TMK 282 maddesine göre soy bağının kurulmasında çocukla ana baba arasında ya kan bağının bulunması, ya da evlat edinme ilişkisinin kurulması gerekir. Ana ile çocuk arasında soy bağı doğumla kurulur. Baba ile çocuk arasındaki soy bağı ise babanın ana ile evlenmesi, çocuğu tanıması veya hakim hükmü ile kurulur. Çocukla ana arasındaki soy bağının kurulabilmesi için çocuğun ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğrulduğunun tespit edilmesi yeterlidir. Kadının evli olup olmaması soy bağının kurulması için önemli değildir. TMK 285.maddesi babalık karinesini düzenlemiş olup, babalık karinesinin çürütülmesi, soy bağının reddi davası ile mümkündür. Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davalarının konusudur....
TMK'nın 286 ve 291.maddelerinde soy bağının reddi davasını açabilecek kişilerin sınırlı olarak belirtildiği, davacının soy bağının reddi davası açma konusunda aktif dava ehliyeti olmadığı anlaşılmakla, mahkemece kararda yazılı nedenlerle aktif husumet ehliyeti bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından (Yargıtay 2.H.D. 2011/12448 E.-2012/25975 K.sayılı ilamı), bu durumda davacı vekilinin vekaletnamesinde soy bağı davası açmak konusunda özel yetki bulunmasının da aranmayacağı gözetilerek, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Buna göre, davalının bağıştan rücu için ayrı bir dava açmasına gerek olmadığı, bunu süresinde verdiği cevap dilekçesi ile defi olarak da ileri sürebileceği, hal böyle olunca davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile defi olarak ileri sürülen bağıştan rücu iddiasının değerlendirilmesinde isabetsizlik olmadığı gibi soy bağının reddi davasının davalı tarafça 27/10/2020 tarihinde açıldığı, soy bağının reddi davasındaki iddianın sabit olup olmamasının, bağışlamanın geri alınması koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında belirleyici olacağı, bu nedenle 1 yıllık hak düşürücü sürenin soy bağının reddi davasının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı, hal böyle olunca davalının bağışlamadan rücu definin hak düşürücü süre içerisinde ileri sürüldüğü, soy bağının reddi davasında verilen karar ile davacının henüz evlilik birliği sonlanmadan başka bir erkek ile birlikte yaşamak sureti ile sadakatsizlik yaptığının sabit olması sebebi ile bağışlamadan rücu koşullarının oluştuğu, bu gerekçe...
Aile Mahkemesi'nin 2014/655 E. sayılı dosyasında Mete Selvi ve Aslı Selvi’nin Ahmet Selvi’nin çocukları olmadığı iddiası ile soy bağının reddi davası açıldığı, soy bağının reddi davası tapuda ki maliklerde değişiklik yaratacağını, mülkiyet hakkının değişmesi ihtimal dâhilinde olduğundan soy bağının reddi davasının sonucunun beklenmesi gerektiği yönünde 16.12.2015 tarihli dilekçelerinde talepte bulunmalarına rağmen bu güne kadar bu konuda hiçbir ara kararı tesis edilmediğini, soy bağının reddi davasının kabul ile sonuçlanması durumunda diğer davalılar Mete Selvi ve Aslı Selvi’nin mirasçılık hakları sona ereceği, onların miras payları müteveffa Ahmet Selvi’nin annesi ve kardeşlerine intikal edeceği, mülkiyet hakkının değişmesi ihtimal dâhilinde olduğundan soy bağının reddi davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, hem T7 hem de Bayram Selvi davalı olarak gösterildiği ve paylaşımın bu şekilde yapıldığı, oysaki T7 vefat etmiş olup buna göre çocuklarına pay dağıtımı yapıldığını, açıklanan...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulüne, dava konusu çocuk Çakır'ın babasının davacı olmadığının tespitine küçük ile davacının arasındaki soy bağının reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Kayyım yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulünü istinaf etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava soy bağının reddi isteminden ibarettir. Tüm dosya kapsamına, Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı'nın 01/02/2023 tarih 2023/3103- 398 sayılı DNA raporu içeriğine göre davaya konu küçük Çakır'ın davacının çocuğu olmadığı, davanın çocuğun doğumundan itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürede açıldığı, erkeğin kadının başka bir erkekle cinsel ilişkisini, hamile kalması gibi olguları daha önceden öğrendiğinin iddia ve ispat edilmediği, davanın kabulünün doğru olduğu anlaşılmakla kayyımın istinafının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın yetkili mahkemede açılmadığını, soy bağı belirlenmeden açılan nüfus kaydı terkini davasının birlikte açılması durumunda Aile mahkemelerinin yetkili olduğunu aksi takdirde yetkisiz olduğunu, müvekkili ile davacının kardeş olduklarını ancak davacı tarafın kardeş olmadıklarını iddia ettiğini, sadece nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası tek başına baba ve çocuk arasındaki soy bağı ilişkisini ortadan kaldırmayacağını bu nedenle açılan davanın reddi gerektiğni, soy bağının reddi davasında babanın birinci derece mirasçılarının dava açma yetkisinin ancak babanın dava açma süresi içerisinde vefatı halinde mümkün olduğunu, davacının bu davayı açmasına olanak olmadığını, hukuki menfaatinin de bulunmadığını, babanın ölümünden 34 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olup paylaşılacak bir mirasın da mevcut olmadığını, iki durumda da dava için yasada belirtilen hak düşürücü sürelerin de sona erdiğini, davanın reddine karar verilmesini...
ın kızı olan torunu davalı ...’in kaldığını, mirasbırakanın terekesindeki taşınmazların mirasçılar arasında paylaştırıldığını, sonradan davalı ...’in biyolojik babasının başka biri olduğunun ortaya çıktığını, bu hususun DNA raporu ile ispatlandığını, açtıkları soy bağının reddi davasının kabulüne karar verildiğini, bu nedenle ...'in mirasçı olmadığını, davalı ...’in yaşı küçük olduğundan malları diğer davalı annesinin idare ettiğini ve bir kısım taşınmazları kendi adına tescil ettirdiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ve miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir. Davalılar, soybağının reddine ilişkin verilen kararın kesinleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece " soy bağının reddi davasının redle sonuçlanıp kararın kesinleştiği, davalının mirasçılığının sürdüğü’’ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
DAVA TÜRÜ : Soy Bağının Reddi KARAR Davacı ... ile davalı ...'a ait boşanma dava dosyasının getirtilerek dosyaya konulmasından sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 05.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 25/10/2019 NUMARASI : 2017/459 ESAS 2019/684 KARAR DAVA KONUSU : Babalık (Soybağının Reddi) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; 2013 yılında boşandıklarını, davalının başka bir erkekle birlikteliğinden Ali ve Kenan isimli dünyaya gelen ikiz çocukların nüfusta üzerine kaydolduğunu, bu konuda savcılığa şikayetçi olduğunu, yeni eşi ile bu konuda sorun yaşadığını, soy bağının reddi ile birlikte 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Cevap dilekçesi: Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, soy bağının reddi isteğine ilişkin bulunduğundan, 2797 sayılı Yargıtay K.nun 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi 2.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına gönderilmesine, 11.9.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi....