanan hususun alacağın temliki değil, sözleşmenin devri olduğunu ileri sürmüştür. TBK'nın 205. maddesi uyarınca sözleşmenin devri; devreden, devralan ve sözleşmede kalan tarafından imzalanması gereken üçlü bir sözleşme ilişkisi olup önceden sözleşmenin devrinin yasaklanmasında pratik bir yarar da yoktur....

      Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. Anonim ortaklık payı bünyesinde çeşitli alacak hakları bulundurmaktadır. İşbu alacak haklarının devredilmesi eğer pay senede bağlanmamışsa, ancak Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen alacağın temliki vasıtasıyla gerçekleşebilir. Alacağın temliki de yazılı şekilde yapılır. Bedeli hiç ödenmemiş veya kısmen ödenmiş çıplak payın devrinin hukuki niteliği bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devrinden faklıdır. Zira, bedelinin tamamı ödenmiş pay tali yükümleri bir yana bırakacak olursak, pay sahibi açısından herhangi bir malvarlıksal borç içermediğinden sahip olduğu alacak hakkı niteliğindeki haklarından ötürü devri alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşecektir. Oysa, bedeli tam olarak ödenmemiş pay için aynı şeyi söylemek mümkün değildir....

      Yerseli arasında imzalandığı, sözleşme nedeniyle verilecek taşınmazın hisse tapusunun 23.07.2015 tarihinde sözleşmenin tarafı olan davacı ... Yerseli'nin duruşmada yer alan beyanına göre bilgi ve muvafakati dahilinde davacının eşi Meryem Yerseli adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu husus tarafların da kabulünde olup, ihtilafsızdır. 6098 sayılı TBK.nun 205.maddesinde sözleşmenin devri hususu düzenlenmiş olup, 2.fıkrada sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşmanın da sözleşmenin devri hükümlerine tabi olduğu, 3.fıkrasında ise sözleşmenin devrinin geçerliliğinin devredilen sözleşmenin şekline bağlı olduğu gösterilmiştir....

        Davalı tarafça her ne kadar sözleşmeye itiraz edilmiş ise de; sözleşmenin son sayfasındaki imza davalıya ait olduğu gibi sözleşme hükümleri de taraflarca yerine getirilmiş olup, sözleşme karşılıklı olarak aynen ifa edildiğinden davalı savunmasına itibar edilmemiş, sözleşmenin geçerli olduğu sonucuna varılmakla, ... tarihli sözleşmenin ... maddesinde belirtilen ...-TL alacağın sözleşmeye göre muacceliyet tarihi olan ... den takip tarihi olan ...'e kadar işlemiş olan ...-TL faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerektiği sonucuna varılmakla, davanın kısmen kabulü ile davalının Antalya ... icra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline takibin ...-TL asıl alacak, ...-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam ...-TL alacak üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, haksız itiraz edilen ......

          Sözleşmenin feshine ilişkin mahkeme kararı bulunmamaktadır. Bu kuralın istisnası, taraf iradelerinin sözleşmenin feshi konusunda uyuşmasıdır. Bu davanın açılmasına kadar tarafların iradelerinin sözleşmenin feshi konusunda da uyuşmadığı görülmektedir. Davacı yüklenici şirket bu davadaki kâr kaybı ve iş bedeli istemleriyle sözleşmenin feshini kabul etmiş sayılır. Bu davanın açılmasıyla yüklenici şirket ile iş sahibi Belediye yönünden sözleşmenin feshi konusunda iradeler birleşmiştir. Ancak sözleşmenin feshedilmiş sayılması için, sözleşmede imzası bulunan ve davanın tarafı olmayan gerçek kişilerin de fesih iradesine katılmaları gerekir....

            Davalı vekili, davanın aktif ve pasif husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı taraf 07.12.2013 tarihli sözleşmeye dayanarak alacak talebinde bulunmuşsa da, sözleşmenin geçersiz olduğunu zira sözleşmeyi şirket adına imzalayan ...'in şirket hisselerini tek başına devretmeye yetkili olmadığını, şirket hisselerinin devri, 16.12.2013 tarihinde noterde gerçekleştirilen limited şirket pay devri sözleşmesiyle gerçekleştirildiğinden daha önce yapılan 07.12.2013 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu, 16.12.2013 tarihli sözleşmede alıcının, şirketi, bütün hukuki ve mali yükleriyle birlikte almayı kabul ettiğini bu nedenle müvekkilinin devirden önceki borçlardan sorumlu olmadığını, 16.12.2013 tarihli noter senedinin sahteliği ispat edilinceye kadar davacılar aleyhine kesin delil niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.06.2013 gününde verilen dilekçe ile miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 13.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, 103 ada 44, 45 ve 56 sayılı parselde kayıtlı taşınmazların, davacı müvekkili tarafından bedeli noterden yapılan sözleşme ile kendilerine ödenmek sureti ile davalı kardeşlerinden satın alındığını, bir araya gelemediklerinden tapuda devir ve intikal işlemlerini yaptıramadıklarını, davalılar ... ve ...'ın ... 7....

                Taraflar arasındaki 19.03.2014 tarihli devir sözleşmesinin imzalandığında, sözleşmenin teminat olarak davalıya dava konusu bononun verildiğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan bononun teminat olarak verildiği mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda sözleşmenin gerçekleşmediği dikkate alındığında, teminat bonosunun davalının alacağı miktar kadar geçerli olacağından, davalının davacıdan olan alacak miktarı belirlenerek bir karar verilmek gerekirken, bononun sözleşmede hüküm olmadığı halde cezai şart olarak değerlendirilip davanın reddi doğru değildir. Açıklanan nedenle hükmün bozulması gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun onama kararına katılamıyorum....

                  UYAP Entegrasyonu