Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesince, davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi olup sözleşmeden kaynaklanan davalarda 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesine göre sözleşmenin ifa edildiği yer mahkemesi de yetkili olup davacı da seçimlik hakkını sözleşmenin ifa edildiği yer olan Harran Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmak suretiyle kullandığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 72/son maddesine göre menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının ikametgâhı mahkemesinde de açılabilir....

    Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı tapu iptal ve tescil talebi ile açılmış yargılama aşamasında sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı müspet zararın tazminine dönüştürülmüştür. Dosya içerisindeki sözleşme incelendiğinde, davalının kendisine ait ya da miras hisselerini sözleşmenin konusu yaptığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla zamanaşımı süresi belirlenirken iştirakin çözüldüğü tarihin esas alınması gerekir. Dosyada zamanaşımı itirazında bulunan davalının iştirakin çözüldüğüne ilişkin herhangi bir delil sunmadığı görüldüğünden zamanaşımı yönündeki itirazı yerine görülmemiştir. Geçerli sözleşmeye dayalı olarak davacının müspet zararını talep etmesi yerindedir. Müspet zarar sözleşmenin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarardır....

    Sözleşmesinden kaynaklanmış olup, asıl davada yüklenicinin ödenmeyen iş bedelinin tahsili için giriştiği icra takibine vâki itirazın iptâli, karşı davada ise davacı namına çalıştırılan iş makinelerinin hizmet bedelinin ve su hattına verilen zararın ve akdin ifa edilmemesinden doğan zararın tahsili talep edilmiş, mahkemece asıl davanın aynen, karşı davanın ise kısmen kabulüne dair verilen karar davalı karşı davacı iş sahibi vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Yanlar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde sözleşmenin bedeli 875 metre doğalgaz borusu baz alınarak belirlenmiş, doğal gaz borusundaki artış ve eksilişlerin fiyata yansıtılacağı kabul edilmiştir....

      -TL.lık çek ve senet aldığını, sözleşme süresi beş yıl olmasına rağmen bir yıl sonra davalının müvekkiline teslim ettiği demirbaşları almak istediğini, müvekkiline mal göndermediğini, hal böyle olunca sözleşmenin süresinden önce fiilen sona erdiğini ileri sürmüş ve konusuz kalan çek ve senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davaya konu çek ve senedin iddia edildiği gibi, teminat senedi olmadığını, davalının borçlarına karşılık müvekkili şirketle anlaşılarak verildiğini, davacı sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediği için hem cari borçlarına, hem de sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan müvekkili şirketin uğradığı zarar ziyanlara ve kâr mahrumiyetine karşılık bu çek ve senetlerin verildiğini belirterek haksız davanın reddi ile % 40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir....

        Yine aynı Yasa'nın 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir. TBK’nın 89. maddesinde (dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nın 73. maddesi) gereğince borcun ifa yeri tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, parça borçları sözleşmenin kurulduğu sırada borç kunusunun bulunduğu yerde, bunların dışındaki tüm borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edilir. Maddeden açıkça anlaşıldığı üzere; sözleşmeye dayanan borçlarda, borcun ifa yeri sözleşmede kararlaştırılmamış ve para borcuna ilişkin ise alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. HMK’nın 10. maddesi gereğincede ifa yerinde davacı açılabilecektir. Dolayısıyla alacaklının ifa yerinde dava açabileceği gibi takipde de bulunması mümkündür....

          Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu somut olayda olduğu gibi başlangıçta geçerli olarak kurulan ancak, sonradan hükümsüz hale gelen sözleşmede zararı “Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir.” şeklinde belirlemiştir....

          Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirakçi paydaşlardan) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satış vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ancak bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Somut uyuşmazlıkta, elbirliği maliklerinden birinin yaptığı satış vaadine dayanarak tereke dışındaki kişinin mülkiyet aktarımı isteminde bulunması mümkün olmadığından davanın bu sebeple reddi gerekir....

            Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satış vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Her ne kadar davalının, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhedilmiş olması nedeniyle kötüniyeti ortada ise de sözleşmenin bu aşamada ifa olanağı bulunmadığından davanın reddi gerekmektedir. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.05.2010...

              Yani borçlunun temerrüdü halinde alacaklı ya edimin ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı zararının tazminini veya bunlardan vazgeçtiğini belirterek borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının tazminini veyahutta sözleşmeden dönerek, sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının tazminini talep edebilecektir....

                Mahkemece, dava konusu taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu henüz sözleşmenin ifa kabiliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili; davalının davayı kabulünün dikkate alınmadığı,iştiraki çözmek için kendilerine yetki verilmesi gerektiği ve terditli tazminat isteminin değerlendirilmediği gerekçeleri ile temyiz etmiştir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Diğer taraftan iştirakin müştereğe çevrilmesini de sadece iştirak içinde olan mirasçılar talep edebilir....

                  UYAP Entegrasyonu