Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 28.04.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. - KARŞI OY - Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir. Davaya konu taşınmazda davacı 6/25, davalı ise 19/25 oranında paydaş olup, taşınmaz niteliği itibariyle villa tarzında konuttur. Davacı payını 24.7.2009 tarihinde, davalı ise davacıdan daha sonra 15.9.2010 tarihinde satın almıştır. Davacı, davalıdan mülkiyet hakkına dayalı payına istinaden ecrimisil talep etmektedir. Yerel mahkemece “kural olarak paydaşlar intifadan men edilmedikçe, birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. Ecrimisil istenen taşınmazı bizzat kullanan paydaştan ecrimisil talep edilebilmesi için, ecrimisil istenen süreden önce davacının taşınmazdan ya da gelirinden yararlanma isteğini işgalde bulunan paydaşa bildirmesi gerekir.” gerekçesiyle dava reddedilmiştir....
Hâl böyle olunca; mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamında açıklandığı şekilde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, tüm paydaşlar arasında çekişmeli taşınmazı kullanma biçimi bakımından harici bir taksimin bulunup bulunmadığı, ayrıca tüm paydaşları bağlayıcı nitelikte taşınmazın tasarrufu yönünden eylemli (fiili) durumun yaratılıp yaratılmadığının araştırılması, harici taksim veya fiili durum mevcut ise çekişmeli 7 nolu bölümün kime özgülendiğinin saptanması; aksi halde, taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve davacının, taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir yer olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, bilirkişiden denetime elverişli uygulamayı gösterir rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere...
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtta paylı eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ... 2. Noterliği’ne ait 14/12/1998 tarihli düzenleme şeklinde miras taksim sözleşmesinden anlaşıldığı kadarıyla, taraflar ve anneleri ..., mirasbırakanları ...’dan intikal edecek olan içlerinde çekişme konusu taşınmazın da bulunduğu altı parça taşınmazı taksim etmişler ve bu doğrultuda hazırlanan krokiyi de sözleşmeye eklemişlerdir....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....
taşınmazdaki yararlanma ve kullanma şeklinin hükmen belirlenmesi talebiyle tespit davası açıldığı, dosya kapsamında 17.02.2014 tarihinde keşif yapıldığı, keşif sonrası düzenlenen 11.03.2014 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın ortak alanlarına ilişkin 2007-2012 yılları arasında yapılacak toplam masrafın 29.025,50-TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir....
-uygulama), belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber tüm belediye ve altyapı hizmetlerinden (yol, su, elektrik, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma gibi) yararlanma durumunun, etrafının meskûn bulunup bulunmadığının, ... imar planı içinde ise bu plandaki konumu, hangi amaçla plan kapsamına alındığı, yerleşim merkezine uzaklığı, belediye sınırları içinde bulunup bulunmadığının, beldenin gelişme yönünde olup olmadığının ilgili belediye başkanlığından, 3-Dava konusu taşınmazın ilk oluşumundan itibaren tüm tedavülleriyle birlikte tapu kaydının ilgili tapu müdürlüğünden, 4-Dava konusu taşınmazda özel parselasyon yapıldığı ileri sürüldüğünden dava konusu taşınmaz ile ilgili özel parselasyon planı veya haritası olup olmadığı, tüm paydaşlarca imzalanan fiili taksim krokisi bulunup bulunmadığı, ilgili tapu müdürlüğü ve belediye başkanlığından, 5-Dava konusu taşınmazın diğer paydaşları ile davacılar arasındaki rızai ve fiili taksime ilişkin tüm bilgi ve belgeler ile diğer paydaşlar...
Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HMK m.50, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124/4. maddesindeki; dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğini düzenlemiştir. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık sözleşmesi, yeni bir hukuki varlığa vücut vermez, meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneği yoktur. Ortaklık dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığı gibi, ona karşı da, dava açılamaz....
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....