Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilirkişinin tespiti bu olmakla birlikte araç satış bedeline karşılık olmak üzere davalı tarafından düzenlenen ve aslı davacı vekili tarafından mahkeme kasasında saklanmak üzere teslim edilen bono incelendiğinde, bu bononun araç satış işlemi nedeniyle oluşan davalı borcunun ödenmesi amacıyla davacıya verildiği, 04/05/2017 tarihli araç satış sözleşmesinin 2.sayfasında bononun bütün unsurları belirtilmiş olup bu unsurların davacı tarafından dosyamıza teslim edilen bono ile tamamen uyuştuğu görülmüş, bono aslı halen davacının elinde olduğu için bono bedelinin ödenmediği, bu durumda araç devir sözleşmesi nedeniyle davalının üzerine düşen ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacı tarafından düzenlenen ve 09/10/2020 tarihinde tebliğ edilen ihtara rağmen davalının araç satış bedelini helen de ödemediği gibi, aracı da davacıya iade etmediği için davacı yönünden araç satış sözleşmesinin iptali koşullarının gerçekleştiği, bedeli ödenmediği halde davalı adına trafikte tescili yapılan araçla...

    Taraflar arasındaki alacak, araç satış sözleşmesinin feshi, mülkiyetin tespiti ve tescili davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı şirket kayyımı, davacı şirket ile davalı arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesine konu aracın kira borçlarının ödenmemesi üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, davalının aracın kati satış sözleşmesi ile devredildiğinden bahisle borcun olmadığını ileri sürdüğünü, kanuna aykırı olarak süresinden önce yapılmış olan araç satışının geçersiz olduğunu belirterek 27.000 kira borcunun davalıdan tahsiline, araç satışının iptali ile davacı şirket adına aracın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak, araç satış sözleşmesinin feshi, mülkiyetin tespiti ve tescili davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 19/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        nin 26.8.1998 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile anılan taşınmaz üzerindeki iki daireyi diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla oğulları olan davacı ... ile davalı ...'a devrettiğini, satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğunu belirterek muris ile davalı ... arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin iptali ile taşınmazın 146/175 hissesinin mirasçıların miras hisseleri oranında adlarına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.05.2005 ve birleşen dosyada 02.09.2005 gününde verilen dilekçeler ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil, menfi tespit, mülkiyetin iadesi, davalı-davacı tarafından birleşen dosyada verilen 19.09.2005 günlü dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin iptali ve 30.05.2005 tarihli karşı davada ise tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacı ... tarafından açılan davanın kısmen kabulüne, satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil isteğinin reddine, menfi tespit ve mülkiyetin iadesi isteminin kabulüne, karşı davanın reddine, satış vaadi sözleşmesinin iptaline dair verilen 01.10.2007 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ..., duruşmasız olarak davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21.10.2008 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı....

            Mahkemece, dayanılan sözleşme geçerli olsa da satış vaadi sözleşmesinin borçlusu kayıt maliki olmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Davada 12.11.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanılarak mülkiyet aktarımı isteminde bulunulmuştur. Eldeki davanın dayanağı Türk Medeni Kanununun 716. maddesidir. Gerçekten anılan hükme göre mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukuki sebebe dayanılarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan bir kimse malikin kaçınması halinde hakimden mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir. Buna uygulamada ferağa icbar suretiyle tescil talebi de denilmektedir. Yasa hükmünde sözü edilen “malik” ise taşınmazın o andaki kayden maliki olan kimsededir. Kısaca satış vaadi sözleşmelerinin konusu 1644 ada 14 sayılı parseldeki ...’ın payı olduğundan mülkiyet aktarımı istemine ilişkin davanın kayıt maliki olan bu kişiye yöneltilmesi gerekir....

              Davacı tarafın, işlemiş faiz talepleri yönünden yapılan incelemede ise; düzenleme şeklinde mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla araç satış sözleşmesinin 8. Maddesinde senetlerin vadesinde ödenmemesi halinde tüm borcun muaccel olacağı kararlaştırılmış, buna ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki işlemiş faize ilişkin miktarlar hükme esas alınmıştır. ... tarihli düzenleme şeklinde mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla araç satış sözleşmesinin taraflarının davacı ve davalı şirket olduğu, davalı ...'in şirket yetkilisi olarak sözleşmede imzasının bulunduğu ayrıca sorumluluğuna ilişkin kayıt ve imzanın olmadığı görülmüştür....

                Mahkemece, taşınmaz üzerinde malik hanesinde yer alan Mehmet oğlu İsmail isminin yazması, soy isim olmadığından soy isim tashihi yapılmadan intikal yaptırma olanağının bulunmamasının idari bir işlem olup yargısal bir işlem olmadığı, veraset intikal işlemlerinin yapılmaması veya idari nedenlerle yapılamamasının iştirak halinde mülkiyetin çözülemeyeceği anlamına gelmeyeceği, iştirak halinde mülkiyetin çözümü için on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi veya izale-i şuyu yoluyla ortaklığının giderilmesi istenip bu dosyada soy isim tashihi davası açılarak bekletici mesele yapılıp iştirak halinde mülkiyetin çözümlenebileceği, bu nedenlerle gayri menkul satış vadi sözleşmesinin ifa olanağının mevcut olduğu ve on yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....

                  Mahkeme hükmü ile tapu iptali ve tescile karar verilmekle satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 1983 tarihi itibariyle mülkiyetin eski kayıt malikinde olmayıp yeni maliki geçtiğinin tespiti de yapılmış olmaktadır. Satış vaadi sözleşlmesine dayalı dava, davacı istemi doğrultusunda sonuçlandığına göre o davada verilen ve tapunun beyanlar hanesine işlenen ihtiyati tedbir kararından sonraki bir tarihi taşıyan haciz şerhi artık davacı için bir hüküm ifade etmeyeceğinden şerhin silinmesine karar verilecek yerde ihtiyati tedbir kararı ve buna bağlanacak hukuki sonuçlar gözden kaçırılarak davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 8.6.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                    Mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesinin TMK.nun 764. maddesi hükmüne göre geçerli olduğu, Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre, mülkiyetin saklı tutulması kaydı ile satılmış olan malın alıcının alacaklısı tarafından haczedilmesi halinde, mülkiyetin saklı tutulması sözleşmesini “bozup malı geri almayan satıcının satış konusu mal üzerinde öncelik hakkı bulunduğu",buna göre satıcının, mülkiyetin saklı tutulması kaydı ile satmış olduğu malın alıcının alacaklısı tarafından haczettirilmiş olması halinde, istihkak iddiasında bulunabileceği gibi bu hakkını kullanmayarak malın satış bedelinden, kalan satış bedeli alacağını (rehin alacaklısı gibi) rüçhanlı (öncelikli) olarak alacağı, satıcının satış bedeli alacağı için alıcıya karşı icra takibi yapabileceği ve bu icra takibi ile mülkiyetin saklı tutulmasından feragat etmiş sayılamayacağı ve netice olarak (mülkiyetin saklı tutulması kaydı ile satmış olduğu) mal satıldığında, satış bedelinden doğan alacağı yönünden üçüncü şahıslara...

                    UYAP Entegrasyonu