.- TL. değer gösterilerek açılan noter senedine dayalı taşınmaz, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir. Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmeleri mülkiyeti geçirim borcunu doğuran akitlerden (T.M.Y.’nın 706. m.) olup, sözleşmede belirtilen miktar ve değerin hayatın ve günün olağan koşullarına uygun olmadığı gibi kamu düzenine ilişkin görev konusu taraf iradesine bırakılmakla sözleşmede belirtilen değerin harç kaybına neden olacağı da gözetilerek, Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmelerine dayalı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin dava tarihindeki değere göre belirlenmesi gerekir. Yargıtay H.G.K.'nun 29.03.2006 gün 2006/14-91-2006/115 sayılı kararında da taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil davaları ile benzer nitelikteki şufa ve tenkis davalarında da dava tarihindeki değerin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir....
-KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, kayden davacıya ait 17 parsel sayılı taşınmazdaki 9 numaralı meskeni davalıların satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak kullandıkları saptanarak, bu sözleşmeye dayalı cebri tescil davası da açılmadığı gözetilerek mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle karar verilmesi doğru olduğuna göre; davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.428.13.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2018/306 ESAS, 2020/326 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı karşı davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiş olmakla Dairemizce HMK'nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı Müvekkili ile Davalı arasında Çatalca 1....
HUMK'nun 237. maddesi uyarınca orta yerde kesin hüküm bulunduğunun kabulü için her iki davanın taraflarının, konusunun ve hukuki sebebinin aynı olması gerekir. Taraflar arasında daha önce görülüp sonuçlanan 2010/224 esas ve 2010/288 sayılı kararda davanın konusu aynı taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı davalı hisselerine isabet eden ürün bedelinin tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, davacının henüz adına tescil yaptırmadığından aldığı pay yönünden ecrimisil istemesi mümkün bulunmadığı gibi davalıya ihtarname gönderip intifadan men ettirdiğini ispat edemediği için alacak davasının reddine karar verilmiştir. Görülüyor ki, bu karar alacak davasına ilişkin olup eldeki dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ile hacizlerin kaldırılması isteğine ilişkindir. Bu nedenle davanın hukuki sebebi yönünden kesin hüküm sonucunu meydana getirmez....
a satışını öngören 13.02.2002 günlü düzenleme satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğu için iptalini, ancak satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil kararı verilebilmesi için öncelikle tapu maliki ... mirasçıları arasındaki elbirliği mülkiyetin birlikte mülkiyete çevrilmesini istemiş, 09.06.2006 günlü oturumda ise gayrimenkullerin değerinin Sulh Mahkemesinin görev sınırının üzerinde olduğunu beyan etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkeme, ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil istemine ilişkindir. Davada, 13.09.1994 günlü düzenleme gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanılmıştır. Bu sözleşmede, satımı vaadedilen taşınmazların toplam 50.000.000.TL. olduğu yazılıdır....
a satışını öngören 13.02.2002 günlü düzenleme satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğu için iptalini, ancak satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil kararı verilebilmesi için öncelikle tapu maliki ... mirasçıları arasındaki elbirliği mülkiyetin birlikte mülkiyete çevrilmesini istemiş, 09.06.2006 günlü oturumda ise gayrimenkullerin değerinin Sulh Mahkemesinin görev sınırının üzerinde olduğunu beyan etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkeme, ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil istemine ilişkindir. Davada, 13.09.1994 günlü düzenleme gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanılmıştır. Bu sözleşmede, satımı vaadedilen taşınmazların toplam 50.000.000.TL. olduğu yazılıdır....
Davacı ... ise 05.12.1986 tarihli adi yazılı sözleşme ile ...’den tapu tahsis belgesi başvuru hakkını devraldığını ileri sürerek bu davayı açmıştır. 3290 sayılı Kanun İle bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesinin 7. ve son fıkraları gereğince; "Tapu tahsis belgesi alındıktan sonra gecekondunun, Kanunun 13 üncü maddesi (a) bendi hükümlerine göre hak sahibi niteliklerini taşıyan bir kişiye satılması halinde, satış belgesi ve tapu tahsis belgesi ibraz edilmek kaydıyla tapu yeni maliki adına düzenlenir. Başvurusu yapılmış, ancak tapu tahsisi henüz yapılmamış gecekondunun, hak sahibi niteliklerini taşıyan bir başka kişiye satılması halinde satış belgesi ibraz edilmek kaydı ile tapu tahsis belgesi satın alan kişi adına düzenlenir."...
Somut olayda, alacaklının kredili satış ve cari hesap sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile takip yaptığı anlaşılmaktadır. Kredili satış sözleşmesi İİK.nun 68. maddesinde yazılı mücerret borç ikrarını içeren belge niteliğinde değildir. Borçlunun icra dairesine verdiği itiraz dilekçesinde borca itiraz ettiği, açıkca imzaya itirazda bulunmadığı anlaşılmıştır. Borçlunun imzaya itiraz etmemesi ancak takip dayanağı belgenin kayıtsız şartsız borç ikrarını içermesi halinde belgeyi İİK.nun 68. maddesinde yazılı belgelerden biri haline getirecektir. Bu durumda borçlunun borcu kabul yönünde bir beyanı olmadığına göre alacağın tahsili genel mahkemede yargılamayı gerektirmekte olup alacaklının kredili satış sözleşmesine dayalı olarak itirazın kaldırılmasını istemesi mümkün değildir....
Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 11.10.1994 tarihinde açılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmeleri mülkiyeti geçirim borcunu doğuran akitlerden (T.M.Y.’nın 706. m.) olup, sözleşmede belirtilen miktar ve değerin hayatın ve günün olağan koşullarına uygun olmadığı gibi kamu düzenine ilişkin görev konusu taraf iradesine bırakılmakla sözleşmede belirtilen değerin harç kaybına neden olacağı da gözetilerek, Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmelerine dayalı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin dava tarihindeki değere göre belirlenmesi gerekir. Yargıtay H.G.K.'...
nun 29.03.2006 gün 2006/14-91-2006/115 sayılı kararında da taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil davaları ile benzer nitelikteki şufa ve tenkis davalarında da dava tarihindeki değerin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir. Somut olayda; her ne kadar 1971 tarihli noter satış senedinde değer düşük ise de yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın ve eklerinin 547.401.00.- YTL. olduğu belirlenmekle görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 17/01/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....