Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin, miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır....

    Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu somut olayda olduğu gibi başlangıçta geçerli olarak kurulan ancak, sonradan hükümsüz hale gelen sözleşmede zararı “Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir.” şeklinde belirlemiştir....

    Bilindiği üzere, sözleşmeden doğan para borçlarına ilişkin icra takiplerinde, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesinde de takip başlatılabilir. İfa yeri tarafların açık veya kapalı iradelerine göre belirlenir. Sözleşmede ifa yeri belirtilmemiş ise, kanuni ifa yerine başvurulur. İcra takibi sözleşmeden kaynaklı bir para borcu ise ve sözleşmede aksine bir madde yok ise para borcu alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir. Bu durumlarda icra takibinin başlatılacağı yetkili icra dairesi alacaklının yerleşim yeridir. Diğer tüm sözleşmeden kaynaklanan icra takiplerinde, sözleşmenin yapıldığı yer icra dairesi yetkilidir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler....

    Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05/07/2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı)....

      , dosyaya sunulan mail yazışmalarının incelenmesi neticesinde hem birinci sözleşme olan E blok yapım işlerinin hem de ikinci sözleşme olan A-B-C-D blok yapım işlerinin ifa tarihinin 15.06.2016 olduğu saptanacağından ikinci sözleşmenin ifa tarihi olarak görünen 05.09.2016 tarihine itiraz ettiklerini, her iki sözleşme açısından da davacının temerrüde düştüğü tarih olarak 15.06.20İ6 tarihinin baz alınması gerektiğini, davacı tarafın montaj işlerini 04.03.2017 tarihinde bitirdiğini ve bu tarihe kadar yapım işlerinin bitirilmediği hususunun davacı tarafın, müvekkili şantiye alanında çalışan işçileri için SGK'ya yapmış olduğu işten çıkarmayı içeren sigorta bildirimlerinin incelenmesiyle de anlaşılacağını, ancak davacının, temerrüde, D blok yerinin hazır edilmemesinden dolayı sözleşmenin ifa tarihinde montaj işlemi yapılamadığı gerekçesiyle düştüklerini ve sözleşme dışı olduğundan iç kapı işlerinin yapımından kendilerinin sorumlu olmadığını iddia ettiğini, ancak 19.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda...

      olan A-B-C-D blok yapım işlerinin ifa tarihinin 15.06.2016 olduğu saptanacağından ikinci sözleşmenin ifa tarihi olarak görünen 05.09.2016 tarihine itiraz ettiklerini, her iki sözleşme açısından da davacının temerrüde düştüğü tarih olarak 15.06.20İ6 tarihinin baz alınması gerektiğini, davacı tarafın montaj işlerini 04.03.2017 tarihinde bitirdiğini ve bu tarihe kadar yapım işlerinin bitirilmediği hususunun davacı tarafın, müvekkili şantiye alanında çalışan işçileri için SGK'ya yapmış olduğu işten çıkarmayı içeren sigorta bildirimlerinin incelenmesiyle de anlaşılacağını, ancak davacının, temerrüde, D blok yerinin hazır edilmemesinden dolayı sözleşmenin ifa tarihinde montaj işlemi yapılamadığı gerekçesiyle düştüklerini ve sözleşme dışı olduğundan iç kapı işlerinin yapımından kendilerinin sorumlu olmadığını iddia ettiğini, ancak 19.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda "her ne kadar dosya içerisinde daire iç kapılarının davacı tarafından yapılacağına dair bir sözleşme bulunmasa da 29.03.2017...

        Mahkemece toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacı sipariş verdiği mallara karşılık sözleşme gereğince davalıya teslim etmesi gereken bir kısım çekleri teslim etmediği gibi sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, her ne kadar davacı yanca borcun ifa edilmemesinden doğan müspet zararın giderilmesi istenmişse de kendisi tarafından feshedilerek hükümsüz hale gelen sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zararı isteyemeyeceği, bir an için davacı talebinin menfi zarara ilişkin olduğu düşünülse bile sözleşme davacının kusuru ile feshedildiğinden bu tür bir zararın da tazmininin isteyemeyeceği, öte yandan davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir durumun da söz konusu olmadığı gerekçesiyle davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

          Mahkemece yapılan yargılama sonunda,tarafların 33.660 Euro bedel karşılığı 3145 adet jean pantolonun 05/10/2011 tarihinde davacıya teslimi konusunda anlaştıkları ve peşinat olarak davacının davalı tarafa 10.098 Euro peşin ödemede bulunduğu, bakiyenin sözleşme gereğince ürün tesliminden sonra yapılacağı ancak davalının sözleşme kapsamında süresi içerisinde ürün teslimine ilişkin edimini yerine getirmediği, bu husustaki görüşme ve yazışmalardan neticenin alınamadığı,taraflar arasındaki sözleşmenin ifa kabiliyetinin kalmadığının sabit olduğu, davacının peşinat olarak ödediği 10.098 Euro'nun davalıdan tahsilini talep edebileceği, ancak davacı tarafından davalı ile sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan bir takım masraf, giderlerini ve zararlarına yönelik talebini kanıtlayacak kayıt ve belge ibraz etmemiş olduğundan buna ilişkin talebini ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 10.086,00 Euro'nun 05/10/2011 tarihinden itiabren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince devlet...

            Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralı niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesinde; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Sözleşmenin ifa edileceği yerin taraflarca açık veya zımni olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise, sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 Sayılı TBK.89 maddesine göre belirlenecektir. 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (TBK) 89.maddesinde; “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; 1.Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, 2.Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, 3.Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir....

              Mahkemece sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararlardan Borçlar Kanunun 96. maddesi gereğince akit olan yüklenici ...’in sorumlu olduğu gözden kaçırılarak satış bedelinin sadece bu davalıdan tahsili yerine arsa sahibi mirasçılarında sorumlu tutulması doğru değildir. Karar açıklanan bütün bu nedenlerle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.06.2007 gününde oybirliği ile karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu