Kabule göre de; Taraflar arasında akdedilen "Avukatlık Hizmet Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; işbu sözleşmenin 15/01/2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2 yıl için düzenlendiği, 15/01/2014 tarihinde sona ereceği, bu süre sona ermeden tarafların 30 gün önceden yazılı olarak sözleşmenin devamı yahut feshi konusunda bildirimde bulunmaları gerektiği hususlarının sözleşmede yer aldığı fakat sözleşmede belirtilen 15/01/2014 tarihinden sonra sözleşmenin devamı konusunda bildirimde bulunulmaması halinde, sözleşmenin aynı koşullarla kendiliğinden uzayacağına dair bir düzenlemenin sözleşmede yer almadığı anlaşılmaktadır. Sözleşme süresinin bitiminden 30 gün önce söz konusu sözleşmenin devamına yönelik yazılı bir bildirinin dosyada bulunmaması karşısında, sözkonusu sözleşmenin 15/01/2014 tarihinde sona erdiğinin kabulü gerekmektedir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi başlıklı 9.maddesinde taraflardan herhangi birisinin sözleşme bitiş tarihinden doksan gün öncesine kadar sözleşmenin feshedileceğini diğer tarafa TTK.'...
bir ay önce yazılı olarak fesih ihbarında bulunmadığı takdirde aynı koşullarla sözleşmenin bir yıl uzayacağı, 3. maddenin 2. fıkrasında taraflarca her zaman yazılı ihbar tarihinden itibaren bir ay sonra geçerli olmak üzere sözleşmenin fesih edilebileceği, 3. maddenin son fıkrasında sözleşmenin feshi halinde ücretin 4. maddeye göre belirleneceği kararlaştırılmıştır....
başlayacağı, sözleşmenin imza altına alınmasından itibaren 25 (yirmi beş) gün içerisinde kredi ön onayı çıkmadığı takdirde sözleşmenin başkaca ihtara gerek kalmadan kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı taraflarca kararlaştırılmış olup, davacı tarafça sözleşmenin 14.2.maddesinin taraflarca askıya alındığı iddia edilmiş ise de, sözleşmenin anılan hükmünün geçersizliği veyahut taraflarca askıya alındığına dair sözleşme vb bir ispat vasıtası sunulmadığı, ... şubesi cevabi yazısında sözleşmenin 17. maddesinde sözü edilen proje finansmanının %5'i olan 45.000,00 USD'nin davacı tarafından bankalarına depo edilmediği ve herhangi bir kredi başvurusunda bulunulmamış olduğu bildirilmiş olmakla, yanlar arasındaki 22/12/2016 tarihli sözleşmenin 14.2 maddesi gereğince sözleşmenin imza altına alınmasından itibaren 25 gün içerisinde kredi ön onayının alınmaması nedeniyle başkaca ihtara gerek kalmadan sözleşmenin kendiliğinden sona ermiş sayılması gerektiği, bu kapsamda davacı yanın davalıdan müspet zarar...
Bam ilamında öncelikle yapılması gerekenin davalının dayandığı 07.06.2012 tarihli sözleşmenin, davalı tarafından benimsenip benimsenmediği, bu sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığı, ücret, komisyon ve indirim oranlarının 07.06.2012 tarihinden itibaren hangi sözleşmeye göre uygulandığı, analan sözleşmede taraflarca değişiklik yapılıp yapılmadığı değerlendirilerek sözleşmenin davalı yanca benimsendiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşme hükümlerinin dikkate alınması noktasında olup, yapılan tetkik ve incelemede; hem ana sözleşmenin hem ek sözleşmenin 07.06.2012 tarihinde olduğu, tarih bilgilerinin elle doldurulduğu, ek sözleşmede yer alan adres ve şirket unvanı kısımlarının boş olduğu, sözleşmenin davacı tarafından ... tarafından imzalandığı, davalı tarafından ise imzalayan kişinin ad ve soyad bilgisinin yer almadığı, davalı vekilinin duruşmada geçen beyanından da anlaşılacağı üzere imza incelemesi talebi olmayıp, itirazının sözleşmenin mevcudiyetine değil, sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından...
verilmesine, davacının sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan zarar talebinin reddine karar verilmiştir....
-K A R A R- Davacılar vekili, arsa sahibi müvekilleri ile yüklenici davalı arasında 31.07.2009 tarihli taşınmaz mal satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkillerinin yükleniciye aynı tarihli vekaletname verdiğini, arsa üzerindeki 138 m² olan belediye payının, arsa sahipleri adına belediyeden satın alınması halinde sözleşmenin geçerlilik kazanacağının ve sözleşmenin imzalanmasından 6 ay içinde inşaat ruhsatı alınmadığı ve inşaata başlanılmadığı takdirde sözleşmenin geçersiz olacağının kararlaştırıldığını, davalı yüklenici tarafından sözleşme gereklerinin yerine getirilmediğini, davalının sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyecek olmasına rağmen bu niteliklere sahipmiş gibi müvekkillerini yanılgıya düşürdüğünü ileri sürerek, 31.07.2009 tarihli sözleşmenin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir....
Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna göre teknik şartnamede belirtilen cihazın dünyada üretilmediğini, bu durumun objektif fiili imkansızlık olduğunu, sözleşmenin baştan itibaren butlan olduğunu, sözleşmenin batıl olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesine gerek olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile imzaladığı sözleşme uyarınca dünyada üretimi olmayan cihazın teslim yükümlülügünün bulunmadığının tespiti ile sözleşmenin feshini de istemiştir. Mahkemece objektif imkansızlık nedeni ile sözleşmenin ifa olanağı olmadığını, sözleşmenin baştan itibaren geçersiz olduğu kabul edilmiş ve davalı bu hususu temyiz etmemekle bu yön kesinleşmiştir. Hal Böyle olunca sözleşmenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....
Kaldı ki küpürü kesilmiş ilaçlar bulunması sözleşmenin 5/d maddesine göre başlı başına mutlak bir sözleşmenin feshi nedenidir. Toplanan deliller ve dosya içeriği ile davacının sözleşmeye aykırı davrandığı sabit olduğundan davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Kabule görede, davacı için tazminat hesabı yapılırken sözleşmenin 7/2 maddesi gözetilerek, sözleşmenin feshedildiği tarih ile bitiş tarihi arasındaki dönem için kar kaybı hesabı yapılması gerekirken, dönemin tamamını kapsıyacak şekilde hesap yapılması, davacı içinhesaplanan kay kaybından ancak dönem sonunda muaccel olacağı halde aktin fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi, ıslah ile artırılan kısma, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmeside doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 31.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/278 E-1058 K Sayılı Kararı ile taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine ve sözleşmenin aynen devamına karar verilerek, bu kararın kesinleştiğini belirtmiş sözleşmenin fishedildiği 17.3.2003 tarihi ile davalının sözleşmeyi yenilediği 14.12.2003 tarihleri arasındaki sürede uğradığı kâr mahrumiyetinin ve manevi tazminatın tahsili için, bu davayı açmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 24.6.2002 sözleşme başlangıcından 17.3.2003 sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar davacı eczacının net kârı hesaplanmış ve Mahkemece bu miktara hükmedilmiştir. Oysa talep, sözleşmenin feshedildiği 17.3.2003 tarihi ile sözleşmenin yenilenerek yeniden ilâç satımına başlandığı iddiaedilen 14.12.2003 tarihleri arasında uğranılan kâr mahrumiyetidir. Şu halde Mahkemenin kabulüne ve talebe göre, bilirkişi ... Akbaş'ın raporunda yapılan hesaplama doğru değildir....